Kadına Şiddet Konusu



Benim kızdığım konu şudur. Hep kadına şiddeti cezalandırmaya yönelik bir yaklaşımımız var. Yani hep ceza vermeye endeksli bir düşünce sistemimiz var. Fakat biz o insanları anlamaya empati kurmaya ve sorunlarını çözmeye odaklı düşünmüyoruz. Siz sorunu çözmediğiniz sürece vereceğiniz cezalar hem şiddeti artıracak ve hem de ailenin dağılmasına neden olacaktır. Tıpkı Osmanlı'nın duraklama dönemindeki Anadolu isyanlarını asıp kesmeyle çözeceğini düşünmesi ve sonuçta bu çözüm yolunun sonunu hazırlaması gibi.

Önce insanı ıslah edeceğiz. Islah etmeden verilecek ceza zulümdür. Erkek de kadın da toplumun sorunudur. Sorunları kadın ve erkek bireyselliğine yansıtmamız toplumu ayrıştırma ve hep karşısındakini suçlayıp kendini masum görme yoludur. Sonuçta müslüman müslümanın aynasıdır. Toplumun kadını da erkeği de nasıl ıslah eder, kazanırız diye düşünmemiz gerekir.

Nihayetinde herkes en güçlü olduğu silahla mücadele eder. Kadın diliyle erkeği ezip yok ederken, erkek de güçle buna karşı mücadele etmektedir. Toplumun ve kadınların erkeğe yaptığı bu baskı neden görülmez. Ya da kadın neden erkeği mücadele edecek bir düşman olarak görmek yerine bir dost ve müttefik olarak görmez.
Bütün bunlar, batının toplumu ayrıştırmak için içimize soktuğu düşüncelerdir. Bugün en mütedeyyin ailelerde bile bu konular konuşuluyorsa artık toplum çözülmüştür.

Bunun bir sonraki adımı erkeğin kadını kontrol etmediği ve kadının artık tamamen serbest olduğu (olumsuz onlamda, yani cinsel anlamda) bir yapıya doğru evrilir. Erkeğin kontrolu biterse kadın sokağın olur.

İSLAMCI KADINLAR KADIN SORUNUNA İSLAMCA ÇÖZÜM VE KAVRAMLAR ÜRETMELİ, BATILI KAVRAMLARLA KARŞIMIZA GELMEMELİ

Kadına şiddet varsa bunun nedeni sadece erkek midir? Yoksa kocasını sakinleştiremeyen, sekinete yol açmayan kadının da bir payı yok mudur?

Kocasını ihmal eden, sağda solda dolaşan, sosyal medyadan çıkmayan ve buradaki erkeklerle en mahrem sırlarını paylaşan, arkadaş olan veya serbest arkadaşlıklar kuran (başka erkekler de olabilir) kadının bir payı yok mudur?

Kadınlarımız çok mu masum?

Erkeğini ihmal eden, düşünmeyen, bencil, çıkarcı ve sadece kendisini düşünen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Çalıştığını söyleyip dışardaki erkeklere süslendiği kadar kocasına süslenmeyen,
İş arkadaşım, sosyal arkadaşım diyerek başka erkeklerle sürekli iletişimde olan,
Para kazanmak için gecesini gündüzüne katan ve kazandığı bu paranın çoğunu yola, makyaja ve kıyafete harcayıp evin ortak masrafını ise kocasına yükleyen kadın mollerimiz oluşmadı mı?

Kocasının en ufak başarsızlığında tepesine çöken, onu ezen, başkasıyla kıyaslayan ve tepki gördüğünde ise mazlum kadın psiklojisine bürünen hastalıklı bir kadın tipimiz oluşmadı mı?

Toplumun erkeği hasta peki kadını sağlam mı?

Kadın hasta olan erkeği tedavi etmek yerine yasalara dayanarak onu te'dip etmenin yoluna mı başvuruyor?

Hep şiddeti erkek yapar, peki kadın erkeğe hangi şiddeti uygular bu hiç araştırılıyor mu?

Hep kadın dernekleri var (hatta islam adına bile islami kadın dernekleri var) kadınlar arası bir dayanışma var ve erkeğin KAVVAMUN sıfatına karşı mücadele eden bir kadın modeli var.

Peki neden bu enerjilerini aileyi güçlendirme, erkeği de kadını da ıslah etme üzerine harcamıyorlar?

Devlet neden erkeklere savaş açıyor da erkeklerin nasıl bir baskı altında olduğunu araştırmıyor?

Kadınlar kocalarının denetiminden (yanlış anlamayın kadınlar da kocalarını denetlesinler) kurtulduklarında nereye veya kime gidecekler?

Dışarda onları kim bekliyor?

Gece yarılarına kadar sokaklarda, arkadaşlarıyla gezen ve bunun hesabını vermeyen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Kocaları insanlara birşeyler anlatırken evde karısı ve kızı her türlü haltı karıştıran bir modelimiz artık oluşmadı mı?

Bugün feminist islamcı dernekleri seminer ve konferans bahanesiyle kocalarından ayrı olarak başka şehirlere gidip günlerce kalmaktadırlar. Peki bu neden görülmüyor?

Karısına şiddet uygulayan erkeğe devlet yüklü para cezası verirken, bu paranın kadının boğazından da kesildiğini görmüyor mu? ve parasızlığın şiddeti daha da körükleyeceğinin farkında değil mi?

Bekarlığın uzun yıllara yayılması evlilğin sağlıklı olmaması kadına dönük cinsel saltırı, taciz, istismar ve tecavüzün asıl nedeni değil mi? Bu sorunu çözmek için devletin cezadan başka bir seçeneği yok mu?

Karısı tarafından şikayet edilmiş bir erkek artık o kadına döner mi?

Devletin bu sorunu bir tarafa para cezası keserek (aslında durumdan yararlanıp para kazanıyor devlet, üçkağıtçı bir devlet) onların arasında Kur'an'ın da buyurduğu gibi hakem olma ve ıslah etme rolüne neden girmiyor?

Islamcı kadınlarımız, batının ürettiği ve dayattığı kavramlar yerine neden kendi dinimiz/kültürümüz ve geleneklerimizden modeller, kavramlar üretip bunu tartışmıyor?
Aile bakanlığı aileyi yok mu ediyor?

KADIN VE ERKEK BIRBIRINI TAMAMLAR

Bu yazıları yazmamın amacı olaya farklı bir bakış katmak ve sizin gibi değerli insanların da katkıda bulunacağı bir fikir platformu oluşturmaktır. Belki bu tartışmadan çok faydalı bir fikir çıkar ve bu fikri hayata geçirmek için çaba sarf ederiz. Ben, sorunun tek boyutlu olmadığın toplumsal olayların, sebebinin tek bir olaya indirgenemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum.

Gelin sorunun asıl kaynaklarını bulup, aileleri, gençleri kurtaracak projeler geliştirelim. Ben ıslah, tedavi ve eğitim metodunu savunuyorum. Hatta kadın ve erkeğin birbirlerinin dilini anlamaları için iletişim derslerinin konulmasını savunuyorum. Hatta lise sonlarda bu konularda bir dersin verilmesini savunuyorum.

Sorun hepimizin sorunu.

Ben erkek cephesi siz kadın cephesi değilsiniz. Bütün cepheler bizim. Yeri geldiğinde kadın, yeri geldiğinde erkek cephesinde bulunur sorunu çözmeye çalışırız. ama haksızlık varsa bizim için mazlumun yanında olmak gerekir. Mazlum kimse bizim cephemiz odur.

Ben lise sonlara kadın ve erkeğin birbirlerinin dillerini anlamaları için özellikle iki unsur arasındaki iletişim dilinin eğitiminin verilmesi gerektiğini, evlilik derslerinin (cinsel anlamda değil) verilmesi gerektiğini savundum ve hala savunuyorum. Çünkü aslında biz birbirimizi anlamıyoruz. Kadın ve erkek olaylara farklı anlamlar verdiğinden ve farklı yaklaştıklarından birbirlerini yanlış anlamakta ve bu da kavgaları artırmaktadır.

Belki de toplumun hasta unsuru erkeklerdir, kadınlar değil. Kadınlar naif olduğundan bunu daha çabuk gösterebilirler. Çünkü kadınlar toplumun hassas terazileridir. Toplumdaki en ufak bir aksama kadın üzerinden yansıyabilir.

Bu nedenle kadın konusu konuşulurken bunu sadece kadınların çözeceği bir mesele olarak düşünüp erkekleri dışlamak sorunu çözemediği gibi ayrıştırmayı da getirir. Çünkü erkeğin tedavi edilmesi ile belki sorun çözülecektir. Erkek, modern hayatın kendisine tanığı serbest yaşamdan yararlanıp fıtrattan uzaklaşıyorsa onun da tedavi edilmesi gerekir. Bunun yolu da ıslah, eğitim ve iletişimdir.

Şiddete tabi ki karşıyız. Böyle erkeklere zaten hep nasihat ediyoruz. Biz çözümün yanliş oıdugunu çözümün ceza değil (tabi ki suç işleyenleri cezalandıracagız) ıslah oldugunu söyluyoruz. Ama şiddetin her turlusune karşıyız.

Kadına şiddet uygulandığını iddia eden kadınların çoğu aslında tuzu kuru kadınlardır ve bunların çoğu aslında kocalarına şiddet uygulamaktadırlar. Günümüz kadınları, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi görmekte ve erkeğin tek görevinin kendilerinin arzu ve isteklerini yerine getiren bir makina olduğunu düşünmektedir. Tüm arzularını yerine getiren erkeklerine karşı da müşfik ve anlayışlı olmamakta, dertleriyle dertlenmemekte ve gücünün üstünde talepte bulunmaktadır.

Sabır karşılıklıydı. Hatta ayet, eşlerinizin beğenmediğiniz bir özelliğinden dolayı sabretmemizi tavsiye ediyor. Bir çok erkek, karısına sabır gösterdiği gibi, toplumuzdaki dindar erkek birden fazla evlenmediği gibi, başka kadına da gayrı meşru yaklaşmamaktadır. Ama yine de sorunlar varsa buna islamca çözümler üretilmeli...
günümüzde bunun nedenlerini sosyologlar, pskilologlar, pedagoglar ve jinekologlar araştırmalı. Çünkü bu sorun çoğalmışsa toplumsal bir histeri var demektir. Ayrıca bazı kavramlar bulaşıdır ve toplumu çözer.

Tarihçi-Ilahiyatçı Yazar Ibrahim Halil Er
Devamını Oku »

Kadına Şiddet Konusu



Benim kızdığım konu şudur. Hep kadına şiddeti cezalandırmaya yönelik bir yaklaşımımız var. Yani hep ceza vermeye endeksli bir düşünce sistemimiz var. Fakat biz o insanları anlamaya empati kurmaya ve sorunlarını çözmeye odaklı düşünmüyoruz. Siz sorunu çözmediğiniz sürece vereceğiniz cezalar hem şiddeti artıracak ve hem de ailenin dağılmasına neden olacaktır. Tıpkı Osmanlı'nın duraklama dönemindeki Anadolu isyanlarını asıp kesmeyle çözeceğini düşünmesi ve sonuçta bu çözüm yolunun sonunu hazırlaması gibi.

Önce insanı ıslah edeceğiz. Islah etmeden verilecek ceza zulümdür. Erkek de kadın da toplumun sorunudur. Sorunları kadın ve erkek bireyselliğine yansıtmamız toplumu ayrıştırma ve hep karşısındakini suçlayıp kendini masum görme yoludur. Sonuçta müslüman müslümanın aynasıdır. Toplumun kadını da erkeği de nasıl ıslah eder, kazanırız diye düşünmemiz gerekir.

Nihayetinde herkes en güçlü olduğu silahla mücadele eder. Kadın diliyle erkeği ezip yok ederken, erkek de güçle buna karşı mücadele etmektedir. Toplumun ve kadınların erkeğe yaptığı bu baskı neden görülmez. Ya da kadın neden erkeği mücadele edecek bir düşman olarak görmek yerine bir dost ve müttefik olarak görmez.
Bütün bunlar, batının toplumu ayrıştırmak için içimize soktuğu düşüncelerdir. Bugün en mütedeyyin ailelerde bile bu konular konuşuluyorsa artık toplum çözülmüştür.

Bunun bir sonraki adımı erkeğin kadını kontrol etmediği ve kadının artık tamamen serbest olduğu (olumsuz onlamda, yani cinsel anlamda) bir yapıya doğru evrilir. Erkeğin kontrolu biterse kadın sokağın olur.

İSLAMCI KADINLAR KADIN SORUNUNA İSLAMCA ÇÖZÜM VE KAVRAMLAR ÜRETMELİ, BATILI KAVRAMLARLA KARŞIMIZA GELMEMELİ

Kadına şiddet varsa bunun nedeni sadece erkek midir? Yoksa kocasını sakinleştiremeyen, sekinete yol açmayan kadının da bir payı yok mudur?

Kocasını ihmal eden, sağda solda dolaşan, sosyal medyadan çıkmayan ve buradaki erkeklerle en mahrem sırlarını paylaşan, arkadaş olan veya serbest arkadaşlıklar kuran (başka erkekler de olabilir) kadının bir payı yok mudur?

Kadınlarımız çok mu masum?

Erkeğini ihmal eden, düşünmeyen, bencil, çıkarcı ve sadece kendisini düşünen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Çalıştığını söyleyip dışardaki erkeklere süslendiği kadar kocasına süslenmeyen,
İş arkadaşım, sosyal arkadaşım diyerek başka erkeklerle sürekli iletişimde olan,
Para kazanmak için gecesini gündüzüne katan ve kazandığı bu paranın çoğunu yola, makyaja ve kıyafete harcayıp evin ortak masrafını ise kocasına yükleyen kadın mollerimiz oluşmadı mı?

Kocasının en ufak başarsızlığında tepesine çöken, onu ezen, başkasıyla kıyaslayan ve tepki gördüğünde ise mazlum kadın psiklojisine bürünen hastalıklı bir kadın tipimiz oluşmadı mı?

Toplumun erkeği hasta peki kadını sağlam mı?

Kadın hasta olan erkeği tedavi etmek yerine yasalara dayanarak onu te'dip etmenin yoluna mı başvuruyor?

Hep şiddeti erkek yapar, peki kadın erkeğe hangi şiddeti uygular bu hiç araştırılıyor mu?

Hep kadın dernekleri var (hatta islam adına bile islami kadın dernekleri var) kadınlar arası bir dayanışma var ve erkeğin KAVVAMUN sıfatına karşı mücadele eden bir kadın modeli var.

Peki neden bu enerjilerini aileyi güçlendirme, erkeği de kadını da ıslah etme üzerine harcamıyorlar?

Devlet neden erkeklere savaş açıyor da erkeklerin nasıl bir baskı altında olduğunu araştırmıyor?

Kadınlar kocalarının denetiminden (yanlış anlamayın kadınlar da kocalarını denetlesinler) kurtulduklarında nereye veya kime gidecekler?

Dışarda onları kim bekliyor?

Gece yarılarına kadar sokaklarda, arkadaşlarıyla gezen ve bunun hesabını vermeyen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Kocaları insanlara birşeyler anlatırken evde karısı ve kızı her türlü haltı karıştıran bir modelimiz artık oluşmadı mı?

Bugün feminist islamcı dernekleri seminer ve konferans bahanesiyle kocalarından ayrı olarak başka şehirlere gidip günlerce kalmaktadırlar. Peki bu neden görülmüyor?

Karısına şiddet uygulayan erkeğe devlet yüklü para cezası verirken, bu paranın kadının boğazından da kesildiğini görmüyor mu? ve parasızlığın şiddeti daha da körükleyeceğinin farkında değil mi?

Bekarlığın uzun yıllara yayılması evlilğin sağlıklı olmaması kadına dönük cinsel saltırı, taciz, istismar ve tecavüzün asıl nedeni değil mi? Bu sorunu çözmek için devletin cezadan başka bir seçeneği yok mu?

Karısı tarafından şikayet edilmiş bir erkek artık o kadına döner mi?

Devletin bu sorunu bir tarafa para cezası keserek (aslında durumdan yararlanıp para kazanıyor devlet, üçkağıtçı bir devlet) onların arasında Kur'an'ın da buyurduğu gibi hakem olma ve ıslah etme rolüne neden girmiyor?

Islamcı kadınlarımız, batının ürettiği ve dayattığı kavramlar yerine neden kendi dinimiz/kültürümüz ve geleneklerimizden modeller, kavramlar üretip bunu tartışmıyor?
Aile bakanlığı aileyi yok mu ediyor?

KADIN VE ERKEK BIRBIRINI TAMAMLAR

Bu yazıları yazmamın amacı olaya farklı bir bakış katmak ve sizin gibi değerli insanların da katkıda bulunacağı bir fikir platformu oluşturmaktır. Belki bu tartışmadan çok faydalı bir fikir çıkar ve bu fikri hayata geçirmek için çaba sarf ederiz. Ben, sorunun tek boyutlu olmadığın toplumsal olayların, sebebinin tek bir olaya indirgenemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum.

Gelin sorunun asıl kaynaklarını bulup, aileleri, gençleri kurtaracak projeler geliştirelim. Ben ıslah, tedavi ve eğitim metodunu savunuyorum. Hatta kadın ve erkeğin birbirlerinin dilini anlamaları için iletişim derslerinin konulmasını savunuyorum. Hatta lise sonlarda bu konularda bir dersin verilmesini savunuyorum.

Sorun hepimizin sorunu.

Ben erkek cephesi siz kadın cephesi değilsiniz. Bütün cepheler bizim. Yeri geldiğinde kadın, yeri geldiğinde erkek cephesinde bulunur sorunu çözmeye çalışırız. ama haksızlık varsa bizim için mazlumun yanında olmak gerekir. Mazlum kimse bizim cephemiz odur.

Ben lise sonlara kadın ve erkeğin birbirlerinin dillerini anlamaları için özellikle iki unsur arasındaki iletişim dilinin eğitiminin verilmesi gerektiğini, evlilik derslerinin (cinsel anlamda değil) verilmesi gerektiğini savundum ve hala savunuyorum. Çünkü aslında biz birbirimizi anlamıyoruz. Kadın ve erkek olaylara farklı anlamlar verdiğinden ve farklı yaklaştıklarından birbirlerini yanlış anlamakta ve bu da kavgaları artırmaktadır.

Belki de toplumun hasta unsuru erkeklerdir, kadınlar değil. Kadınlar naif olduğundan bunu daha çabuk gösterebilirler. Çünkü kadınlar toplumun hassas terazileridir. Toplumdaki en ufak bir aksama kadın üzerinden yansıyabilir.

Bu nedenle kadın konusu konuşulurken bunu sadece kadınların çözeceği bir mesele olarak düşünüp erkekleri dışlamak sorunu çözemediği gibi ayrıştırmayı da getirir. Çünkü erkeğin tedavi edilmesi ile belki sorun çözülecektir. Erkek, modern hayatın kendisine tanığı serbest yaşamdan yararlanıp fıtrattan uzaklaşıyorsa onun da tedavi edilmesi gerekir. Bunun yolu da ıslah, eğitim ve iletişimdir.

Şiddete tabi ki karşıyız. Böyle erkeklere zaten hep nasihat ediyoruz. Biz çözümün yanliş oıdugunu çözümün ceza değil (tabi ki suç işleyenleri cezalandıracagız) ıslah oldugunu söyluyoruz. Ama şiddetin her turlusune karşıyız.

Kadına şiddet uygulandığını iddia eden kadınların çoğu aslında tuzu kuru kadınlardır ve bunların çoğu aslında kocalarına şiddet uygulamaktadırlar. Günümüz kadınları, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi görmekte ve erkeğin tek görevinin kendilerinin arzu ve isteklerini yerine getiren bir makina olduğunu düşünmektedir. Tüm arzularını yerine getiren erkeklerine karşı da müşfik ve anlayışlı olmamakta, dertleriyle dertlenmemekte ve gücünün üstünde talepte bulunmaktadır.

Sabır karşılıklıydı. Hatta ayet, eşlerinizin beğenmediğiniz bir özelliğinden dolayı sabretmemizi tavsiye ediyor. Bir çok erkek, karısına sabır gösterdiği gibi, toplumuzdaki dindar erkek birden fazla evlenmediği gibi, başka kadına da gayrı meşru yaklaşmamaktadır. Ama yine de sorunlar varsa buna islamca çözümler üretilmeli...
günümüzde bunun nedenlerini sosyologlar, pskilologlar, pedagoglar ve jinekologlar araştırmalı. Çünkü bu sorun çoğalmışsa toplumsal bir histeri var demektir. Ayrıca bazı kavramlar bulaşıdır ve toplumu çözer.

Tarihçi-Ilahiyatçı Yazar Ibrahim Halil Er
Devamını Oku »

'Kadına şiddet' ve sosyal hayatta kadın

'Kadına şiddet' ve sosyal hayatta kadınKadının islam’da bir temel fonkisiyonu var; o da çocukları, gelecek nesli yetiştirmektir. Ailenin önemini Batı yeni fark etti. Yeni gelişmeler araştırmalar gösteriyor ki çocuğun öğrendiği, hafızasına, ruhuna nakşettiği en kalıcı bilgiler 0-6 yaş arası aldığı bilgilerdir. Bu yaşta tüm bilgileri  kim veriyor çocuğa? Anne veriyor . Sabah 8 akşam 8 çalışan akşam posası çıkmış halde eve gelen baba mı veriyor, hayır.  İslam’ın kadınlar hakkındaki hükümleri bize dolaylı olarak kadını bu görevinden  uzaklaştırmayın diyor.

Kadın çalışma hayatına gererse onun nesil yetiştirme görevini kim yapar, kreşler. Ama bu yaşta verilenler anne sütü gibidir. Annenin verdiği bilgiyi şefkati başka kim verir . Anne şefkatinden mahrum kalmış çocukların ileride bunalımlı, problemli insanlar olarak toplumun başına ne büyük sıkıntılar açtığını modern zamanlarda fazlasıyla tecrübe ediyoruz değil mi? İslam bize diyor ki geleceğinizi tehlikeye atmayın, kadının yeri evinin içidir , çoluk –çocuğun terbiyesidir ahlakıdır. Toplumun geleceğinin inşasıdır yani.

Kadının yeri evidir, evi mahremdir. Kadının kıldığı en üstün/ faziletli namaz evinin en gizli yerinde kıldığı namazdır. Efendimiz (s.a.v) böyle buyurmuş. Biz son dönemde ne yapıyoruz? Erkekle eşitleme adı altında kadını aslî misyonunda uzaklaştıran modernizmin ekmeğine yağ sürerek kadının “dışarıdaki” hayatını pekiştirme anlamına gelecek şekilde kadınlara özgü camiler açmayı planlıyoruz!..

Keza kadının şahitliğini tartışıyoruz. Diyoruz ki: İki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk tutulmuş. Acaba niye böyle olmuş. Kadın geri zekâlı olduğu için mi? Haşa. Ezber, hafıza kapasitesi zayıf olduğu için mi? Hayır, öyle de değil. Bunun tam aksini biz de biliyoruz. Peki, İslam neyi öngörmüş?

Bir erkeğin şahitliğinin iki kadının şahitliğine eşit olmasındaki amaç nedir?

Hasbel kader aranızdaki ticari ilişkilerde iki erkek şahit bulamazsanız, bir erkeğin yanına biri unuttuğunda diğeri hatırlatsın diye iki kadın şahit ekleyeceksiniz. Burada “kadının unutması/yanılması”  kısmı üzerinde dikkatle durmamız gerekiyor. Bu şu demektir: Kadın öyle bir hayat yaşayacak ki, kendi aslî misyonu içinde öyle yoğun ve meşgul olacak ki, meşguliyetinden ve yoğunluğundan, şahitlik konusu olan şeyi unutabilecek… Çünkü kadın, toplumun geleceğin inşası gibi son derece hayatî ve kritik bir rol/sorumluluk üstlenmiştir. İşte o sorumluluğu yerine getirirken kadınlarndan biri söz konusu şahitlik konusu olan ticarî muameleyi bütün detaylarıyla hatırlayamayabilir. İşte böyle durumlarda, biri unuttuğunda diğeri hatırlatsın diye iki kadın şahit denilmiştir.

Kadını tamamen eve kapatmak mı çözüm?

İslami ilimlerle meşgul olmuş kalbur üstü alimlerle yarışmış kadınlar var. Sanatta meslek icrasında yarışmış kadınlar var. Kadının evin içinde, çocuk yetiştirmekle sorumlu olması, İslam kadını bir odaya hapsetmiştir anlamına gelmiyor. İslamî hayat evin dışında ne kadar canlı ise, içinde de o kadar canlıdır. Ev içi dediğimiz alanın bir sosyal hayatı, ibadet hayatı, eğitim hayatı vardır. Hapis anlamına gelmiyor. Kadın ev içinde o misyonu sekteye uğratmayacak her şeyi yapabilir. Kocaman bir alandan bahsediyoruz. Bunun kendine mahsus bir kültürü vardır. Hayli geniş bir konudur burası, ayrıca konuşmak lazım.

Kadına şiddet konuşuluyor?

Meseleyi İslam nazarından değerlendirmek gerekir. Şiddet diye bir kavram var. Bunun bizim dini terminolojimizde, algımızda denk düştüğü bir yer var mıdır?

Boyum uzun gözüksün de Efendimiz savaş listesine  beni de yazsın diyerek  ayak uçlarına basarak yükselmeye çalışan sahabîleri düşünün. Böyle savaşlara gitmiş çok gençler var. Çanakkale’de de aynı şekilde gençler var. İzmir’de bir okulda öğrencilerin tamamı Çanakkale’de şehit olmuş.  O okul eğitim yıllarından birinde hiç mezun vermemiş. Çünkü öğrencilerin tamamı şehit!.. Bugünün kavramları ile bakarsak buna “çocuk istismarı” dememiz gerekir. Günümüzde müthiş kavram kargaşası var

Efendimiz buyurmuş ki; “Çocuklarınıza namazı emredin. 10 yaşına geldiğinde kılmıyorsa hafifçe vurun”. İşte şimdi bu aile için şiddet demek oluyor. Ben bir Müslüman olarak hayatın İslami kavramalar ekseninde şekillenmesini istiyorum. Dinin kendi kavramaları ile algılanıp yürütülmesini istiyorum. Başka türlü kendi kavramlarımızla savaşıp duracağız.

-Serkeşlik  etmesinden korktuğunuz kadınlara nasihat edin. Yani yola gelmiyor, dikleniyor ne yapacaksınız, nasihat edin.  Nasihat dinlemeyip diklenmede inat edince yataklarınızı ayırın. Yine olmadı o zaman dövün. Kur’an’da geçmiyor hadislerden öğreniyoruz ki buradaki “dövün”den maksat, “hafifce dövün” demektir. İz bırakmayacak şekilde, hasar vermeyecek şekilde. Bunu anlatırken sahabe bir misvak alıp bununla hafifce iz bırakmayacak şekilde vurmak olarak tarif ediyor.

Erkeğin kadına el kaldırdığı aşama, iplerin koptuğu aşamadır. Kadının kadınlık onurunun zedeneleceği aşamadır. Bu aşamada kadın ya kendine, ailesine ve kocasına olan saygısını muhafaza edip geri adım atacak. Ya da gemileri yakacak. Bu aşama olduğunda artık öyle bir yere geliyor ki, kocası dövüyor, kadın bildiğini okumaya devam ediyor. Bu sözün bittiği nokta.

Mesele sloganlar üzerinden götürülemeyecek kadar önemli. Bu gibi meselelerin toplum karşısında, medyada tartışmak çok yanlış. Bunun bir kültürü vardır ve yukarıda zikrettiğim ayetteki durum (önce nasihat etme, sonra yatağında yalnız bırakma…) o kültür içinde tabir caizse “işe yarayan” tedbirlerdir. Kültür değişimi içinde, bu söylenenlerin anlamını kaybettiği, hatta “saçma şeyler” olarak görüldüğü yeni algılar oluşuyor. Bu yeni algıları “kültür değişimi” dediğimiz o bütün yapı içinde ve külli bir bakış açısıyla konuşmak gerekir ki, kadınla ilgili bu hükümler de orada anlamlı yerini bulsun, herşey yerine otursun. Yoksa modern hayatın oluşturduğu algı yapısı içinde bu meseleleri medya zemininde konuşmak ve hele de tartışmak kesinlikle yapılmaması gereken bir şey…



Kaynak: haber5.com

Ebubekir Sifil
Devamını Oku »