Kale İçinden Alınır

Nurettin Topcu- Yarinki Turkiye

Düşmanlarımız, vaktiyle bütün hayat ve irfanınızı idare ederek din müessesesine nüfuz etmiş olan cehaletle taassuptu Sonra devletin müsamahasından faydalanarak onun mukadderatına sahip olan yabancılar, selâmet ve mukadderatından mesul olmadıkları ana vatana suikast yaptılar. Nihayet geçen asrın içinde komiteleşen “Jön Türkler”in asıl gayesi de hürriyet perdesi altında gizlenmişti.

Herşeyden önce Anadolu’nun bir vatan oluşunu inkâr ettiren, mâsum heyecanlarla yüklü nesilleri avlamaya kabiliyetli, yaldızlı bir mefkûreyi ileri sürdüler. Tıpkı lânetli Timurun ordusu gibi, bizim ideal arayan neslimizi içinden bozdular ve bu sihirli perdenin arkasından, bütün millet mukaddesatını imha edecek olan Mason dâvasını Anadolu’ya soktular. İstikbâli gören gönüller için Ayasofya’ya asıl o zaman çan takılmış, Yıldırımla Yavuz o zaman katledilmişti. Milletimizin kuruluş hamlelerine vaktiyle saldırarak o hamleleri ezmek hırsiyle asırlarca boşuna kan döken haçlı zihniyet, nihayet bizi içimizden vurmanın sırrını elde etmişti. “Kale içinden alınır” atasözümüzü, atalarımızın düşmanları tatbike koyuldular. Birinci Cihan Harbi ni kaybettikten sonra Anadolu, İstiklâl Savaşı’na atıldı. Harp cephesinde kılınç muzaffer oldu.

Lâkin hakikatte muzaffer olan milletin ruhu idi. Biz bu ruhun hâkimiyeti dâvasını bayrak yaparak yükseltmesini bilmedik. Cepheye koşan millet ruhunu alkışlayacak yerde, cepheden dönen ve zafer fırtınasından faydalanarak ganimet yağmasına katılan efeleri alkışladık. Bağrımıza basmamız gereken ruh, kanlı kefene büründü. Dünyamıza, insan ve hürriyet aşkından yapılmış yeni bir ruh getirmeye ve Fâtih’lerden sonra yeni bir devir açmaya kabiliyetli mücahidler, zulme sunulan alkış sesleri arasında gömüldüler. İsyanları ve feryatları pek çabuk unutuldu. Bilâkis pek uzun süren zafer yağmalarından hisse almak istiyenler zümreleştiler. Bunlar, halkın menfaat duygularını istismar ederek memleketin bütün damarlarına yayıldılar ve Anadolu'yu kalbinden vuran Haçlı zihniyetinin vârisleri oldular. Azar azar, gururunu besledikleri bir gençlik zümresini de ellerine geçirdiler. Bu millet mukaddesatı ve Anadolu'nun mukadderatı böylelikle büsbütün sahipsiz bırakılmak istendi, önce kütle halinde çetin saldırışlarla yıprattıkları ve böldükleri millet ruhunu sonra çete harpleriyle yer yer perişan etmeye koyuldular.

Bunlar, öyle sistemli çalışmışlardı ki, gözlerimizi açtığımız anda fikir müesseselerini onların eline geçmiş bulduk. Üniversitelerin ruhunu tahlil ederseniz onda ne Türk'ü bulursunuz ne Avrupalıya Onda her yerden alınmış, benliğimizi çürütücü unsurları bulursunuz. Ne bir ilim aşkı yaratıcı zihniyet, ne bir felsefî iman, ne de samimi ve tarafsız bir din ve ahlâk ilmi... Hiçbir sistem, hiçbir kanaat, hareket yaratıcı hiçbir kuvvet, üniversitelerimizin kapısından içeri girmedi. Sade tahrip silâhları, sade insan ruhunun ortaya koyabileceği her inancı yere seren, çürüten kuvvetler, hakikat aramanın metodlariyle telkin edildi. Her sahada mutlaka bir inanca bağlanan doktrin zihniyeti tezyif edildi.

Kaynak:

Nurettin Topçu-Yarınki Türkiye
Devamını Oku »