Yalnız bir imandan dahi sayısız belirtiler ve alâmetler zuhur eder. İş onu elde etmekte. Hatta Peygamber Efendimiz Hazretleri hadislerinden birinde şöyle buyururlar : Bir adam Cenâb-ı Ha k’a karşı kırk gün ihlâs üzere ibadette bulunsa o ihlâsın feyzi kalbini kaplar, kalbinde hikmet pınarlarının sulan da dilinden akar. Bu hadis-i şerifin yüksek mânası pek geniş, pek kapsamlıdır. Yüksek manasından az bir şey düşünmeyle çok şeyler çıkar. Vereceğim şu misâl de bu hadis-i şerifin telkininin eseridir.
Üzerinde bulunduğumuz şu yer küresi, Güneş etrafında bütün haraketleriyle toprak kütlesi haline geldiği, fakat üzerinde hayvanlar ve bitkilerden eser bile bulunmadığı zamanlarda; mümkün olup da, bize göstererek sonsuz feza boşluğunda yuvarlanıp duran şu toprak yığınından, «Bir gün gelecek karşısında duran güneşin bereketli tesiriyle binlerce hayvan, binlerce bitki ortaya çıkacak, şöyle olacak, böyle olacak» deseydiler; arzın bugünkü tekâmülünü bir levhaya resmederek, buna inanmak hususunu da bizim aklî muhakememize havale etseydiler; inanır mıydık; inanmaz mıydık? Şüphe yok ki inanmaz, bunların birine bile ihtimal vermezdik. Hatta derdik ki: Şu toprak yığınıyla şu ışık saçan cisim arasında ne gibi bir münasebet tasavvur olunabilir? Biri karanlık diğeri aydınlık olan iki yıldızın basit bir karşılaşmasından sayılan bu kadar şeyler nasıl meydana gelebiliyor?
İşte azizim, imanla kalbin hali de tıpkı güneşle arzın hali gibidir. Güneşin şu basit ışığının bir yönelişi, arz dediğimiz şu toprak kütlesinde milyonlarca yaratığın meydana gelmesine nasıl sebep olduysa ilâh!i lütuftan doğan iman güneşinin nuru da - Güneşin tozluk sahada ilk cisimleri meydana getirmesi gibi - kalbde bir çok iyi fiil
lerin tohumlarını meydana getirir ki bunların hepsi dinî hükümlerin teferruatı demektir. Bunların ortaya çıktığına şuur vâkıf olmaz. Ancak o gizli iyiliklerin cümlesi, şüphe yok ki, o ezelî nurun feyzinin akışı ve yayılışı neticesidir.
Demek ki asıl sabit olunca, dal - budak kendi kendine sabit oluyor.
-Nitekim bir yere bir çekirdek dikilir, ondan bir filiz çıkar, o filiz zamanla koca bir ağaç olur, etrafa dal - budak salar, meyve verir. İşte bunun gibi kalb bahçesine dikilen iman çekirdeklerinden de koca bir İslâm ağacı çıkıp, güzel fiillerin meyvelerini verir. O koca ağaç ile ondan çıkan meyveler nasıl bir çekirdeğin içinde potansiyel halde mevcut ise, dini hükümlerin dalı - budağı olan iyi hal ve hareketler, kalbe dikilen iman çekirdeklerinin içinde öylece potansiyel halde (Kuvve halinde) mevcuttur.
Ferid Kam - Dini-Felsefi Sohbetler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder