Lozan'ın Zafer Olmadığıyla İlgili Bir Belge



Lozan'ın Zafer Değil Hezimet Olduğunu Gösteren Bir Belge



Cumhuriyet Gazetesi Kurucusu Yunus Nadi’dem Mustafa Kemal’e: Lozan ile sahada kazandğımız zaferi masada hezimete çeviriyoruz. Ehliyetsiz İsmet Paşa başkanlığındaki hey’eti hemen çekiniz.”

Cumhurbaşkanlığı Arşivinde bulunan 1923 tarihli bir belge, Lozan Andlaşmasının bir zafer değil hezimet olduğunu gözler önüne seriyor. Mektubu yazan Yunus Nadi Abalıoğlu (1879 - 28 Haziran 1945), Cumhuriyet gazetesini kuran Türk gazeteci ve siyasetçi. II. Abdülhamid döneminde öğrencilik yıllarında başladığı gazeteciliği Yeni Gün gazetesini ve ardından Cumhuriyet gazetesini çıkararak ömür boyu sürdürdü. Gazeteciliğinin yanı sıra Osmanlı Mebuslar Meclisi'nde mebus, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde altı dönem milletvekilli olarak bulundu. Kurtuluş Savaşı'nda verilen milli mücadeleyi ve Mustafa Kemal’in İnkılablarını kararlılıkla desteklemiş bir kişi.

Mektubun muhatabı ise Mustafa Kemal Paşa ve o dönemde Meclis Başkanı. Mustafa Kemal’e yazdığı mektupta şu noktaların altını çizmektedir:

1. Lozan Andlaşmasını Ankara dışında müzâkere edilmesinden endişeliyim. Sahada kazandığımızı masada kaybetme tehlikesi vardır.


2. Lozan’ın karara bağlanacağı son safhada acınacak kadar kötü bir adam olan İsmet Paşa’nın seçilmesi yanlıştır.


3. İsmet Paşa’yi Gazi’den başka kimse tasvip etmemektedir ve İsmat Paşa utanç verici bir haldedir.


4. Hiçbir andlaşma ebediyete kadar kalacak kadar güçlü değildir; aslında bir paçavradır. Bağımsızlığımızı bununla mı kazandık? Bununla mı devam ettireceğiz?


5. Lozan başımıza çok belalar açacaktır. Bir an önce müzâkereler son vermemiz gerekmektedir.


6. Lozan’ı sona erdirecek bir hal öaresini yerine getirirseniz, Kurtuluş Savaşı kadar milleti kurtaracak bir iş daha yapmış olacaksınız.

Mektup aynen şöyle:


“ TBMM Riyâseti, Kalem-ı Mahsus Müdiriyeti


Sayı: 50, 1923


Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine;


Lozan’ın yeniden akamete uğrayabilmesi endişesinin verdiği huzursuzlukla Zat-ı Devletlerine takdim ediyorum. Vaziyetin Ankara haricindeki mütalaası hayrı müfid olmayabilir.


Lozan’ın son safhasında vaziyeti cidden acınacak kadar müşkil olan bir zat vardır ki, o da İsmet Paşa’dır. Görüyorum ki, bugün onu ortada Zat-ı sâmilerinden başka düşünecek ve tutacak kimse yoktur. İsmet Paşa’nın düşürüldüğü mevki-i hacâlet haysiyet sahibi herhangi bir adamı öldürecek kadar ağırdır.


Hiçbir mu’âhede ebedete bîveste olacak kudret-i te’yîdiye ile vücud bulmaz. Ve her mu’âhede nihâyet bir paçavradır. İstiklâlimiiz mu’âhede ile mi kurtardık? Ve mu’âhede ile mi idâme edeceğiz?


İyi bir mu’âhede yapabilmek hayaliyle bıraktığımız büyük işin hatır u hayale gelmedik müşkilât ile karşılaşmasından çok korkuyorum. Binâanaleyh mesâil-i bâkıye zararsız şekle ircâ’ olunarak ve yalnız olanların değil başka mazarratların dahi def’ ve izâlesini münhasıran milletimizin hayatiyetinden bekleyerek şu Lozan’a nihâyet vermekliğimiz lüzumuna şiddetle kaniim.


Vaziyet-i umumiyemizden aldığım intiba’a göre, hükümeti Lozan’ın hall ü intâcına sevk etmekle, memlekete birincisi kadar hâiz-i ehemmiyet ikinci bir halâs hizmeti ifa buyurmuş olacaksınız.


Sekiz on gün burada kalacağım. Bir emr-i devletleri olursa Polis Müdiiryeti bendenize îsâl edebilir. Ta’zîmâtımı te’yid eylerim efendim.


Yunus Nadi
İmza”
Tebrik ederim.
Gazi Mustafa Kemal. (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 1923 Belgeleri).


Prof.Dr.Ahmet Akgündüz
Devamını Oku »

Osmanlı Mirasına İhanet

Osmanlı Mirasına İhanet
Cumhuriyet döneminin başlarında ve 1950 öncesine rastlayan zamanlarda, gayr-ı müslim lere ait vakıflar ve mektepler büyük bir itina ile himâye görürken, müslümanlara ait vakıflar çarçur edilmiştir. Ali Himmet Berki ‘nin tesbitine göre 200 ile 300 bin arasındaki vakıf malı İstanbul’da,çoğunlukla da gayrımüslimlere olmak üzere, yok pahasına satılmıştır. İki caminin arası ölçülmüş ve eğer 500 metreyi geçiyorsa, küçük olanı yıkılmıştır. Hamdolsun öz yurdumuzda azınlık statüsünden kurtulmaya başladığımızdan beri, bu konulara da sahip çıkmaya başlamışızdır.

1923 tarihli Lozan Muâhedenamesi ise, ekalliyetlerin himâyesi için 9 madde sevkederken, öz vatanında ekalliyet durumuna düşen müslüman Türk halkı için, ciddi bir şey ortaya koyamamıştır. Bu arada fethin ve İslâm’ın sembolü olan Ayasofya’da, Fâtih ‘in cami halini değiştirenlere lanet etmesine rağmen, yâd eller tarafından, eski haline çevrilememişse de, asıl maksadı da ortadan kaldırılarak müzeye çevrilmiştir. Kanaatimize göre, Ayasofya, Lozan’ın “Türk hükümeti, mezkûr ekalliyetlere ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve sair müessesât-ı diniyeye her türlü himâyeyi bahş eylemeyi taahhüd eder” şeklindeki 42. maddesinin III. fıkrasına dayanılarak kapatılmıştır. Ancak kapatılma kararı, hem eski vakıf hukuku açısından ve hem de kararın şekli açısından hukuka aykırıdır. Zaten bakanların bir çoğu da imzalamamıştır.

Netice olarak, Lozan Muâhedenâmesinden sonra, İngiliz Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, yahudi olan Lord Gürzon şu cevabı vermiştir: “İşte asıl bundan sonraki Türkler, bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz”. Yine kendisi gibi yahudi olan Nayim Hayun ise “Siz Türkiye’nin mülkî istiklalini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâm’ın bayraktarlığı vasfını, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum” demiştir. Ve gerçekten de Nayim, Türk murahhaslar heyetinin müşaviri durumundadır. Ancak müslüman Türk milleti rahmet-i ilâhiyyeden ümit kesmemiştir ve Yüce Allah da, bin senedir dininin bayraktarı olan Türk milletini yine eski haşmet ve şevketine kavuşturacak günlere getirmiştir. Yani tekrar müslüman Türk milletinin hâkim sınıf ve azınlıkların da azınlık olacağı bir devreye girmiş bulunuyoruz. Bu silsilenin son halkası Ayasofya’dır ve bazı yahudi bozmaları istemese de, tekrar ulu ma’bed haline gelecektir.

Ahmet Akgündüz
Devamını Oku »