Mevlana ve Şems'in ilk Konuşması

Ledün ilimlerine anadan doğma istidatlı olmakla beraber zahir ilimlerle de fevkalade şöhretli olan Hak lisanının tercümanı Şems Tebrizî Hazretleri, Mevlâna Celâleddin Rûmî Hazretlerini irşad etmek için Tebriz'den ta Konya'ya gelmiş, irşad etmeden önce Mevlana'nın medresesinden hücresine döndükleri sırada yol üzerinde bekliyordu. Hazreti Mevlâna mehtabın etrafında çevreleyen hâre gibi yanlarında toplanan talebelerle birlikte büyük bi debdebe ve gösterişle karşısına gelince, ona şu suali sormaya cesaret etti:

'"Ya Mevlâna! Seyyidü'l-Mürselin ve Hatemü'n-Nebiyyin Cenab-ı Resul-i Ümmî mi büyüktür yoksa Sultanü'l-Ârifîn Bayezid Bestamî mi?"

Hazreti Mevlâna hayretle Cenab-ı Şems'e bakarak:

"Ya derviş, delirdin mi? Seyyidü'l-Mürselin Efendimizle Sultanü'l-Ârifîn mukayese olunur mu? Biri nurların cihanı ay-dınlatan güneşi, diğeri bir zerre bile değil... Seyyidü'l-Mürselin Efendimiz Doğuların Batıların sultanı, Bayezid Bestamî ise onun sadık bir bendesidir!" buyurdular.

Şems Tebrizî tekrar sordu:

"Öyle ama Risalet-meab Efendimiz Cenab-ı Hakk'a karşı:

'Seni hakkıyla bilemedik yarabbi!' diyerek münacat ettikleri halde Cenab-ı Bayezid: 'Seni mârifetinin hakkıyla bildim diyerek nimete şükrediyor. Bilmeyen bilenden nasıl büyük olur?"

Bunun üzerine Mevlâna Hazretleri dedi ki:

"Bu kıyas hiçbir zaman sahih bir ölçü olamaz. Zira Bayezid'in Cenab-ı Hakk'ı hakkıyla bildiğini söylemesi, istidat havsalasının darlığından dolayıdır. Vecdinin taşkınlığına dayanamaması ve ledün manalarının kalbine sığmaması yüzündendir. İki âlemin hocası Efendimizin, 'Yarabbi biz seni gereğince bilemedik.' buyurması Hakikat-i Muhammediye'nin; evvelkilerin, sonra gelen ve gelecek olanların ilimleri kendisinde toplanan büyük bir İlâhî kitap olduğu için maârif ve hakikatlere kanamadığından ötürüdür. Hakikat-i Muhammediye öyle geniş bir irfan deryasıdır ki, binlerce ilim ve maârif nehirleri içine aktığı halde daha fazlasını da alabilir. O yüzden Seni hakkıyla bilemedik, buyurdu. Bayezid ise kendi hakikatince küçük bir havuz derecesinde olduğundan on fazladan bir miktar irfan ab-ı hayatı akmasına tahammül edemeyerek derhal taşmasından dolayı: 'Seni hakkıyla bildim.' demeye cesaret ediverdi."

Bunun üzerine Hazreti Şems'e derhal cezbe geldi ve bir kere 'Allah!' deyip yere düştü. Mevlana Hazretleri bu hâlden pek üzülüp gerekli saygıyı göstererek. Cenab-ı Şems saadethanelerine kaldırıp misafir etti. Artık asıl amaç olan irşad etme irşad olma âlemleri başlamıştı.

Ataullah İskenderi -  Hikemi Ataiyye Şerhi
Devamını Oku »

İlmin Ortadan Kalkması Nasıl Olur ?

İlmin Ortadan Kalkması Nasıl Olur ?

İbn Haldun konuya şöyle değinmişti:

«Günlerin geçmesi ve asırların değişmesiyle kuşak ve ümmetlerin durum değiştirdiğine dikkat edilmemesi tarih konusundaki gizli yanlışlardandır. Son derece gizli bir hastalıktır bu. Çünkü ancak uzun çağlar süresince meydana gelir. Yaratılışta ayrıcalıklı bazı kimseler dışında hemen hemen hiç kimse bunun farkına varamaz. Zira dünyanın halleri, toplumların adetleri ve itikadları tek bir süreç ve bir doğrusal yol üzere devam etmez. Günlerin ve dönemlerin ardarda gelişi ve bir halden diğerlerine geçişi sözkonusudur. Bu, şahıslar, vakitler ve kentler için de böyledir; ülkeler, bölgeler ve dönemler için de böyle... ''Bu, Allah'ın kulları arasında yürürlükte olan sünnetidir.’ (Gafir, 85)» (22)

Bu, Allah Resulü (s.a.v.)nün ilmin ortadan kalktığı zamanlarla ilgili hadisinin açıklamasıdır. Sahabe Allah Resulü (s.a.v.) nün ilmin ortadan kalkacağı yolundaki hadisini anlamamıştı. İlim nasıl ortadan kalkardı (!) Aynı şekilde nasıl olup da kendilerine yırtıcı hayvanların saldırdığı bir av olacaklardı, bunu da kavrayamamışlardı . Zaten biz de bugün ilmin nasıl tahsil edildiğini, tatlı bir av olmaktan nasıl kurtulacağımızı bilmemekteyiz.

«Üzerlerine yırtıcı hayvanların saldırdığı avı hadisinde verilen «bütün ulusların İslâm alemine saldıracağı» haberine zihinlerinde sebep arayan sahabe, bunun sayı azlığı nedeniyle olabileceğini düşünmüş ve sormuştu:

«O gün azlığımızdan dolayı mı saldıracaklar?»

Bunun üzerine Resul (s.a.v.): «Hayır, bilâkis çoksunuz ama selin üzerindeki köpük gibisiniz.» diyerek sebebi sayı azlığına değil, insanları selin üzerindeki köpükler haline getiren başka bir şeye bağlamıştı.

Demek ki Allah Resulü (s.a.v.) geleceği yasaların ardından görüyordu ve sahabenin hepsi onun gibi değildi. Toplum problemine böyle Allah Resulü (s.a.v.)nün baktığı gibi bakan yasalara dayalı hiç bir tarihi sosyolojik görüş yoktur. Malik b. Nebi nin dediği gibi Allah Resulü, işin belli bir düzen ve yasalar çerçevesinde meydana geldiği esasma dayanarak tarihi, daha olmadan önce okuyor ve olacağa göre tedbir alıyordu.

Cevdet Said-Toplumsal Değişme Yasaları
Devamını Oku »