Cennetliklerin Allah Teâlâ'yı Ziyâreti


Cennetliklerin Allah Teâlâ’yı ziyâret edeceklerini dile getiren hadîs-i şerifte, Cenâb-ı Hak için “ziyâret” kelimesi kullanıldığına göre, bu ifâdenin Peygamber Efendimiz hakkında kullanılmasında hiçbir sakınca olamaz.

Cennetliklerin Cenâb-ı Hakkı ziyâret edeceklerini genişçe tasvir eden hadîs-i şerîf özetle şöyledir: Ashâb-ı kirâmdan Ebû Hüreyre hazretleri, tâbiîn neslinin önde gelen âlimlerinden Saîd ibnul-Müseyyeb ile karşılaştığımda ona:
“Cenâb-ı Hak’tan ikimizi Cennet çarşısında bir araya getirmesini niyâz ederim” deyince, İbnü’l-Müseyyeb:
Cennet’te çarşı mı var?” diye sordu. O da bu soruya şöyle cevap verdi:

“Evet, var. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bana haber verdiğine göre, Cennet ehli Cennete girince, kazandıkları derecelere göre yerlerine yerleşecekler. Sonra onların, dünya günlerinden Cuma günü kadar bir sürede Rablerini ziyâret etmelerine izin verilecek. Cenâb-ı Hak Cennetliklere Arş’ını açacak ve Cennet bahçelerinden bir bahçede onlara görünecek. Cennet ehline nûrdan koltuklar, altından koltuklar, gümüşten koltuklar, inciden koltuklar, yakuttan koltuklar konulacak. Onların en aşağı derecede olanları, -esasen onların arasında aşağı derece diye bir şey yoktur ya- misk ve kâfûr tepelerinde oturacaklar. Kendilerinden daha yükseklerde oturanlar bulunduğunu sanmayacaklar.”

Hadîs-i şerifin devamında Ebû Hüreyre radıyallahu anhın belirttiğine göre Peygamber Efendimize:

“Yâ Resûlallah! Rabbimizi görecek miyiz?” diye sorulmuş, Âlemlere Rahmet olan Efendimiz de, berrak bir gecede dolunayı görebilmek için insanların birbirini itip kakmasına, üst üste yığılmasına gerek kalmadığı gibi, Cennetliklerin de Cenâb-ı Hakk’ı açıkça göreceklerini, Cenâb-ı Hakken da bütün kullarıyla karşılıklı olarak görüşüp konuşacağını söylemiştir. Fahr-i Âlem Efendimiz bu hadisin devamında, Cennetlikler için hazırlanan büyük ikrâmlardan faydalanmak üzere, her güzelliğin bulunduğu bir çarşıya gidileceğini anlatmıştır.(1)

Peygambere Selâm Vermek

Fakih, hadis hafızı ve kıraat âlimi Ebû İmrân el-Fâsî (v. 430/1039), Allah ona rahmet eylesin, şöyle demiştir: “İmâm Mâlik, ‘ziyaret tavâfı’ denmesini, ‘Peygamber Efendimiz’in kabrini ziyâret ettik’ diye konuşulmasını doğru bulmamıştır. İnsanlar kendi aralarında böyle konuştuğu, birbirini ettiğini söylediği için, imâm Mâlik, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in insanlarla bir tutmayı uygun görmemiş, ‘Biz Peygamber Efendimiz’in ziyaret demek yerine ‘Biz Peygamber Efendimiz’e selâm demeyi uygun görmüştür.”

Birbirine selâm verme sözü de insanlar arasında çokça kullanılan bir ifâde tarzı olduğuna göre, İmâm Mâlik hazretlerinin bu görüşünü tam olarak kavramak müşkil ! görünüyor.

Şu da var ki, insanların birbirini ziyâret etmesi mübâhtır; Resûl-i Ekrem Efendimiz’in kabr-i şerifini ziyâret etmek için sefere çıkmak ise vaciptir. Bu cümledeki “vâcib” sözü farz anlamında değil; mendûb, yapılması teşvik ve te’kid edilen şey anlamındadır.(2)

İmâm Mâlik'in Hassâsiyetinin Sebebi

Bana göre İmâm Mâlik’in, “Peygamber Efendimiz’in kabrini ziyâret ettim” demeyi uygun görmemesinin sebebi, ziyâret sözünün kabre isnâd edilmesinden dolayıdır. Onun yerine “Peygamber Efendimiz’i ziyâret ettim” denseydi, İmâm bu sözde bir sakınca görmezdi. Onun Peygamber Efendimiz’in kabrini ziyâret ettim” sözünü uygun görmemesinin sebebi, Fahr-i Âlem Efendimiz’in:

“Allahım! Benden sonra kabrimi tapılan bir put hâline getirme!” diye duâ etmesi ve: “Peygamberlerinin kabrini, ibâdethâne hâline getirenlere Allah son derecede gazap eder.” buyurmasıdır.(3)
İşte İmâm Mâlik’in, Fahr-i Cihân Efendimiz’in kabr-i şerifine “ziyâret” kelimesini nisbet etmeyi uygun görmemesinin sebebi, putperestlere benzeme ihtimâlini tamamen ortadan kaldırmak içindir.

Ziyâret Sırasında Neleri Hatırlamalıdır?

Mâlikî fakihi İshâk ibni İbrâhim et-Tücîbî (v. 352/963) şöyle demiştir:

Hac görevini ifa eden mü’minlerin, (Mekke’ye gitmen Mekke'den dönerken) Medine’ye uğraması ve Mescid-i Nebi'de kılması artık bir gelenek hâlini almıştır. Mescid-i Nebevî’ye gidenler Peygamber Efendimiz’in Cennet bahçelerinden bir bahçe olan ravzasını,(4) minberini, kabrini, oturduğu, secde ederken mübarek eliyle dokunduğu, ayağıyla bastığı yerleri, otururken yaslandığı ve o sırada Cebrail aleyhisselâmın vahiy getirdiği direği görmek; sahabenin ve diğer büyüklerinin yaşadığı o yerlerin bereketinden faydalanmak isterler.Kısacası yukarıdan beri sayılan şeylerin hepsinden gereken dersi çıkarmak onlara saygı göstermek ve onlar üzerinde düşünmek isterler.

Ziyaret Konusunda Bir Tavsiye

Medineli muhaddis İbni Ebî Füdeyk (v. 200/815) şöyle demiştir:

“Kendisine yetiştiğim âlim ve sâlih zâtlardan birinin şöyle dediğini işittim: Bize ulaşan bir hadîs-i şerîfe göre, bir kimse Nebiyy-i Ekrem sal- allahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in kabr-i şerifinin karşısında durarak- ‘Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey îmân edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin. ’ âyet-i kerîmesini okur, ardından da “Ya Muhammedi Allah sana salât etsin!” der ve bunu yetmiş defa söylerse, bir melek ona adıyla hitap ederek: ‘Ey falan! Allah da sana rahmet eylesin’ diye seslenir ve o kimsenin dünya ve âhiretle ilgili bütün dilekleri kabul edilir.” (5)

Kadı İyaz-Şifa-i Şerif-cilt:2-Yaşar Kandemir

Kaynaklar;
1)-Tirmizi,Cennet,15,nr.2549
2)-Yukarıdaki “Fakih, muhaddis ve kıraat âlimi Ebû İmrân el-Fâsî” diye başlayan paragraftan buraya kadar olan kısım Şi/a-i Şerifin bazı nüshalannda yoktur.
3)-Mâlik, MuuattaKasru’s-salât fi’s-sefer 85.
4)-Ahzâb 33/56.
5)-Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân (Zağlûl), III, 492, nr. 4169.


Devamını Oku »