Batı Artık Yeni Asimilasyon Politikaları Arayışına Girmiştir

Modernlik geleneksel toplumlara ait yapısal unsurları yok etmemiş, onları dönüştürerek yeni biçimler ver­miştir. Bu çerçevede modem toplumlara ait birey, devlet, egemenlik, bilim gibi yapı­sal unsurların bir değişime uğraması şaşırtıcı olmamalıdır. Otoriter ve totaliter devlet biçimlerini ve ötekine varolma hakkı tanımayan ideolojileri modernliğin ölçütü olarak algılarsak bunların zayıfladığı süreçte “tarihin sonu”nun (Fukuyama, 1994) geldiğini söyleyebiliriz. Fakat bu söylemimizi on yıl sonra sürdürmekte zorluk çekebiliriz. Hiç­bir toplum bilimci veya felsefecisi XXI. yüzyılın ilk on yılının XX. yüzyılın son on yılından daha özgürlükçü olduğunu veya bireysel özgürlüklerin devlet gücü karşısın­da daha genişlediğini söyleyemez. 10-15 yıl gibi yakın bir geçmişte bir özgürleşme aracı olarak çokkültürlü toplumdan coşku ile söz edildiğini biliyoruz. Bugün ABD’nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin liberalizmin şampiyonluğuna talip olmaktan vazgeçerek yeni asimilasyon politikaları arayışına yöneldiği bilinmekte. Dünyada zenginler ile yoksullar arasındaki gelir dağılımı uçurumunun genişlediği bir süreçte kapitalizmin sonunun geldiğinden söz etmek bir yanılsama olabileceği gibi; kültürel, dinsel ve etnik farklılıkların toplumlar ve topluluklar arasında kalın duvarlara dönüşmesini görmeyerek Berlin Duvarının yıkılışını tarihin sonu olarak değerlendirmek de bir yanılsamadır.

Kaynak:

Hece Dergisi-Postmodernizm-Özel Sayısı
Devamını Oku »