Sultan II.Abdülhamid Keyfî Sansür mü Uyguladı?

Sultan II.Abdülhamid keyfî sansür mü uyguladı?

Sansürün elbette savunulacak tarafı yok. Ancak PKK ile mücadele döneminde basının nasıl ağır bir sansür altında çalıştığını unutmadık. Sansür vardı, evet. Fakat siyasi konulara girilmemesi aynı zamanda edebiyatımızın görkemli eserlerinin ortaya çıkması gibi hayırlı bir sonuç da vermemiş midir? Hem Takrir-i Sükûn döneminde uygulanan "cellat sansürü"yle hiç mi hiç kıyaslanamaz Abdülhamid'inki.

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Sultan II.Abdülhamid Denizciliğe Düşmanmıydı?

Sultan II.Abdülhamid denizciliğe düşmanmıydı?

Abdülaziz döneminde dünyanın 3. büyük deniz gücü olmuştuk ama bu donanmanın sadece yıllık boya parası bile Denizcilik Bakanlığı'nın bütçesini aşıyordu! Abdülhamid "karacı" idi, kabul. Ama Atatürk de, İnönü de karacı idi. Demek ki, Türkiye'nin etrafı denizlerle çevrili bile olsa böylesine büyük bir deniz gücünü besleyebilecek ekonomik altyapısı mevcut değildi. Savaş gemisi alıp yeniden dışarıya bağımlı kalmaktansa Abdülhamid tercihini kara ve demiryollarından yana kullandı. İttihatçılar da, Atatürk de, İnönü de demiryoluna öncelik vermediler mi?

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Sultan II.Abdülhamid Milleti Cahil mi Bıraktı?

Sultan II.Abdülhamid Milleti cahil mi bıraktı?

Bilinenin aksine, Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar. Sevan Nişanyan'ın hesaplamalarına göre Türkiye, Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden ancak 1950'li yıllarda ulaşabilmiştir. Mesela 1895'te TC sınırlarına tekabül eden bölgede bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyorken 1923'te bu sayı 95'e düşmüştür. 1895'teki yüz bine yakın öğrenci sayısı (97.837), 1950-51 sezonunda aşağı yukarı aynı seviyede seyretmektedir (90.356). Öncesiyle kıyasladığımızda Abdülhamid dönemindeki eğitim patlaması daha görünür hale gelir.

Tahta geçtiği yıl 250 olan rüşdiye sayısı 1909'da 900'e, 6 olan idadi sayısı 109'a çıkmıştır. 1877'de İstanbul'da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905'te 9 bine çıkmıştı. Her yıl ortalama 400 ilkokul açılmıştır ki, bu, Cumhuriyet döneminde bile kırılamamış bir rekordur.

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Sultan II.Abdülhamid Meşrutiyet Düşmanımıydı?

Sultan II.Abdülhamid Meşrutiyet düşmanımıydı?

Sultan II.Abdülhamid Meşrutiyet Düşmanımıydı?

93 Harbi'nde Osmanlı topraklarının üçte biri kaybedilmişti. Bu çapta bir toprak kaybı karşısında meclisteki farklı milliyetlere mensup üyeler paniğe kapılmış, her biri kendi milletinin topraklarını kurtarma telaşına düşmüştü. Birleştirici olacağı ümidiyle kurulan meclis, tam tersine bölücü bir meclis olmuştu. İki seçenek vardı: Ya parçalanmaya seyirci kalmak ama meşrutiyetten taviz vermemek ya da meşrutiyeti askıya almak ama ülkeyi parçalanmaktan kurtarmak. Abdülhamid ikincisini seçti ki, aynı durumda devlet refleksi zaten başkasını yapmasına müsaade etmezdi.

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

31 Mart olayını Sultan II.Abdülhamid mi tertipledi?

31 Mart olayını Sultan II.Abdülhamid mi tertipledi?

31 Mart isyanında en ufak bir katkısının olmadığı kesin olarak ortaya çıktığı halde asırlık İttihatçı propagandanın etkisi hâlâ sürüyor. İsyanı araştırma komisyonu başkanı Yusuf Kemal [Tengirşenk], 31 Mart'ın Abdülhamid'in eseri olmayıp İttihatçılara karşı yabancı casus şebekeleri ile mürtecilerin teşebbüsleri olduğunu yazmıştır. Rıza Tevfik ise mahkemede şunları söylemiştir: 31 Mart uydurma ihtilali hazırlandığı zaman ben Talat Bey'e beyhude yere kardeş kanı dökülmesinin büyük bir cinayet olduğunu anlattım. Aldığım cevap şu oldu: "Ne yapalım, Cemiyetin paraya ihtiyacı var, bunu da ancak Yıldız Sarayı'nın hazinesi karşılayabilir."

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Sultan II.Abdülhamid Despotmuydu?

Sultan II.Abdülhamid despotmuydu?

'İstibdad' kelimesini 'despotizm' diye çevirmek yanlıştır. Hele totalitarizm hiç değil. Kaldı ki, İslam siyaset düşüncesinde "istibdâd" meşru yönetim şekillerindendi. Mesela İbn Haldun 'istibdâd'ı tek adam yönetimi, yani otokrasi anlamında kullanır ve meşru yönetim şekillerinden biri kabul eder. Kaldı ki, önüne gelen idam cezalarını sürekli affeden birinin istibdâdın yetkilerini hangi yönde kullandığını da pekala görmüş oluyoruz.

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Sultan II.Abdülhamid'in kurduğu;hafiye teşkilatı zararlımıydı?

Sultan II.Abdülhamid'in kurduğu 'hafiye teşkilatı' zararlımıydı?

Hafiye teşkilatının topluma nefes aldırmadığını iddia edenler, aksi halde ne yapılması gerektiğini de söylemelidirler. Meydanı İngiliz, Rus, Fransız ajanlarına mı bırakmalıydı? Hafiyesiz, ajansız, casussuz bir devlet olur mu? Unutmayalım ki, Fransa'nın İstanbul büyükelçisi, Abdülhamid'in tahta geçtiği yıl sokaklarda Fransız Kralı'nın posterlerinin Ermeni hamalları tarafından satıldığını yazıyordu. Devlet Londra, Paris ve Petersburg'dan yönetiliyor, "Hasta Adam"ın kimin kucağında öleceği tartışılıyordu. Abdülhamid, iktidarın dizginlerine asılabilmek için hafiye teşkilatını kurmak zorundaydı. Elbette suistimaller olmuştur ama yakınlarından biliyoruz ki, Sultan her jurnali okuyor ama mutlaka yazanın adam olma niteliğine göre değerlendirmeye tabi tutuyordu.

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Sultan II.Abdülhamid'in Kurdurduğu Hamidiye Alayları Gereksizmiydi?

Sultan II.Abdülhamid'in kurdurduğu Hamidiye Alayları gereksiz miydi?

Hamidiye Alayları şunlara yaramıştı:

1. Askerlik yapmayan Kürtlerle kolluk kuvveti eksikliği giderildi.
2. Rus istilasına karşı caydırıcı oldu.
3. Kürtler ve konar göçerlerin dış güçlerce kullanılmasına engel oldu.
4. Aşiretlerin yerleşik hayata geçmelerini hızlandırdı.
5. Çocuklar İstanbul'daki Aşiret Mektebi'nde eğitilerek Osmanlılık bilinci edindiler.
6. Aşiret kavgalarının önüne geçildi.
7. Sükûnet sağlanınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun imarına çalışıldı...

Mustafa Armağan
Devamını Oku »

Abdulhakim Arvasi (rahimehullah) 1940'larda buyurmuş ki

Abdulhakim Arvasi (rahimehullah) 1940'larda buyurmuş ki:
"Biz Sultan Aziz'in ahini çekiyoruz. Sultan Hamid'in ahina daha sira gelmedi. Biz bu hanedana yapilan zulme kayidsizligimizin cezasini çekiyoruz. Hanedan bedduasi müthistir. Bizim ecdadimiz, hanedan bedduasindan korkardi. Çünkü onlarin liderlikleri Allah'in tensibi takdiri ve kendi bileklerinin hakkiydi. Birçok Avrupa ülkesinde oldugu gibi, kimse onlari Türk Milletinin basina memur olarak koymamistir.''
Devamını Oku »