Gerçek İslâmî Edebiyat

Gerçek İslâmî EdebiyatGerçek İslâmî edebiyat, Franz Kafka veya en iyi biçimde Dostoyevskinin yazılarında gördüğümüz öznel edebiyat türünden bütünüyle farklıdır. Bunlar ve bunlar gibi daha başka yazarlar, kuşkusuz modern Batı edebiyatının en önemli simalarıdır; fakat daha pek çok batılı modern edebiyatçı gibi, hepsi de İslâm’ınkinden farklı, hattâ bütünüyle İslam’ın ruhuna aykırı bir bakış açışı taşımaktadırlar. İslâmî bakış açısına bira/ yakın olan eski Batılı edebiyatçılardan, bütünüyle Hrıstıyan olmalarına rağmen, çok yönlerden Müslüman yazarlara benzeyen Dante ve Goetheyi gösterebiliriz.

Son zamanlarda ortaya çıkanlar arasında ise, modern yazarların aksine içten bir Hristiyan olup, bu yüzden dünyaya İslâm’mkine nisbeten yakın bir gözle bakan T. S. Eliot'u anabiliriz.

Bu tür kişilerin eserlerinin tersi yönde giden psikolojik roman, nes-nel bir gerçeklik olarak Hakikati görebileceği bir ölçüden yoksun olduğu halde, insan nefsine nüfuz etme girişimi ve sahip olduğu biçimle Islâm'a bütünüyle yabancıdır. Marcel Proust, kuşkusuz Fransız dilinin büyük bir ustasıydı ve A la reeherehe du temps perdu (Kayıp Zamanın İzinde) adlı eseri, modern Fransız edebiyatına tutkun olanların büyük ilgisini çekmişti; ancak bu tür metinler, her ne olursa olsun, İslâmî edebiyat için bir model oluşturmaktan çok uzaktır.

Evet, bu türden edebiyat, Arapça ve Farsça yazan birtakım yazarlar için bir ‘ilhâm kaynağı' olmaya başlamıştır; İran’ın son dönem en ünlü edebi figürü olan ve Kafka'nın çok fazla etkisinde kalan Sadık Hîdayet’in psikolojik bir umutsuzluk içinde intihar etmesi ne kadar ilginçtir. Büyük bir edebî yetenekti Sadık Hidayet; fakat, İslâmî hayat akışından kopmuştu bir kez. Bugün, görüşlerine İran toplumundaki İslâmî öğeler kuşkusuz karşı çıkıyor. Ama, Batı toplumunun yaşadığı düzensizlikleri ve psikolojik sorunları, Müslümanların henüz karşı karşıya bulunmadıkları sorunları ele alan bu tür yazarlar, kendilerini tanıyıp, bu yem has talıklara tutulan Müslüman gençler arasında yavaş yavaş popüler hale gelmektedir

Bugün Müslüman dünyada gözlemlenen en kötü trajedilerden biri de, son zamanlarda bilerek Batı’nın hastalıklarını taklide yeltenen yeni bir insan tipinin ortaya çıkmış olmasıdır. Böyleleri, gerçekten bir bunalım içinde olmadıkları halde, modern görünmek hevesiyle kendilerini bunalıma itmeye çalışmaktadırlar. Fırtınalı ve bunalımlı bir ruhtan çıkıyormuş izlenimi verecek şiirler yazmaktadırlar; oysa, hiç de bir bunalım içinde değillerdir. Nihilist olmaktan kötü bir şey yoktur; fakat,Batı san'atının çöküşünü taklit etmek için, nihilist edebiyat ve san'at üretme çabasıyla nihilizm taklidi yapmak daha kötüdür.

Tanrı-tanımaz ve nihilist bir bakış açısının yanı sıra, İslâm dünyasında sanat ve edebiyat yoluyla yayılan psikoloji ve psikanaliz, İslâm karşısında bugün cidden büyük bir tehlike arz etmektedir; bu noktada yapılacak olan, geleneksel İslâmî psikoloji ve psikoterapiye dönmek ve edebiyat adına İslâm dünyasına giren bu kadar şeyin nesnel bir değerlendirmesini gerçekleştirmeye imkân verecek ölçüde özgül bir İslâmî edebiyat eleştiriciliği yaratmaktır.

Batı’dan gelen İslâm karşıtı psikolojik ve felsefî fikirlerin edebiyat kanalıyla İslâm dünyasına ne ölçüde sızdığını görmek için, çeşitli Orta Doğu kentlerinde üniversitelerin bulunduğu caddelerden şöyle bir geçivermek yeterlidir. Her tarafta, standlarda veya yerlerde yayılmış bulunan kitaplar içinde dinî eserler ve özellikle bir Kur’ân bulmak hâlâ mümkündür. Fakat, İslâmî dillerde, ‘edebiyat’ kılıfı içinde sunulan, Marksizm ve egzistansiyalizmden tutun da Batı pop kültürüyle ilgili kitaplara kadar, yığınla eser bulmak da mümkündür. Bunlara karşı verilmiş cevapları ve reddiyeleri içeren kitaplar da var kuşkusuz; çünkü, İslâm ve yaydığı manevî hava hâlâ canlılığını koruyor. Fakat bütün bu olgular, İslâm’ın karşısındaki tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir.

 

Seyyid Hüseyin Nasr,İslam ve Modern İnsanın Çıkmazı
Devamını Oku »