Kıyamet ve alametleri, ilk nesillerden
itibaren Müslümanların önemle üzerinde durduğu konular arasında yer almıştır.
Kur’ân-ı Kerim’de olabildiğince net biçimde tasvir edilen kıyamet sahnelerinin
yanında Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in kıyamete hazır olmak babından
zikrettiği kıyamet alametleri, kıyamet konusunun sürekli bir şekilde
Müslümanların gündeminde kalmasını sağlamış; aynca kimi zaman bir metanet
kaynağı kimi zaman da dünyevileşmeye karşı bir set olarak Müslümanların ahiret
bilincini diri tutmuştur.
Şüphesiz ilgili rivayetlerin derlenme
faaliyetinden tutun da, belli bir tasnif çerçevesinde kaynaklara geçirilmesi;
sahihinin zayıfından ayrılması, ravi yanılgılarının tespit edilmesi, rivayetler
arasındaki tearuzların mümkünse telifi, değilse tercihe edilmesi faaliyetine
kadar rivayet birikimini işleyerek önümüze koyan mühaddislerin bu süreçte
önemli bir yeri vardır.
Burada bizim yapacağımız, mühaddislerin
çalışmalarının özetinin özeti olarak kıyamet alametlerinin kısa kısa izahlar
eşliğinde bir listesini çıkarmak olacaktır. Ancak konuya girmeden önce
meselenin kavramsal boyutu üzerinde biraz durmaya çalışacağız.
Kıyamet
Nedir?
Lügatte 'ayağa kalkmak’, ‘doğrulmak’
anlamlarına gelen kıyamet, dinî bir terim olarak; Allah Teâlâ’nın kâinattaki
her şeyi altüst edip tüm insanları yeniden dirilterek ayağa kaldırması
anlamında kullanılır.(2)
Kaynakların bize ifade ettiğine göre
kıyametin üç çeşidi vardır:
1. Küçük Kıyamet: İnsanın kendi
ölümüdür. Kişi ölünce, ahiret hayatı başladığı için onun kıyameti kopmuş olur.
2. Orta Kıyamet: Aynı dönemde yaşayan
insanların ölmesidir. Alimlerimiz, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den rivayet
edilen şu hadis-i şerifin buna işaret ettiğini söylemişlerdir:
Peygamber Efendimize, ‘Kıyametin vakti ne zamandır?’ diye sordular. Hz.
Peygamber, onların en genç olanına baktı ve,
"Eğer şu yaşarsa, o
yaşlanmadan sizin kıyametiniz kopar” buyurdu.(3)
3. Büyük Kıyamet: Âlemin, tümüyle yerle
bir edilerek insanların yeniden diriltilmesidir. Kıyamet kelimesi, genel olarak
bu anlamı karşılar.
Göğün yarılarak yıldızların döküleceği, kabirlerin altüst edileceği bu dehşet
verici gün Kur’ân-ı Kerim’de birçok isimle ifade edilmiştir. Bu isimler içinde
en sık rastlanan, kıyametin kopacağı vakit anlamına gelen Sâ’a kelimesidir.
Yevmu’l-Kıyâme (Kalkış, Diriliş Günü), Yevmu’l-Ahir (Son Gün), el-Ahire
(Gelecek Hayat), Yevmu’d-Dîn (Ceza Günü), Yevmu’l-Hisâb (Hesap Günü), Yevmu’l-
Cem’ (Toplanma Günü), Yevmu’l-Hulûd (Sonsuzluk Günü), Yevmu’l-Ba’s (Diriliş
Günü), Yevmu’l-Hasre (Pişmanlık Günü), Yevmu’t-Teğabun (Kâr ve Zarar Günü), el-
Kâri’a (Çarpıcı Felâket), et-Tâmme (Herşeyi Bastıran Felâket), el-Hâkka (Büyük
Hakikat) ve el-Vâkıa (Büyük Olay) kıyamet vakti için kullanılan isimler
arasındadır.
Kıyamet
Alametleri
Kıyameti ve onun nasıl kopacağım haber
veren hadislerde, kıyametin alametleri/belirtileri olarak zikredilen hususlar
"küçük” ve “büyük” olmak üzere iki kısımda mütalaa edilmektedir.
A.
KIYAMETİN KÜÇÜK ALAMETLERİ
Birçok İslam âlimi tarafından bizlere
nakledilen bu alametler oldukça fazladır. Burada, Peygamberimizden bizlere
ulaştığı sabit olan alametleri inceleyeceğiz.
1.
Hz. Peygamber (s.a.v)’in Bi’seti
Hz. Peygamber (s.a.v) işaret parmağıyla
orta parmağım birleştirip: "Kıyamet, şu ikisi gibiyken ben gönderildim”
buyurdu.(4)
Hz. Peygamber’in iki parmağım birleştirmesi, onun biseti/gönderilmesiyle
kıyametin kopması arasında bu denli bir yakınlık bulunduğuna işaret ettiği
gibi, başparmağa nispetle orta parmağın fazla kalan uç kısmım kastedip,
bi’setle kıyametin kopması arasında bu oranda bir süre kaldığına da işaret
olabilir.(5)
2.
Hz. Peygamber’in Vefatı
Hadis kaynaklarında, Nübüvvet silsilesinin sonuncusu olan Hz. Peygamber
(s.a.v)’in uhrevî hayata göç etmesinin kıyamet alametlerinden biri olduğu
belirtilmiştir. Bu hususa, Avf b. Malik (r.a) tarafından nakledilen şu hadis
delalet etmektedir.
"Kıyametten önce şu altı şeyi say: Benim ölümüm ...”(6)
Hz. Peygamber’in vefat etmesiyle vahiy kesilerek
nübüvvet sona ermiş ve ilerleyen zaman içinde irtidad hadiseleri baş
göstermiştir. Daha sonraki yıllarda ise İslam dünyasında fikrî açıdan sapmalar
yaşanmış, birçok sapık fırka ortaya çıkmıştır.
3.
Beyt-i Makdis’in Fethi
Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i
Aksâ’nın fethedilmesinin kıyamet işaretlerinden olduğu Avf b. Mâlik (r.a)
tarafından rivayet edilen hadisin devamında şöyle ifade edilmiştir:
"Kıyametten önce şu altı şeyi say: ... Beyt-i Makdis’in fethi ...''
Tarihî kayıtların bildirdiğine göre Kudüs, Hz. Ömer (r.a)’in hilafeti zamanında,
hicri 16. yılda fethedilmiştir. Hz. Ömer, şehrin anahtarlarını bizzat
teslim almış, yapılan anlaşma sonucunda Yahudi ve Hıristiyanlar, şehri
Müslümanlara terk etmişlerdir.
4.
Tâûn (Veba) Hastalığı
“Kıyametten önce şu altı şeyi say:...
Sonra koyun (davar) kıran hastalığı gibi çokça ölümler siziyakalayıverir.
...”(8)
Tarihçilere göre bu salgın hicretin 18. senesinde Filistin’in Amevâs
kasabasında ortaya çıkmış, daha sonra Şam tarafına doğru yayılmıştır. Bu veba salgım
sebebiyle, aralarında birçok sahabenin de bulunduğu 25.000’den fazla (9) insan
şehit olmuştur. Cennetle müjdelenen sahabelerden Ebu Ubeyde b. Cerrâh (r.a) ile
Allah Resûlu nün Yemen’e vali olarak gönderdiği âlimlerin öncüsü genç sahabî
Muâz b. Cebel (r.a) bu salgın sebebiyle vefat eden meşhur sahabeler
arasındadır.(10)
5.
Malın Çoğalması ve Sadaka Verilecek Kişinin Bulunamaması
Konuyla ilgili bazı hadisler şöyledir:
“Malınız çoğalıp taşmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki, mal sahibi sadaka verecek
kimse bulamayacak. Bir kişiye zekât vermek istendiğinde o kişi: ‘Benim
ihtiyacım yok’ diyecek.“(11)
“İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki, kişi altınıyla zekât vermek için
dolaşacak ama onu alacak kimse bulamayacak.“(12)
îbn-i Hacer, Fethul-Bârıde malın çoğalmasının kıyamet alametlerinden biri
olduğuna dair rivayet edilen hadislerden birini incelerken, bu alametin hem
Sahabe hem de Ömer b. Abdülaziz zamanında gerçekleştiğini, Hz. İsâ’nın kıyamete
yakın yeryüzüne indirildiği zaman bir kez daha yaşanacağını söylemiştir.(13)
6.
Fitnelerin Zuhuru
Ahir zaman Peygamberi Efendimiz
(s.a.v)’in hadislerinde bildirdiği alametlerden biri de hak ile batılın
karıştırıldığı; imanın zarar gördüğü büyük fitnelerin ortaya çıkmasıdır.
Bu fitnelerden bahseden birçok hadis-i şerifte, mümin olarak sabahlayan kişinin
kâfir olarak akşamlayacağı, akşam mümin olan kişinin de kâfir olarak
sabahlayacağı ifade edilmiştir. Fitneler, şer ve belalar kıyamet kopana kadar
devam edecek ve bunlarla kar-şılaşan mümin her defasında, “Bu beni helak eder” diyerek
ümitsizliğe düşecektir.
“Kıyamete yakın, (kap)karanlik gecenin
kesitleri gibi fitneler ortaya çıkacak. [O fitneler sebebiyle] sabah mümin olan
kimse kâfir olarak akşamlayacak; akşam mümin olan kimse ise kâfir olarak
sabahlayacak, öğünde, oturan kimse ayakta olandan, ayakta olan kimse
yürüyenden, yürüyen kimse de koşandan daya hayırlıdır. Yaylarınızı kırın,
kirişlerinizi parçalayın, kılıçla-rınızı taşlara çalın. Eğer fitne sizden
birinizin eşiğine varırsa Hz. Âdem’in iki oğlundan hayırlı olanı (Hâbil) gibi
olsun.“(14)
7.
Doğuda Fitnelerin Ortaya Çıkması
Kıyamet alametlerinden biri de doğuda
fitnelerin ortaya çıkmasıdır. Müslümanlar arasında görülen fitnelerin birçoğu,
Hz. Peygamber’in, ‘Şeytan’ın boynuzunun doğduğu yer’ diye tabir ettiği doğu
taraflarında ortaya çıkmıştır, îbn-i Ömer (r.a)’dan rivayet edilen bir hadiste,
Peygamberimiz (s.a.v) yüzünü doğuya doğru çevirerek, “Fitne işte şuradadır!
Fitne işte şurada, Şeytan’ın boynuzunun doğduğu yerdedir“ buyurmuşlardır.(15)
Müslim’deki bir rivayette ise, “Küfrün başı işte şu taraftan, Şeytanın
boynuzunun doğduğu yerdendir” şeklinde geçmektedir.(16)
Nitekim ilk fitneler doğu tarafından
çıkarak yayılmış, bu fitneler sebebiyle Müslümanlar arasında fikrî ve itikadî
bölünmeler meydana gelmiştir. Haricilik, Rafızîlik ve Mutezile gibi saplan
görüşlü fırkaların çoğu Irak tarafında türemiştir.
Mecusî olan İran’da Zerdüştlük, Maniheizm ve Bahâüik, Hint kıtasında ise
Hinduizm, Budizm, en son olarak da Kâdiyânlik gibi saplan din ve mezhepler de
doğuda ortaya çıkmıştır. Deccal, Ye’cûc ve Mecûc de doğudan çıkacaktır.(17)
8.
Hz. Osman (r.a)’ın Şehit Edilmesi
İslam âlimlerine göre İslam âleminde
zuhur eden fitnelerden biri de Hz. Osmanın şehit edilmesiyle ortaya çıkan
siyasî bunalımdır. Hz. Osman (r.a) farklı İslâm şehirlerinde ortaya çıkan
karışıklıklar sonucunda Medine’ye gelen isyancılar tarafından Hicri 35 yılında
(Miladi 657) evinde şehit edilmiştir. Hilafet merkezi Medine’de is-yanlar
çoğalıp Hz. Osman (ra) evinde muhasara altına alındığında Ebu Hureyre (r.a),
Peygamberimiz (s.a.v)’den işittiği şu hadisi rivayet etmiştir: Allah Resûlü’nü,
“Fitne ite anlaşmazlıklar baş gösterecek” derken duy-dum. ‘Peki, ne yapmamızı
emredersin ya Resûlallah’ diye sorduk. “Emirül-müminin ve erkânını
bırakmayın”buyurdu ve Hz. Osman’ı işaret etti.(18)
“Onu, (Hz.Osman’ı) başına gelecek bir
musibetten dolayı cennetle müjdeleyiniz.”(19)
9.
Yalana Peygamberlerin Ortaya Çıkması
“Otuza yakın şerli yalana (kezzâb)
ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmaz; bunların hepsi kendisinin peygamber olduğunu
iddia eder.“(20)
“...Ümmetimden, peygamber olduğunu iddia eden otuz yalana çıkacak. Oysaki ben peygamberlerin
sonuncusuyum, benden sonra peygamber gelmeyecek...”(21)
Hadis kaynaklarında yalana
peygamberlerin zuhuru hakkında rivayet edilen birçok hadis bulunmaktadır.
Konuyla ilgili rivayet edilen hadislerin bir kısmında, Peygamberlik iddiasında
bulunanlar için belli bir sayı belirtilirken, diğer bir kısmında
belirtilmemiştir. Hadis âlimlerinin yorumlarına göre, bu kişilerin belli bir
sayısı yoktur. Çünkü bunların sayısı' tespit edilemeyecek kadar fazladır.
Hadislerde geçen rakamlarla anlatılmak istenilen ise bu iddiaya cesaret eden ve
onlara uyan kimselerin çok olması, bu iddiada bulunan yalancıların insanlar
arasında şöhret bulmasıdır.(22)
Yaşadığımız asırda da sahte peygamberler ortaya çıkmaya devam etmektedir. Hz.
Peygamber (s.a.v), sahte peygamberlerin en sonuncusunun Deccal olduğunu bizlere
bildirmektedir.
“Otuz yalana ortaya çıkmadıkça kıyamet
kopmaz. Onların sonuncusu tek gözlü Deccal’dır.”(23)
10.
Emanetin Zayi Olması
“İş, ehli olmayana teslim edildiği zaman
kıyameti bekle.”(24)
11.
İlmin Yok Olmaya Yüz Tutması,Cehaletin Yaygınlaşması
“İlmin kaldırılması, cehaletin yayılması
kıyamet alametlerindendir."(25)
"Kıyametten önce cehaletin
yayılacağı, ilmin kaldırılacağı günler gelecek...”(26)
Hadislerde ifade edilen ilimden maksat
Hz. Peygamberin ümmetine miras bıraktığı Kur’ân ve Sünnet bilgisidir. Âlimlerin
azaldığı, dünyalık menfaatlere rağbetin çoğaldığı ahir zamanda ulûm-u
şer’iyyenin terk edilmesi kâinatın sonunun yaklaştığım gösteren alametlerden
birisidir.
Yaşadığımız çağda din eğitimine verilen
öneme bakılacak olursa Peygamberimizin açıkça belirttiği bu alametin günümüzde
tam olarak yaşandığı görülür. İslam kimliğine bürünmüş fakat müslümanca düşünme
ve yaşama olgusundan uzak insanların, ait oldukları kimliğin yüklediği
sorumlulukları yerine getirmedikleri gözler önünde bir gerçektir. Karşı karşıya
olduğumuz bu vahim durum hadislerde anlatılanlarla uyum içerisindedir.
“Elbisenin işlemeleri eskiyip silindiği
gibi İslam da silinecek. Nihayet oruç nedir, namaz nedir, hac nedir, zekât
nedir bilinmeyecek.... İnsanlar,'Biz "Lâ ilâhe illallûh‘kelimesini
babalarımızdan öğrendik, biz de söylüyoruz ’ diyecekler. “(27)
12.
Zinanın Yaygınlaşması
Kıyamet alametlerinden biri de zinânın
yaygınlaşmasıdır. Peygamber Efendimiz hadislerinde, ahir zamanda gayrimeşru ilişkilerin
çoğalacağını bizlere haber vermiştir.
''Kıyamet alametlerinden biri de zinânın
çoğalması/yaygınlaşmasıdır.“(28)
Hadislerde, kıyamet yaklaşınca zinâyı
helal sayan insanların ortaya çıkacağı ifade edilmiştir.
“Ümmetimin içinde zinâyı ve ipeği helal
sayan kavimler ortaya çıkacak...”(29)
Ahir zamanda insanlar arasında fuhşun
ulaşacağı başka bir boyut da şu hadiste ifade edilmiştir
"... (Kıyamet öncesinde yeryüzünde)
insanların en şerlileri kalır. Eşekler gibi uluorta çiftleşirler. Kıyamet işte
bu insanların üzerine kopacak."(30)
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim
ki, erkek sokak ortasında kadının üstüne çıkıp, onun-la ilişkiye girmedikçe bu
ümmet helak olmaz. O gün onların en iyi niyetlisi 'O işi şu duvarın ar-kasında
yapsaydın’ diyen kişidir."(31)
13.
Faizin Yaygınlaşması
Hz. Peygamber (s.a.v)’in sözlerinden
anlaşıldığına göre faizin, hayatın hemen her alanına sıçradığı, faize
bulaşmadan yaşamın zor hale geleciği bir dönemde kıyamet kopacaktır.
"Kıyametten önce faiz yaygınlaşır..."(32)
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek
ki, faiz yiyecekler. Faiz yemeyen kişiye ise onun tozu bulaşacaktır"(33)
Bir başka hadiste ise, insanların helal
ve haram konusuna dikkat etmeden rızıklarını temin edecekleri bir zamanın
geleceği ifade edilmiştir. Tüketim çılgınlığının zirveye vardığı, faizli
bankaların çoğaldığı, birçok insanın bu bankalardan faiz aldığı günümüzde,
insanların, ihtiyaçlarını karşılarken dinin emir ve yasaklan konusundaki
vurdumduymazlığı hadislerde ifade edilen zamanın günümüz olduğunu açıkça
göstermektedir.
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişi kazandığı malın helal veya
haram olmasını önemsemeyecek.''
14.
Müzik ve Çalgının Yaygınlaşması
Sehl b. Sa’d (r.a)’dan nakledilen bir
hadiste Peygamber Efendimiz, "Ahir zamanda yere batırılma, atılıp
fırlatılma ve şekil bozukluğuna uğratılma (hadiseleri) yaşanacak” buyurdular.
Ashab-ı kiramdan biri, *Bu olay ne zaman meydana gelecek ey
Allah'ın Resûlü?’
diye sorunca, “Çalgı ve şarkıcı kadınlar çoğalınca..." buyurdular.(35)
“Ümmetimden öyle kimseler ortaya çıkacak
ki, bu kimseler zinâyı, ipek giymeyi, içki içmeyi, çalgıyı helal
görecekler..."(36)
15.
İçki İçmenin Yaygınlaşması ve Helal Görülmesi
“İçkinin çokça içilmesi kıyamet
alametlerindendir.''(37)
’Ümmetimden öyle kimseler ortaya çıkacak
ki, bu kimseler içki içmeyi helal sayacaklar..."(38)
Kıyametin yaklaştığım haber veren olaylardan biri de, ahir zamanda insanların
alkollü içeceklere değişik isimler takarak, bu isimler altında o içecekleri
helal saymalarıdır.
“Ümmetimden bir grup içkiyi, ona taktıkları bir isimle helal sayacaklar...
”(39)
16.
Mescitlerin Süslenmesi
Kıyametin kopacağını haber veren
alametlerden biri de insanların mescitleri süslemelerle donatmaları ve bununla
övünmeleridir. Kâinatın Efendisi (s.a.v) ahir zamanda bazı insanların
geleceğini, bunların ibadet etmekle pek ilgisinin olmayacağını söyleyerek, o
kimselerin işin gösteriş boyutunda kalacaklarını anlatmak istemiştir.
“İnsanlar mescitleri süsleyerek
övünmedikçe kıyamet kopmaz.“(40)
“İnsanların mescitleri süsleyerek
övünmeleri kıyamet alametlerindendir."(41)
Hz. Ömer (r.a), Mesdd-i Nebevinin
yenilenmesini emrettiği zaman şöyle demiştir:
“İnsanları yağmurdan saklayıp koru. Sakın allı, sanlı süsler edinip de
insanları fitneye uğratmayasın...“(42)
17. Yüksek Binaların
Yapılması
“Çobanların bina dikme yarışına
gir(iş)mesi kıyamet alametlerindendir."(43)
“Yalınayak, sırtı çıplak [fakir] davar çobanlarının bina dikme yanşına
giriştiklerini görmen (kıyamet alametlerindendir.“(44)
Hadislerde geçen ‘bina dikmekte
yarışmak' sözü düz manasıyla anlaşılabileceği gibi, daha geniş bir anlamla;
evlerin süs ve güzelliği konusunda insanların birbiriyle yarış etmeleri
manasına da gelebilir.(45) Günümüzde, hadislerde anlatılmak istenen her iki
durum da yaşanmaktadır. İnsanlar bir yandan yüksek binalar, gökdelenler
yapmakta ve onların yüksekliği ve ihtişamıyla övünmekte, diğer yandan da,
evlerinde bulunan eşyaları modaya uydurmak için israf sayılacak düzeyde
harcamalar yapmaktadırlar.
18.
Adam öldürmenin Çoğalması
Hadislerde, kıyametten önce insanların
cinayet işlemesinin çokça vuku bulacağı ve bunu yaparken de sebebini
bilmeyecekleri dile getirilmiştir. Hatta bazı hadislerde kişinin akrabasıyla
karşılaşacağı ve onu öldüreceği zikredilmiştir. Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet
edilen bir hadiste Allah Resûlü (s.a.v), “Here çoğalmadıkça kıyamet
kopmaz" buyurmuş; Ashab, ‘Here nedir ey Allah’ın Resûlü?* diye
sorduklarında, “Adam öldürmektir” demiş ve bu sözü iki defa tekrarlamıştır.(46)
"... Herc, ümmetin birbirini öldürmesidir.
Öyle ki, kişi komşusuyla, amcaoğluyla veya akrabasıyla karşılaşırda onu
öldürüverir..."(47)
Ebu Mûsâ el-Eş’arî (r.a)’dan rivayet
edilen başka bir hadiste Allah Resûlü (s.a.v), “Kıyametten önce here
çıkar" buyurdular. Ashab, ‘Here nedir ey Allah’ın Resûlü?* diye
sorduğunda, “Adam öldürmektir" buyurdular. Ashab, ‘(Şu ana kadar)
öldürdüklerimizden çok mu?' diye sorunca da Allah Resûlü, “Bu sizin müşrikleri
öldürmeniz değildir, birbirinizi öldürmenizdir” dediler. Ashab, ‘O gün aklımız
yerinde olacak mı?’ diye sorunca, Allah Resûlü, “O günün insanlarının akılları alınır" buyurdular.(48)
“Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim
ki, insanlar üzerine, öldüren niçin öldürdüğünü, ölen de niçin öldüğünü
bilmediği bir zaman gelmedikçe dünya yok olmaz... ”(49)
19.
Zamanın Kısalması
"Zaman kısalmadıkça kıyamet kopmaz;
bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir
saat ise bir hurma yaprağının yanması kadar kısa olur.“(50)
Peygamber Efendimiz’in kıyamet alameti
olarak işaret ettiği konulardan biri de zamanın kısalmasıdır. Hadislerde ifade
edilen bu husus İslam âlimleri tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır.
Efendimizin sözlerinde geçen 'zaman kısalığı' tabirinin, zamanın bereketinin
azalması anlamına gelmesi muhtemeldir.
Ahir zamanda yaşayan insanlar zamanın
nasıl geçtiğinin farkında olmazlar. Nitekim bu durumu günümüzde açıkça
yaşıyoruz.
‘Zaman kısalığı' tabiriyle kastedilme
ihtimali bulunan diğer bir husus ise, o dönemde yaşayan insanların hızlı ulaşım
vasıtalarını kullanarak, eski devirlerde aylar süren yolculukları kısa sürede
yapabilmeleridir. Nitekim günümüzde gelişmiş ulaşım vasıtalarıyla en uzak
ülkelere bile az bir zamanda gidilebilmektedir. Internet, radyo, televizyon ve
telefon gibi gelişmiş iletişim araçları sayesinde iletişim çok kolaylaşmıştır.
Eski devirlerde insanları çok meşgul eden gündelik işlerde de birçok
kolaylıklar bulunmuş, bu gibi işlerin yapılması eskiye nispetle vakit almaz
hale gelmiştir.
20.
Sıla-i Rahm’in Kesilmesi
“Akraba ziyareti kesilmedikçe kıyamet
kopmaz.“(51)
Günümüzde birçok insan aynı şehirde yaşadığı akrabasını aylarca, yıllarca
ziyaret etmemekte ve yakınlarına gerektiği gibi destek olmamaktadır. Teknoloji
ile beraber gelişen iletişim araçları sıla-i rahm’in zayıflamasına etki ettiği
gibi, hayat şartlarının zorluğu da akraba ziyaretlerinin azalmasına yol
açmıştır.
21.
Ahlakın Bozulması
“Ahlaksızlık (fuhşiyat) zuhur etmedikçe
(aşırı bir şekilde yaygınlaşmadıkça) kıyamet kopmaz."(52)
22.
Cimriliğin Yaygınlaşması
“(Ahir zamanda) amel(-i salih) azalır,
cimrilik çoğalır..."(53)
"Kıyametten önce ticaret gelişir,
öyle olur ki, kadın kocasına ticarette yardım eder...”(54)
“Malın çoğalması ve ticaretin büyümesi
kıyamet alametlerindendir. ”(55)
Günümüzde teknolojiyle elde edilen
imkânlar sayesinde ticaretin gelişerek büyüdüğünü görmekteyiz. Büyük şirketler
ve zengin iş adamlarının sahip olduğu imkânlar, onları, dünyanın siyasî ve
İktisadî gidişatına yön verecek yetkiye ulaştırmıştır.
23-Depremlerin
Çoğalması
"Depremler artmadıkça kıyamet
kopmaz...”(56)
“Kıyametten önce şiddetli salgınlar baş
gösterir. Sonrasında ise depremlerin çok yaşanacağı seneler gelir."(57)
24.Salih
İnsanların Azalması
“Allah, hayır sahibi salih insanları
yeryüzünden almadıkça kıyamet kopmaz, öyle ki, dünyada hayırsız insanlar kalır;
ne (dinin) güzel (gördüğü şeyler)i güzel görürler, ne de kötü (gördüğü şeyler)
i kötü görürler (aksine, tam tersini yaparlar)."(58)
25-Ehil
Olmayan Kimselerin Yüksek Makamlara Gelmesi
Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet edilen bir
hadiste Peygamberimiz, “İnsanlar üzerine aldatıcı günler gelir; yalana doğru
sözlü, doğru sözlü de yalana sayılır. O zamanda Ruveybıdlar konuşur hale
gelir" buyurdular. Ashab, 'Ruveybıdlar kim(dir) ey Allah’ın Resûlü?’ diye
sorunca, Efendimiz, “Toplum işleri hakkında söz sahibi olan sefih insanlardır”
buyurdular.(59)
“İş, ehil olmayana teslim edilirse
kıyametin kopmasını bekle."(60)
26.Sadece
Tanıdıklara Selam Verilmesi
Kıyamet alametlerinden biri de
insanların birbirine, sadece tanıdığı için selam vermesidir."61
“Kıyametten önce sadece tanıdığa selam
verilecek..."(62)
27.Tesettürün
İçinin Boşaltılması
"Ahir zamanda ümmetimde, güzel
bineklere binen insanlar olacak; mescitlerinin kapılarına gelecekler. Kadınları
giyinik çıplaklardır, başları deve hörgücü gibi kabarıktır. Onlara lanet edin,
çünkü onlar lanetlidir."(63)
"Cehenneme girecek iki sınıf vardır
ki, ben onları görmedim: Biri, ellerinde öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla
insanlara vuran bir grup, diğeri de erkeklere meyleden, erkekleri de
kendilerine meylettiren giyinik çıplak kadınlardır. Onların başları deve hörgücü
gibi kabarıktır. Bu kadınlar cennete giremezler, onun kokusunu bile alamazlar...”(64)
28.Bilgi
Araçlarının Yaygınlaşması
“Kalemin çoğalması... kıyamet
alametlerindendir.”(65)
15.yüzyılın ikinci yansında matbaanın
icadıyla bilgi çağında çığır açan bir buluş gerçekleşmiştir. önceki asırlarda
uzun uğraşlar sonucunda yazılan kitaplar, matbaanın icadıyla seri halinde
basılmaya başlamış, bilginin hızlı bir şekilde hizmete sunulmasıyla ilmin
gelişmesinde patlama yaşanmıştır. Bilgi nakleden birer araç olarak kalem ve
kitabın yaygınlaşması enformatik cehaletin sınırlarını daraltırken, bilginin
harcıalem hale gelmesi de irfan-hikmet fakirliğine yol açmıştır.
27-Yalana
Şahitliğin Artması
"Kıyametten önce... yalana şahitlik
artar ve doğru şahitlik gizlenir."(66)
28.Ani
Ölümlerin Çoğalması
“Ani ölümlerin çoğalması... kıyametin
yaklaştığına alamettir."(67)
29.İnsanların
Birbirini Tanımaması
"Kıyametten önce... insanlar
arasında soğukluk baş gösterir; nerdeyse birbirlerini tanımaz olurlar."(68)
30.Fırat
Nehrinin ‘Altın Dağ’ Çıkarması
“Fırat nehri, altın bir dağ çıkarmadıkça
kıyamet kopmaz. Bunun üzerine insanlar birbirleriyle savaşır; her yüz kişiden
doksan dokuzu ölür. Onlardan her biri Belki kurtulan ben olunan der.”(69)
Fırat nehrinden çıkacak olan bu hazine
ve nasıl ortaya çıkacağı hakkında farklı yorumlar yapılmıştır. Bu yorumlardan
birine göre, altın dağın ortaya çıkması ‘nehir suyunun kesileceği ve o sudan
bir takım faydalar elde edileceği’ anlamına gelmektedir. Bu yoruma göre bu
alamet gerçekleşmiştir. Zira Fırat nehrinin suyu, nehir üzerine Keban barajının
inşasıyla durdurulup kesilmiştir.
Diğer bir yorum ise, Fırat nehrinden
çıkacak olan altın dağın petrol olduğu yönündedir. Nitekim Fuat nehri petrol
yataklarının bulunduğu bölgeler üzerinden geçmektedir. Bu yoruma göre, hadiste
geçen ‘altın dağ’ ifadesi mecazî bir anlam taşımakta olup, bu ifadeyle
bölgedeki petrol yataklarının keşfedilmesi anlatılmak istenmiştir.
Altın dağ hakkında ortaya atılan
görüşlerin sağlamasını yapabilmek için hadisleri bir bütün olarak
değerlendirerek, sıkı bir incelemeden geçirmek gerekmektedir. Bu münasebetle
hadisler üzerine getirilen yorumlan şu şekilde inceleyebiliriz:
a. Hadiste geçen ‘Altın dağ’ sözünden
anlaşılan ilk mana herkesin bildiği altın madenidir.
Kelimelerin gerçek manalarından
çıkartılıp ikind/başka bir manada kullanılabilmesi için belli bir sebep
gerekmektedir. Aksi halde kelimeler ilk anlamlarıyla anlaşılmak zorundadırlar.
'Altın dağ* sözünün gerçek anlamında olmayıp, petrol manasına geldiğini
söylemek içinse herhangi bir sebep bulunmamaktadır.
b-Allah Resûlü (s.a.v)’in başka nehir ve
denizlerden bahsetmeyip, özellikle Fırat nehrini konu etmesi, bu nehre ayrı
bir anlam yüklemektedir. Bu da Fırat nehrinde, diğerlerinde olmayan bir
özelliğin bulunduğudur. Bu özelliğin petrol olamayacağı açıktır; çünkü petrol,
Fırat nehri bölgesindeki yataklardan çıkarıldığı gibi başka yerlerde de
çıkarılmaktadır.
c-Peygamber Efendimizin ifadelerinden,
Fırat nehrinin kesilmesi veya suyunun azalması gibi bir durumun anlaşılması da
söz konusu değildir. Zira Fırat nehrinin, yatağından altın dağ ‘çıkarması’
olayı, ‘çıkarmak, açmak’ anlamına gelen ‘H-s-r’ kelimesiyle ifade edilmiştir.
Hadisin anlaşılmasında kilit noktayı oluşturan bu kelime, altın dağın ortaya
çıkma anında ‘suyun açılarak altın madeninin görünmesi’ anlamına gelmekte olup,
‘suyun kesilerek azalması’ şeklinde bir anlam içermemektedir. Dolayısıyla suyun
kesilerek Fırat nehrinin susuz kalması şeklinde bir mana çıkarmak etimolojik
açıdan doğru değildir.
d. Peygamber Efendimiz konuyla ilgili
başka bir hadisinde, “Fırat’ın altın bir dağ çıkarma zamanı yaklaşıyor. Kim
orada bulunursa ondan bir şey almasın"70) buyurarak,
o hâzineye tamah edip, el uzatmaktan menetmiştir. Allah Resûlü’nün bu ikazı,
hâzinenin, Fırat nehrinin kesilerek elde edilen faydalar veya petrol
olabileceği yönünde yukarıda yapılan yorumlan geçersiz kılmaktadır. Zira
Efendimiz o madenden herhangi bir şekilde menfaat elde etmeyi yasaklamış
bulunmaktadır. Fırat nehrinin, üzerine kurulan barajlar sebebiyle suyunun
kesilerek hâzinenin ortaya çıkacağına ihtimal verilmesi durumunda bu
barajlardan yararlanmanın yanlış olduğunu söylemek gereklidir. Aynı durum
‘altın dağ’ın petrol olduğuna ihtimal veren görüş için de geçerlidir. Aynı
zamanda Peygamber Efendimiz, "Bunun üzerine insanlar birbirleriyle
savaşır” buyurarak altın dağ’ın fitne ve kargaşa getireceğini haber vermiştir.
Hadisler hakkında yapılan bu değerlendirmeler,
Fırat nehrinin gerçek anlamda bir ‘altın dağ’ çıkaracağını, bu dağın,
barajlardan elde edilen bir takım faydalardan veya bölgede bulunan petrol
yataklarından ibaret olamayacağını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte,
Peygamber Efendimiz’in hadislerinde, bu alametin ne zaman meydana geleceği
konusuna dair herhangi bir işaret bulunmamaktadır.
31.Rumlarla
Yapılcak Büyük Savaş
“Kıyametten önce şu altı şeyi say:
...Sizle Benî Esfer (Rumlar) arasında barış imzalanır; Rumlar anlaşmayı
bozarlar ve her sancak altında on iki bin askerin bulunduğu seksen sancakla
size saldırırlar.”(71)
"Sîzler Arap yarımadasını fethetmek
için savaş yaparsınız, Allah orayı verir. Sonra İran’la savaş yaparsınız, Allah
orayı da verir. Sonra Rumlarla savaş yaparsınız, Allah orayı da verir. Sonra
Deccal ile savaşırsınız, Allah zafer ihsan eder.”(72)
“Beyt-i Makdis’in iman Medine’nin
harabına, Medine’nin harabı (Rumlarla yapılacak) büyük savaşa, büyük savaş
Konstantiniyye’nin (İstanbul) fethine, Konstantiniyye’nin fethi de Deccal’ın
çıkışına alamettir.”(73)
Ahir zaman alametlerinden biri de
Müslümanların Rumlarla savaş yapmasıdır. Peygamber Efendimiz hadislerinde, bu
savaşın çok çetin olacağım “...Bir babanın yüz çocuğu savaşa gider de geriye
biri döner...” sözleriyle ifade etmiş ve o askerlerin yeryüzünün en hayırlı
askerler olduğunu bildirmiştir. (74)
Ayrıca hadislerde, bu savaşın Deccal çıkmadan
önce Suriye taraflarında meydana geleceği, Müslümanların galip gelerek
Konstantiniyye ’nin fethine hazırlanacakları şu şekilde tasvir edilmiştir:
*'Ramlar Amâk ya da Dâbik(75) bölgesine
ininceye kadar kıyamet kopmaz. O gün Rumların karşısına Medine’den, yeryüzünün
en hayırlılarından bir ordu çıkar. Müslüman ordusu saf tuttuğunda Rumlar,
’Bizimle, bizden esir alınanların arasından çekilin, onlarla çarpışalım’
derler. Müslümanlar da, ’Hayır, vallahi sizinle
kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz’
derler ve Rumlarla savaşırlar. Savaşta Müslümanların üçte biri hezimete uğrayıp
kaçar ki, Allah onların tövbelerini asla kabul etmez. Üçte biri de öldürülür.
Onlar da Allah katında şehitlerin en üstünleridir. Diğer üçte biri de savaşı
kazanır, asla ihtilafa düşmezler... ”(76)
32-Konstantiniyye’nin
Fethi
Peygamber Efendimiz tarafından bizlere
bildirdiğine göre kıyametin kopacağına işaret eden alametlerden biri de ahir
zamanda Konstantiniyye/îstanbul’un fethedilmesidir. Bu fetih, Müslümanlarla
Rumlar arasında yapılacak olan büyük savaşı Müslümanların kazanmasından sonra
gerçekleşecektir. Konstantiniyye savaş yapılmadan fethedilecektir.
“Sîzler, bir yakası karada, bir yakası
denizde olan bir şehir işittiniz mi? tshak oğullarından yetmiş bin kişi o
şehirle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlar o beldeye gelip konaklar, silah ve
ok ile çarpışmazlar. ’Lâ ilahe illallâhü vallâhü ekber’ derler, bunun üzerine
şehrin bir yakası düşer. Sonra ikinci defa ’Lâ ilûhe illallâhü vallâhü ekber’
derler, şehrin diğer yakası düşer. Sonra üçüncü defa ‘Lâ ilâhe İllallâhü
vallâhü ekber’ derler, şehir fethedilir ve oraya girerler. Ganimetleri taksim
etmekte oldukları sırada bir kişi, ‘Deccal çıktı’ diye bağırır ve her şeyi terk
ederek geri dönerler."(77)
Bir başka hadiste Müslümanların,
Rumlarla yapacağı savaştan zaferle ayrılacakları anlatıldıktan sonra
Konstantiniyye’yi fethetmeleri şöyle tasvir edilmiştir:
“Bunlar (Rumlarla savaşıp, galip gelen
Müslümanlar) Konstantiniyye’yi fethederler. Fetihten sonra, kılıçlarını zeytin
ağaçlarına asmış, aralarında ganimetleri paylaşırlarken şeytan onlara, ’Deccal
ailelerinizi ele geçirdi’ diye bağırır. Hâlbuki şeytanın bu sözü yalandır.
Müslümanlar yola çıkarlar. Şam’a geldiklerinde savaş için hazırlık yapıp
saflarını ayarlarlar.
Namaza durulacağı esnada Meryem oğlu İsa
(a.s) iner ve onlara imam olur.(78)
(Rumlarla Müslümanlar arasında yapılacak
olan) büyük savaşın meydana gelmesi Konstantiniyye’nin fethine alamettir...”(79)
İstanbul, Sahabe zamanında fethedilmeye
çalışılmış ancak fetih nasip olmamıştır. Hz. Muâviye (r.a), içlerinde Ebu Eyyûb
el-Ensârî (r.a)’in de bulunduğu bir orduyu göndermiş ancak sonuç alamamıştır.
Daha sonra Mesleme b. Abdulmelik İstanbul’u kuşatmış, fakat fethedememiştir.(80)
1453 yılında İstanbul’u fethederek, Hz.
Peygamber’in övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmed ve ordusu, bu fetih
esansında silah kullanmışlardır. Dolayısıyla hadislerde kıyamet alameti
olarak ifade edilen fetih, bu fetih değildir.
33-Yahudilerle
Savaş
"Müslümanlar Yahudilerle
savaşmadıkça kıyamet kopmaz; Müslümanlar Yahudileri öldürür. Öyle ki Yahudi,
bir taş veya ağacın arkasına saklanır. O taş veya ağaç, Tüy Müslüman, ey
Allah’ın kulu, şu arkamdaki bir Yahudi’dir, gel, öldür onu’ der. Bu sözü sadece
Ğarkad(81) ağacı söylemez. Çünkü o Yahudi ağacıdır."(82)
Hadislerden anlaşıldığına göre, bu savaş
Deccal’ın ortaya çıkışından sonra vuku bulacak, Yahudiler Deccal’in askerleri
olacak, bu savaşta Hz. İsa, Deccal’ı öldürecektir.(83)
Deccal, Konstantiniyye’nin fethinden
sonra ortaya çıkacağı için olaylar; Müslümanların Rumlarla savaş yapması ve
onları yenmesi, Konstantiniyye’nin fethi, Deccal’ın zuhuru, Yahudilerle savaş
yapılması ve İsa (a.s)’ın Deccal’ı öldürmesi... sırasıyla gerçekleşecektir. En
doğrusunu Allah bilir.
1.KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ
Kıyametin büyük alametleri, kıyametin
vukuuna az bir zaman kala ortaya çıkacak olan bir kısım olağanüstü ve büyük
çaplı olaylardır. Büyük alametlerin sıralamasında Sahabeden bu yana ihtilaf
bulunmaktadır. Biz bu sıralamada, Ibn-i Hacer’in değerlendirmesini esas alarak
büyük alametleri onun tercih ettiği sıraya göre inceleyeceğiz.
1.
Mehdi (a.s)’ın Çıkışı
Peygamberimizin bildirdiği kıyamet alametlerinden
biri de Mehdi (a.ş)’ın çıkışıdır. Mehdi (a.s)’ın geleceğini bildiren birçok rivayet
vardır. Bazı âlimler bu rivayetlerin tevatür derecesinde olduğunu
söylemişlerdir. Hadis âlimleri ve imamların birçoğu bu hususu önemle ifade
etmişlerdir. Mehdi (a.s) hakkında varid olan bu rivayetlerde, onun Ehl-i
Beyt’ten olması, açık alınlı olması, burnunun kemerli olması, Isa (a.s.)’ın
onun arkasında namaz kılması gibi diğer bazı vasıfları da zikredilmiştir.(84)
"Size Mehdiyi müjdeliyorum!
İnsanların kargaşa içinde olduğu, depremlerin yaşandığı bir zamanda
gönderilir; yeryüzü zulüm ve adaletsizlikle dolduğu gibi orayı hak ve adaletle
doldurur. Yer ve gök ehli ondan razı olur. Malı doğru şekilde dağıtır." Bu
esnada bir adam: "Malın doğru dağıtılması ne demek ey Allahın
Resülü?" diye sordu. Efendimiz: “İnsanlar arasında eşit olarak
dağıtılmasıdır. Allah, Ûmmet-i Mühammed’in kalplerini zenginlik ile doldurur.
Adaleti onları kuşatır..."buyurdu.(85)
2. Deccal’in
Çıkışı
Deccal; bozguncu, hileci, yalana
demektir. Peygamberimizin bildirdiğine göre Deccal, kızıl renkli, kısa boylu,
cüsseli, kıvırcık saçlı, ayrık bacaklı, kısır, genç bir adamdır. Sağ gözü
siliktir, içi boşalmış üzüm tanesi gibidir. İki gözü arasında “kâfir” yazılıdır.
Bir rivayette ise,Peygamberimiz heceleyerek “kir" harflerinin yazılı
olduğunu söylemiştir. Bu yazıyı okuma- yazma bilen-bilmeyen her mümin
okuyacaktır.
İslam âlimleri, Efendimizin bu
sözlerinin mecaz olmadığını, ahundaki yazının gerçekten görüleceğini
belirtmişlerdir. Aynı zamanda onu ümmî olanlar da okuyacaktır. Bu hususu
Muhaddisler şöyle açıklamışlardır: “Göz’ün idrak etme yeteneğini yaratan Allahu
Teâlâ’dır. Bu yeteneği istediği zaman, istediği kulda yaratır. Bu durumda o
kul okuma- yazma bilmese bile o yazıyı okur. Allah’ın bu isteğini hiçbir şey
engelleyemez.”(86)
Deccal, doğu tarafından, Horasan’dan
çıkacaktır. Sonra yeryüzünü dolaşıp tüm şehirlere uğrayacaktır. Fakat Mekke
ve Medine’ye giremeyecektir.(87) İsa (a.s), nüzul
ettikten sonra Deccal’ı öldürecektir.(88)
3. Isa
(a.s)’ın Nüzulü
Kıyametin yaklaştığım gösteren büyük alametlerden
biri de İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesidir. Kur’ân-ı Kerimde, Hz. İsa’nın ahir
zamanda yeryüzüne ineceğine delalet eden ayetler bulunmaktadır.(89) Ayrıca
bu olay mütevatir derecesine varan birçok hadis ile sabittir.
“Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim
ki Meryem'in oğlunun aranıza adil bir hakem olarak inmesi çok yakındır. Haç'ı
kırar, Hınzır'ı öldürür. Cizyeyi kaldırır. Mal o kadar fazlalaşır ki artık
kimse onu almaz."(90)
4. Ye’cûc
ve Me cûc
Kıyametin yaklaştığım gösteren büyük alametlerden
biri de Ye’cûc ve Me’cûc’ün zuhurudur. Bu alamet Kur’ân-ı Kerimde açık bir şekilde
ifade edilmiştir.(91) Efendimiz (s.a.v)’den gelen farklı rivayetlerde de
Ye’cûc ve Me’cûc’e dair bazı bilgiler verilmiştir.
Resûlullah
(s.a.v) bir gün korku ile Hz. Zeyneb’in yanma girerek: “Lâ ilahe illallâh!
Vukûu yaklaşan bir şerden, büyük bir fitneden dolayı vay Arab’ın hâline! Bugün
Ye’cûc ve Me’cûc’ün şeddinde şunun gibi bir delik açıldı” buyurdu ve başparmağı
ile ona yakın olan şehâdet parmağım halkaladı. Zeyneb bint-i Cahş: “Ya
Resûlallah! İçimizde bu kadar iyi kimseler varken biz helak olur muyuz?” diye
sorunca Resûlullah: “Evet, fısk ve fucûr çoğaldığı zaman (helak olursunuz)“ diye cevap verdi.(92)
5.
Üç Yere Batma Hadisesi
Huzeyfe bin Esîd (r.a) şöyle
nakletmiştir: “Bir gün kıyamet hakkında konuşuyorduk.
O sırada Peygamberimiz yanımıza geldi.
“Ne konuşuyorsunuz?” diye sordu. Kıyamet hakkında konuştuğumuzu söyledik. Bunun
üzerine, “Öncesinde şu on alameti görmedikçe kıyamet asla kopmaz: ...Üç yere
batma olayı; biri doğuda, biri batıda, diğeri de Arap yarımadasında...”(93) buyurdu.
Bu üç olay, diğer büyük alametler gibi
henüz gerçekleşmemiştir. Şimdiye kadar meydana gelen ufak çaptaki benzer
hadiselerden hareketle bazı âlimler bu alametin vaki olduğunu söylemişlerdir.
Fakat hadislerden, büyük alametlerden sayılan bu üç hadisenin daha büyük
çapta vaki olması gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim hadislerde, yere batma
olaylarının, fuhşiyatm çoğalıp her tarafı saracağı bir zamanda yaşanacağının
ifade edilmesi de bu anlamı gücendirmektedir.
6. Duman
Ahir zamanda, semada, insanları
kuşatacak bir duman görülmesi de kıyametin büyük ala- metlerindendir. Bu alamet
hem Kur’ân-ı Kerim’de(94) hem de hadislerde açıkça
belirtilmiştir.
“Şu altı şey gelmeden amellere sarılın:
Deccal, Duman...”(95)
7.
Güneşin Batıdan Doğması
Güneşin batıdan doğması da kıyametin büyük
alametlerindendir. Müfessirlerin çoğunluğuna göre, “Rabbinin bazı alâmetleri
geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye
artık imanı bir fayda sağlamaz” ayetinde anlatılmak istenen alamet bu
alamettir. Bu olay hadislerde şöyle tasvir edilmiştir:
“Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet
kopmaz. Güneş doğduğunda ve insanlar onu gördüğünde hepsi birden iman ederler.
İşte bu, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye
artık imanının bir fayda sağlamayacağı zamandır.”(96)
8. Dâbbetu
l-Arz
“O söz başlarına geldiği (kıyamet
yaklaştığı) zaman, onlara yerden birdâbbe (mahlûk) çıkarırız
da, bu onlara insanların ayetlerimize
kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.”(97)
Üç şey vardır ki bunlar zuhur ettiğinde
önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı
bir fayda sağlamaz: Güneşin batıdan doğuşu, Deccal, Dâbhetü’l-Arz.”(98)
1.
İnsanları Süren Ateş
İnsanları doğudan batıya süren büyük bir
ateşin çıkması da kıyametin büyük alamet- lerindendir. Bu ateşin Yemenden,
başka bir rivayette ise Hadramevt’ten çıkacağı bilinmektedir:(99)
“Kıyamet alametlerinin ilki insanları
doğudan batıya sevk eden bir ateştir.”(100)
Sonuç
Mümin bir kimsenin koruması gereken en
önemli değeri hiç şüphesiz ki onun imam ve imanının semeresi niteliğindeki
amel-i sali- hidir. Bu dünya hayatında mümin kimsenin karşı karşıya
kalabileceği her türlü bela, fitne ve musibet, onun imam için birer imtihan
niteliği taşımaktadır. Cenab-ı Hakk’ın huzurunda kıyama duracağı o zor günde
O’nun rızasını kazanma gayretine matuf her türlü çabası müminin, ahiret
hayatından önce dünya hayatında bir kurtuluşa ermesini getirecektir. Yukarıda
kıyamet alameti olarak zikredilen bütün o hususlar karşısında müminden istenen
de imanına ve o imanın taalluk ettiği şeylere sahip çıkmasıdır. Meseleye böyle
baktığımız zaman ilk dönemlerden günümüze kadar canlı bir şekilde taşına gelen
kıyamet ve alametleri karşısındaki bilincin künhüne vakıf olabilir; bizden
öncekilerin sahip olduğu o bilinci daha bir diri tutmaya çalışarak karşı
karşıya kalabileceğimiz büyük fitnelerden -Allah’ın izniyle- kurtulabiliriz.
RİHLE DERGİSİ-AHİRZAMAN SAYISI
MAHMUD YURDAKUL
Dipnotlar:
1.
Muhammed,
18.
2. el-Müfredat, 417.
3. Buhârî, Rikâk, 42; Müslim, Fiten, 136.
4. Buhârî, Rikâk, 39; Müslim, Fiten, 135.
5.
İbn-i
Receb el-Hanbelî, Fethul-BArî, 4/335, (Mektebetüt Gurabâ el-Eseriyye, Medine,
1417/1996).
6. Buhârî, Cizye, 15.
7.
Buhârî,
Cizye, 15.
8. 0 Buhârî, Cizye, 15.
9. Bkz: İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye,
7/93, DaruTMe’ârif, Beyrut.
10. “ Yusuf b. Abdullah b. Yusuf el-Vâbil,
Eşrdtu's-Sdb, 86, (Dâru İbni’l-Cevzî, Cidde-Riyad, 1420/2000).
11. Buhârî, Zekât,9.
12. Müslim, Zekât, 59.
13. İbn-i Hacer el-Askalânl, Fethu'l-Bârt,
13/110 (Dâru’s- Selâm-Dâru’l-Feyhâ, Dımeşk, 1418/1997).
14. Ahmed b. Hanbel, 32/504; Ebu Dâvftd,
Fiten, 2.
15. Buhârî, Bed’u'l-Halk, 11; Müslim, Fiten,
45.
16. Müslim, Fiten, 48.
17. el-Ayni, Umdetü’l-Kârî, 24/297.
18. “ el-Müstedrek, İÜ, 106.
19. Buhârî, Fiten, 17.
20. Buhârî, Menâkıb, 25; Müslim, Fiten, 84.
21. Ebu Dâvûd, Fiten, 1; Tirmizî, Fiten, 41.
22. İbn-i Hacer el-Askalânî, Fethu'l-Bârl,
6/754.
23. Ahmed b. Hanbel, 33/348-349.
24. Buhârî, Rikâk, 35.
25. Buhârî, İlim, 21; Müslim, İlim, 8.
26. Buhârî, Fiten, 5.
27. ibn-i Mâce, Fiten, 66; el-Müstedrek, IV,
588.
28. Buhârî, İlim, 21; Müslim, İlim, 5.
29. Buhârî, Eşribe, 6.
30. Müslim, Fiten, 110.
31. 21 Müsnedü Ebu Ya’lâ,
5/375.
32. Taberânl, el-Mu'cemu'l-Evsat, 7/349.
33. el-Müstedrek, 2/13.
34. Buhârî, Büyü', 22.
35. Tirmizî, Fiten, 38.
36. Buhârî, Eşribe, 6.
37. Buhârî, Nikâh, 111.
38. Buhârî, Eşribe, 6.
39. Ahmed b. Hanbel, 37/382-383.
40. Ahmed b. Hanbel, 19/372.
41. Nesâî, Mesâcid, 2.
42. Buhârî, Salât, 62.
43. Buhârî, imân, 37; Müslim, imân, 5.
44. Müslim, imân, 1.
45. İbn-i Hacer el-Askalânî, Fethu’l-BArî,
13/110.
46. Müslim, Fiten, 18.
47. İbn-i Mâce, Fiten, 10.
48. İbn-i Hibbân, Târih, 9/72.
49. Müslim, Fiten, 56.
50. Ahmed b. Hanbel, 16/550.
51. el-Müstedrek, 1/147.
52. “ Ahmed b. Hanbel, 11/64; İbn-i Hibbân,
Târih, 9/205.
53. Buhârî. edeb,39.
54. Ahmed b. Hanbel, 6/416.
55. Nesâî, Büyü*, 3.
56. Buhârî, İstiskâ, 27.
57. Ahmed b. Hanbel, 28/163.
58. Ahmed b. Hanbel, 11/551.
59. Ahmed b. Hanbel, 13/291.
60. Buhârî, Rikâk, 35.
61. Ahmed b. Hanbel, 6/398.
62. Ahmed b. Hanbel, 6/416.
63. el-Müstedrek, 4/483.
64. Müslim, Libâs, 125.
65. Ahmed b. Hanbel, 6/416.
66. Ahmed b. Hanbel, 6/416.
67. Taberânl, el-Mu’cermil-Evtat, 9/147.
68. Ahmed b. Hanbel, 38/335.
69. Müslim, Fiten, 29.
70. Buhârî, Fiten, 24; Müslim, Fiten, 30;
31.
71. Buhârî, Cizye,15.
72. Müslim, Fiten, 38.
73. Ebu Dâvûd, Melâhim, 3; el-Müstedrek,
4/467.
74. Müslim, Fiten, 37.
75. Halep ile Hatay arasında bulunan,
birbirine yalan flâ kasaba ismidir.
76. Müslim, Fiten, 34.
77. Müslim, Fiten, 78.
78. Müslim, Fiten, 34.
79. Ebu Dâvûd, Melâhim, 3; Müstedrek, 4/467.
80. Nihûyetül-Bidiye ve'n-NVtâye fıl-Ptten
vel-Meiâhim, II, 82,
81. Ğarkad, Araplarda, yalnızca Avsej
(Tekedikeni veya Şeytan İpliği) ağacının büyüğü için kullanılır Küçük Avsej
ağaçlan için Ğarkad adı kullanılamaz. Avsej (Ğarkad) ağsa, Patlıcangiller
familyasına mensup dikerdi bir ağaçtır. (Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte
Tercüme ve Şerhi)
82. Buhârî, Cihâd, 94; Müslim, Fiten, 82.
83. el-Müstedrek, 4/575.
84. İbn-i Receb d-Hanbeli, Fethu'l-Bârl, 6/493;
es-Suyûti, d-Hâvi li'l-Fetâvâ, 2/85; el-Mizzî, Tehzibul-Kemâl fi Esmir-BicM,
3/1194; el-Berzend, el-tşâ'a U Bşrâti's-Sâ'a, 87,112; etKınnevd, el-izâ'a Limâ
Kine vemâ Yekûnu Beyne Yedayis-Sâa, 112.
85. Ahmed b. Hanbel, 12/62.
86. İbn-i Receb el-Hanbeli, FethulBâri,
13/100; İmam Nevevî, Şerhu'n-Nevevi Sahih i Müslim, 17/60.
87. Tirmizî, Kitâbul-fiten, 4/509.
88. Müslim, 4/2940.
89. Zuhruf, 57-61; Nisâ, 157-159.
90. Buhârî, Kitâbul-Mezâlim, 37; Müslim,
Kitâbul-lmân, 244.
91. Enbiyâ, 96,97; Kehf, 92-99.
92. Buhâri, Kitâbu’l-Enbiyâ, 21.
93. Müslim, Kitâbul-Fiten, 39.
94. Duhân sûresi, 10,11.
95. Müslim, Kitâbul-Fiten, 128.
96. Buhâri, Kitâbu’t-Tefsîr, Bab-u Tefsir-i
Sûretil-Enâm, 10; Müslim, Kitâbul-îmân, 248.
97. Nemi sûresi, 82.
98. Müslim, Kitâbul-îmân, 249.
99. Müslim, Kitâbul-Fiten, 39; Ahmed b.
Hanbel, 8/135.
100. Buhâri, Kitâbu’l-Enbiyâ, 4.