Abdulkadir Geylani (k.s) Mektupları

Abdulkadir Geylani (k.s) Mektupları

4.Mektub

Ey Aziz

Dünyâ hayâtına aldanmak ve onunla gâfil olmak, saâdet alâmetlerinden değildir. “Ahiret dururken, dünyâ hayâtına mı razı oldunuz?’’ hitâbını kalp kulağınla duymuyor musun?! “ Burada (bu dünyâ hayâtında) kör olan, orada (o âhiret hayâtında) da kördür ve yolu saplanıştır" tehdidinden korkmuyor musun?!İnsanların hesap günleri yaklaştı, oysa onlar hâlâ gaflet içinde yüz çeviriyorlar” tehdidini tefekkür etmiyor musun?! “Kim ki ahiret ekimini isterse, onun ekimini artırırız; kim de dünyâ ekimini isterse onun da ekimini artırırız, fakat onun âhiretten bir nasibi olmaz" azarını düşünmüyor musun? “Kim ki, azgınlaşır ve dünyâ hayâtını tercih ederse, varacağı yer cehennemdir” uyarısıyla uyanmıyor musun?! Daha ne zamana kadar gaflet çöllerinde şaşkın şaşkın duracak ve şehvet bağlarıyla bağlı kalacaksın?!

“Allâh’a tevbe edin (Allâh’a dönün)”ibâdethânesine gir. O hazrette/makamda “Rabbinize yönelin" mihrâbında Rabbine teveccüh et. Samimiyet ve sadâkat lisânıyla artık ben yüzümü, tertemiz bir şekilde, gökleri ve yeri Yaratan’a çevirdim; ben müşriklerden değdim”de.

Kim bilir, belki de “Allâh gafur ve rahimdir (affedici ve merhametlidir)” hazînelerinden biri olan “O, kullarının kabul eder ve hatâlarını affeder’in sırlarının nefislikleri sana keşfolunur! Dahası, “Allâh tevbe edenleri sever; temizlenerleri sever”inayeti ve yardımı ile müjdelenirsin. “Sen dilediğini izzetli kılarsın,şereflendirirsin” merdiveniyle yükselirsin. İkbâl/saâdet hal dili ile “ Muhakkak ki ‘Rabbimiz Allâhtır deyip de dosdoğru olanlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir’’diye seni çağırır.

Dilaver Gürer , Abdülkadir Geylani(Risaleler)
Devamını Oku »

Allah Şirk Dışında Bütün Günahları Affeder



Şüphesiz ki Allah, (insanın), kendisine eş tanımasını bağışlamaz. O (günah)tan başkasını, dileyeceği kimseler için yarlığar. Kim Allah'a şirk koşarsa, muhakkak pek büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur" (Nisa. 48)

....

Âyet, Allah Teâlâ'nın, büyük günah sahibini affedeceğine dair, biz ehl-i sünnetin en kuvvetli delillerinden biridir.

Bil ki bu âyetten, birkaç bakımdan delil çıkarılmıştır:

a) Âyetteki, "şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz" buyruğu, "Allah, şirki bir lütuf yoluyla bağışlamaz" manasındadır.

Çünkü müşrik, şirkinden tevbe ettiği zaman, Cenâb-ı Hakk'ın onu vücub yoluyla "mecburî olarak"affetmesinin söz konusu olmadığı icmâ ile sabittir.

Binaenaleyh Cenâb-ı Hakk'ın "Allah şirki bağışlamaz" sözü, "şirki, lütuf yoluyla bağışlamaz" manasında olursa, Allah'ın "O (günah)tan başkasını,affeder" sözünün de, şirkin dışında kalan günahları, lütuf yoluyla bağışlayacağı manasına gelmesi gerekir. İşte böylece olumlu ve olumsuz hükümler, aynı manada gelmiş olurlar.

Baksana, bir kimse şayet, "Falanca, hiç kimseye lütfederek vermez, fazla fazla verir" dese, bu sözden, o kimsenin lütfederek verdiği anlaşılır. Hatta o kimse bu sözü biraz daha açık olarak "O, hiç kimseye, lütuf suretinde hiçbirşey vermez. Ancak vücub suretiyle (mecburi olarak) daha fazlasını verir" dese, her akıllı insan, bu sözün bozukluğuna hükmeder.

İşte böylece Cenâb-ı Hakkin, şirk dışındaki günahları, dilediği kimseler için bir lütuf olarak bağışlayacağı sabit olmuş olur.

Bu sabit olunca da biz deriz ki: O zaman bu âyetten kastedilenlerin, tevbe etmemiş olan büyük günah sahipleri olması gerekir. Zira Mu'tezile'ye göre, tevbe edildikten sonra hem küçük, hem büyük günahların bağışlanması aklen vacibtir.

Binaenaleyh âyeti bu manaya hamletmek mümkün değildir. Bu da sabit olunca, geriye âyeti, ancak tevbe edilmemiş büyük günahların bağışlanması manasına hamletme yolu kalmıştır ki zaten elde etmek istediğimiz netice de budur.

b) Allah, nehyedîlen şeyleri "şirk" ve "şirkin dışındakiler" diye iki kısma ayırmıştır. Şirk dışındaki günahlara, tevbe edilmemiş büyük günahlar, tevbesi yapılmamış büyük günah ve bütün küçük günahlar dâhildir. Cenâb-ı Hak, şirkin bağışlanmayacağını, onun dışındakilerin ise affed ilebileceğini kesin olarak bildirmiştir. Fakat bağışlama hususundaki bu kesin hüküm, dilediği kimseler hakkında söz konusudur.

Binaenaleyh âyetin takdiri, "Allah şirkin dışında kalan günahları, ancak dilediği kimseler için affeder" şeklinde olur. Âyet, şirk dışındaki günahların bağlanabileceğine delalet edince, tevbe edilmemiş büyük günahların da bağışlanabileceği anlaşılır.

c) Hak Teâlâ, "dileyeceği kimseler için" buyurup, bu bağışlamayı, kendi meşîet ve iradesine bağlamıştır. Halbuki tevbesi yapılan büyük günahlar ile bütün küçük günahların bağışlanacağı kesin olup, Allah'ın meşîetine bağlanmamıştır.

Binaenaleyh bu âyette bahsedilen bağışlanmanın, tevbesi yapılmamış olan büyük günahların bağışlanması olması gerekir ki zaten elde etmek istediğimiz netice de budur.

Mu'tezile, bu son izaha şu şekilde itiraz etmiştir: "Bağışlama işinin, Allah'ın meşî'etine bağlanması, onun vacip (mutlaka yapılması gereken bir şey) olmasına ters düşmez. Baksana, Cenâb-ı Hak bu âyetten sonra, "Öyle değil. Allah kimi di/erse, onu temize çıkarır.." (Nisa, 49) buyurmuştur. Sonra biz, Allah Teâlâ'nın, ancak temize çıkartılmaya (tezkiyeye) ehil olan kimseleri, tezkiye edeceğini biliyoruz. Aksi halde bu âyet yalan olur. Yalan ise Allah hakkında muhaldir. İşte mevzubahis âyette de böyledir."

Bil ki Mu'tezile'nin, bu delillere, va'îdi ifâde eden umûmî âyetler ile karşı çıkmadan başka, nazar-ı dikkate alınacak bir sözleri yoktur. Biz de, onların karşısına vaad ifâde eden umumî âyetlerle çıkarız. Bu husustaki izahlarımız, Bakara sûresinde (81 âyetin) tefsirinde, enine boyuna ele alınmış ve ortaya konulmuştu. Bunları, burada tekrar etmenin bir faydası yok.

Vahidî, "Kitabu'l-Basîf'inde, senedli olarak, İbn Ömer (r.a)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Biz, Resûlullah zamanında, içimizden birisi, büyük günah işlemiş olarak öldüğünde, onun cehennemliklerden olduğuna şehadet ediyor (inanıyor)duk. Bu âyet nazil olunca, bundan kaçındık." îbn Abbas (r.a)da: "Ben, müşrik olarak yapılan hiçbir amelin fayda vermediği gibi, tevhid ile birlikte, hiçbir günahın zarar vermeyeceğini umuyorum" demiştir.

İbn Abbas (r.a), bu sözü Hz. Ömer (r.a)'in yanında söylemiş, o da buna karşı çıkmamıştır. Yine merfu olarak, Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle dediği rivayet edildi: damgası ile damgalanın ve o imanı ikrar edin.

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 8/75-76
Devamını Oku »

Her Günah İçin Tevbesiz Af Beklenebilir mi ?



“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Ama bunun dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar."(Nisa,48,116)

Bu ayetten anlaşılıyor ki Yüce Rabb’imiz, sadece müşrik olarak ölen kimseleri bağışlamayacaktır. Ama bunun dışındaki kimseleri, dilerse bağışlayacaktır. Ayrıca Allah Teâlâ’nın, büyük günahlardan kaçınan kimselerin küçük günahlarını bağışlayacağına dair söz verdiğini de biliyoruz. Fakat adam öldürmek, zina etmek, anne ve babanın haklarını gözetmemek gibi büyük günahlardan birini ¡işleyen kişi, ne sebeple olursa olsun, tevbe etmeye imkânı olduğu halde tevbe etmeden ölmüşse böylesi bir günahkâr kişinin affe­dilmesi beklenebilir mi? Bu hususta da ümit devam etmeli midir?.- İşte bu konu, ehl-i sünnetten olan ilim adamları ile mu’tezilî görûş sahip olanlar arasında tartışılmaktadır;

Elbette Allah Teâlâ'nm, dünyada ve ahirette bir kulu için dileyip yapmak istediği bir şeyi engelleyecek hiçbir güç yoktur; O mutlak güç sahibidir... "Allah sana bir iyilik yapmak istediği zaman, onun fazlından yapacağı bu iyiliği engelleyebilecek hiçbir güç yoktur.'' (Yunus,107)O halde Allah, bir şeyi murad etmişse, bu olur mu. olmaz mı, şeklinde tartışmak bile abesle iştigaldir... Ama suç ve ceza Allah'ın vaadi ve vaadleri, Allah'ın adaleti gibi temel ilkeler açısın­dan konuya yaklaşıldığında tartışmanın sona ermesi de mümkün değildir. Kullar hayatta olduklan ve yaşama ümit ve imkânları devam ettiği sürece Allah’ın rahmetinden ümitlerini kesmemelidirler. Fakat inkâr etmediği halde büyük günahlardan birini ya da bir kaçını işlemiş, tevbe etmeden ölmüş olan kimseler için de bu ümit devam etmeli mi? Kanaatimizce asıl tartışmaya açık olan husus budur...

Ehl-î sünnetten olan ilim adamlarına göre, inkâr olmadığı süre­ce büyük ve küçük günah mü'mini dinden çıkarmaz. O sebeple günahkâr olarak ölmüş olan kişi mü’mindir ve Allah'ın onu affetmesi umulur. Mesela İmam Maturidî demiştir ki, “Gerçekte küfür örtmek demektir; günahkâr kişi Rabb'inin nimetlerini örtmemiş ve hakkını inkâr etmemiş ki imanı batıl, kendisi de kâfir olsun Örfte iman, işitmek ve tasdik etmek demektir; günah sahibi hiçbir konuda Allah'ı yalanlamadığına göre, o mü'mindir.”(Maturidi,Tevhid,syf;334) affı da beklenebilir ‘’"Sadece şirk, tevbe ile affedilir, diğerleri ise kişinin nail olacağı faziletlerle bağışlanması caiz olduğu gibi yapacağı iyiliklerle de örtülür.(Maturidi,age,338)

Mutezile mezhebinden olan ilim adamlan ise, bilhassa büyük günahtan dolayı tevbe etmemiş olan bir kimsenin affedilmesini ummayı makul bulmuyorlar. Mesela Zemahşeri, şirkin dışındaki günahlarla ilgili ayette söz konusu edilen bağışlamanın, suçlunun tevbe etmesi şartına bağlı olduğunu savunuyor. O, tevbe etmeden öldüğü takdirde, büyük günah işleyen kimsenin atfedilebileceğini teklemeyi, şaşılacak bir beklenti olarak değerlendirmiş ve şöyle demiştir; "Allah'ın, haksız yere bir mü'mini öldüren kimse ile ilgili Nisa 92. Ve 93.ayetlerdeki hükmünü okuyup duran Resulullahın;’’Allah katında dünyanın tamamen yok olması,bir müminin öldürülmesinden daha hafiftir’’Yarım kelime ile de olsa bir müminin öldürülmesine katkıda bulunan kimse,kıyamet gününde alnında Allah'ın rahmetinden ümidi kesiktir, ibaresi yazılı olarak gelecektir.' hadislerini işiten ve İbn Abbas’ın da: ‘Tevbe etmedikçe mü'minin katili affedilmez’sözünü bilen bir kimsenin, büyük günah işleyip de tevbe etmeden ölen birinin affedileceğini ummasına şaşmamak mümkün değildir!..."

Allah'ın rahmetinden ümidi kesiktir, ibaresi yazılı olarak gelecektir.' hadislerini işiten ve İbn Abbas’ın da: ‘Tevbe etmedikçe mü'minin katili affedilmez’sözünü bilen bir kimsenin, büyük günah işleyip de tevbe etmeden ölen birinin affedileceğini ummasına şaşmamak mümkün değildir!..."(M.Ali Sabuni,Ahkam Tefsiri,1/497-498)

Furkan suresinin 70. ayetinden de anlaşılabileceği gibi bu üç büyük günahtan birini ya da hepsini işlemiş olan bir kişi, zama­nında ve kabul şartlarına uygun olarak tevbe edip büyük bir piş­manlıkla Allah'tan bağışlanmasını dilemeli, iman etmeli ve geri kalan hayatını salih amel ile geçirmelidir. Tevbe etmeyi ihmal etmiş olsa bile en azından İmam Maturidî'nin dediği gibi kötülük­lerini örtebilecek iyilikler, salih ameller ile bir kısım faziletlere nail olmalı, kalan ömrünü sırat-ı müstakim üzere sürdürmelidir. Aksi halde büyük günahlardan sakınmamış, bunlardan birini ya da hepsini işlemiş olup da ömrü boyunca hiç tevbe etmemiş; kendisi­ni ıslah edip Allah'a yönelerek salih amel işlememiş kimselerin, mü'min de olsa bağışlanmalarını beklemek elbette şaşılacak bir şeydir! Kaldı ki Allah Teâlâ'nın "Siz, yasaklanan büyük günahlar­dan kaçınırsanız, biz sizin diğer günahlarınızı örter, sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdiririz."(Nisa,31) buyururken, büyük günah­lardan kaçınmayı mü'minlere bırakmış olduğu da bilinmektedir!

Özellikle büyük günahlar husususunda geleceği ihtimallere bı­rakmak, güvenilir bir yol değildir. Çünkü Cenab-ı Hak, ancak dile­diği kimsenin şirkin dışındaki günahlarını bağışlayacağını söyle­miştir. Bunda, dilerse bağışlamaz anlamı da vardır. Ya bağışlamaz­sa!

Aynca Allah, büyük günahlar olarak bilinen Allah'tan başkası­na dua eden/şirk, haksız yere adam öldüren ve zina eden kimseler hakkında: İsrafa dalmayan ve daima orta yolu takip eden mü'minler, (...) Allah'la birlikte başka bir tanrıya dua etmezler, haksız yere Allah'ın yasakladığı cana kıymazlar ve zina etmezler. Bıılan yapanlar, cezalarını bulurlar. Bunların azabı kıyamet gü­nünde kat kararttırılır ve cehennemde önemsiz kişiler olarak ebedi kalırlar," (Furkan,68-69)dedikten sonra hemen devam eden ayette de şöyle buyurmuştur:

"Ancak tevbe edip iman eden ve salih amel yapanlar başkadır, Allah onların seyyielerini hasenata çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır ve engin merhamet sahibidir."(Furkan,70-71)

Görülüyor ki Allah Teâlâ büyük günahların bağışlanmasını tevbe etme, iman etme ve salih işler yapma şartına bağlamıştır. 0 sebeple "Büyük günahlar için mutlaka tevbe şarttır." görüşü, ina­nan kimsenin lehine bir görüştür. İhmal edilmeye gelmez!

M.Zeki Duman,5 Surenin Tefsiri
Devamını Oku »