Hz.Peygamber'e Sihir Yapılması,Kuran'a Aykırı Mı ?

Hz.Peygamber'e Sihir Yapılması,Kuran'a Aykırı Mı ?




Buhârî’nin, Yahudi Lebid b. A’samin Resûlullah’a sihir yaptığına dair uzun bir hadîsi rivâyet ettiği doğrudur. (Buhârî, Tıbb, 50)

Yapılan bu sihrin vahyi etkileyip etkilemediğini tartışan İbn Hacer, Ma’zerî’den nakilde bulunarak şunları ifade etmektedir:

“Bid‘at ehli kimseler, bu hadîsi reddetmiş ve peygamberlik ma­kamım çiğneyip şüphe uyandırdığını iddia etmişlerdir. Onlara göre, böyle bir şeye güvenmek, Peygamberin şerîat olarak getirdiği husus­lara güvenmemeyi doğurur. Çünkü Cebrail’i görmediği halde gördü­ğü, bir şey vahyedilmediği halde kendisine bir şey vahyedildiği haya­line kapılır. Tüm bu düşünceler merdûddur. Zira Hz. Peygamberin Allâh’tan aldıklarını aktarmada doğru ve bu tebliği yaparken masum olduğu hususunda deliller vardır. Delilin ortaya koyduğu bir husu­sun hilâfına cevaz vermek ise bâtıldır. Hz. Peygamberin risâletle ilgi­si olmayan, hastalık gibi bazı dünyevî hususlara gelince, Hz. Peygam­ber de diğer insanlar gibi bunlara maruz kalabilir. Bu sebeple dînî iş­lerde masum olmasına rağmen dünyevî işlerde hakikatte olmayan ba­zı şeyleri yapıyormuş gibi kendisine hayal olarak gelmesi uzak bir du­rum değildir.”

İbn Hacer aynı şekilde Kâdî Iyâz’ın da sihrin sadece bedenine te- sir ettiği görüşünde olduğunu belirtmiştir. Aynî de İbn Hacer’le aynı görüştedir.

Mevdûdî de, “Bazı kimseler Hz. Peygamber’e sihrin etki yapmasını peygamberlik makamına aykırı gördüklerinden reddetmektedirler, bizi aydınlatır mısınız?” şeklindeki bir soruya cevap sadedinde şunla­rı söylemiştir:

“Sihrin gerçekliği konusunda Kur’ân’a bakılmalı ve Hz. Mûsâ kıs­sası okunmalıdır. Sihirbazlar, sopaları ve ipleri yılan haline getirmişti; aslında onlar yılan olmamıştı, fakat orada bulunan kalabalık, o sopala­rı ve ipleri yılan şekline dönüşmüş olarak görür olmuşlardı. Hatta pey­gamber olmasına rağmen Hz. Mûsâ bile o kadar büyülenmişti ki, o da onları yılan şeklinde görmüştü. Allâh şöyle buyurur: ‘Sihirbazlar ellerin­dekini yere atınca, insanların gözlerini büyülediler de onları dehşete dü­şürdüler(A‘râf, 14) 'Bir de ne görsün! Onların ipleri ve sopalan, büyü­den dolayı kendisine doğru koşuyormuş gibi zannetti de Mûsâ, içinde bir korku hissetti.’ (Tâhâ, 3) Bu âyetlerden, sihrin eşyanın mahiyetini değiş­tirmediği, ancak bir tür ruhî tesir meydana getirerek insanın algılarını etkilediği ve sihrin peygamberlere bile etki yaptığı anlaşılmaktadır.

Bu  sihir yoluyla hiçbir sihirbaz hiçbir şekilde peygamberi mağlup edemese de, onu yakışıksız davranışlara sürükleyemese de sihrin peygambere ge­çici etkisinin olabileceği Kur’ân’dan öğrenilmektedir. Hadîslerde Pey­gamber’e yapıldığı belirtilen sihrin hiçbiri akla, müşahedeye, tecrübe­ye ve de Kur’ân’ın dediklerine aykırı değildir. Rivâyetlerden öğrenilen şeyler ancak Hz. Peygamber’e bir-iki gün için dalgınlık, unutkanlık gibi hallerin geldiğidir. Peygamber, eğer şehid oluyor veya yaralanabiliyor- sa, aynı peygamberin sihirden etkilenmesine şaşılacak bir şey yoktur.” Sihir hadîsinin "... Allâh seni insanlardan koruyacaktır” şeklinde­ki Mâide Sûresi’nin 67. âyetine aykırı olduğu da ileri sürülebilir. Hat­ta Hz. Peygamber’in başına gelen (Uhud’da dişininkırılması, başının yarılması gibi) olayların bile âyete aykırı olduğu iddia edilmiştir. Sihir meselesine bu çerçevede değinmeden önce Uhud’da Hz. Peygamber’in

başına gelen olaylarla âyetin nasıl anlaşıldığı üzerinde duralım. Bu l nuda üç görüş öne çıkmıştır:

1-Uhud’da olanlar, âyetten önceydi. Zira Mâide, son inen sûrelerdendir.

2-Korumaktan maksat, tebliğ nihayete ermeden ölümden koru, maktır. Bu çoğunluğun görüşüdür.

3-Korumaktan maksat, günahtan korumaktır. Âyetin siyakına uygun olmadığı için bu görüş tenkid edilmiştir. İsabetli olan ço­ğunluğun görüşüdür.

Sihir meselesine gelince bu konuda da üç görüş ortaya çıkmıştır. Şöyle ki;

1-Sihir, bir tür hastalıktır. Bu, risâletin kıymetini düşürmez, ona zarar vermez. Âyette kastedilen, hastalıklardan koruma değil, insanların onu öldürmesinden korumadır. Hattâbî, Mâzirı, İbnu’l-Kayyım, Aynî bu görüştedir.

2-Sihir, Hz. Peygamberin bedenine etki etmiştir. Onun kalbine, inancına, aklına tesir etmemiştir. Âyetten maksat, Hz. Peygam­berin bedeninin korunması değil, onun kalbinin ve inancının korunmasıdır. Kâdî Iyâz, İbn Hacer el-Heytemî ve Ebû Şehbe bu görüştedir.

3-Hz. Peygamberin sihirlendiğine dair rivâyet bâtıldır. Bu da Mutezile’nin görüşüdür.

Bu görüşler içinde tercihe şayan olan, Allâhin, elçisini bedene arız olan hastalıklardan değil, öldürülmekten korumasıdır. Âyet umumîdir; ancak rivâyetler çerçevesinde hususî olduğu anlaşılmaktadır. Herhangi birinden gelen sihir, zehir gibi eziyetler Hz. Peygamberin Allâhin ko­ruması altında olmasıyla çelişmez. Zira bu durumlar, hayatı boyunca ona etki etmemiştir; bilakis bunlar Allâhin, Nebisinin derecesini yük­seltmesine vesile olmuştur. Belânın en şiddetlisine enbiyânın, sonra de­recesine göre diğer insanların maruz kalacağı; ayrıca Allâhin bir ku­lu sevdiği zaman ona musibet verdiği sahîh haberlerde nakledilmiştir. Hz. Peygamber ise, Allâhin habîbi ve halîlidir.

Yavuz Köktaş,Kurana Aykırı Görülen Hadisler
Devamını Oku »