Fidye Hadisi Kuran'a Aykırı mı?

Fidye Hadisi Kuran'a Aykırı mı?


Rıvâyete göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir. Onlara âhirette azap yoktur. Kıyâmet günü her bir Müslümana Yahudi ve Hıristiyanlardan bir ki­şi verilecek ve ona ‘ey Müslüman, bu senin ateşten kurtuluşunun fid­yesidir’denilecektir”. (Ebû Dâvûd, Fiten, 7; İbn Mâce, Zühd, 34; İbn Hanbel, Müsned, IV, 418; Hâkim en-Neysaburî, el-Müstedrek)



Bu hadîs, on sahâbî tarafından nakledilmiştir. Bazı tarîklerinde “Kıyamet günü her bir Müslümana...” ifadesi yoktur. Bu ifade, müs­takil hadîs olarak nakledilmiştir. Genel bir değerlendirme yapmak ge­rekirse, hadîsin iki bölümüyle alakalı şunlar söylenebilir:

Buhârî, mezkûr rivâyetin yaklaşık olarak tüm tarîklerini nakletmiş ve ardından -özellikle hadîsin ilk cümlelerini dikkate alarak- şu değer­lendirmeyi yapmıştır:

“Hz. Peygamber’den şefâatle ilgili nakledilen haberler ve bir top­luluğun azap gördükten sonra cehennemden çıkacağına dair hadîsler daha çoktur ve daha açıktır”.

Bu ifadeye göre Buharı, hadîsteki "onlara âhirette azap yoktur” bölümünün şefaatle ilgili hadîslerle çeliştiğini kabul etmektedir. Dolayı sıyla hem sayı itibariyle daha çok, hem daha açık hem de daha meşhur olması itibariyle şefâat hadîslerinin tercih edilmesi gerekmektedir, bu durum, Buharınin mezkûr hadîsi sahîh kabul edilmesine rağmen illet, li bulduğunu göstermektedir. Böylece Buhârî’nin mezkûr hadîsi iki açıdan illetli bulduğu ortaya çıkmaktadır:

a-Metin açısından: Şefâat hadîslerine vurgu yapması ve onları ter­cih etmesi bunu göstermektedir.

b-Sened açısından: Şefâat hadîslerinin daha çok ve açık olmaları, sened açısından da tercih edildiklerini göstermektedir. Buna gö­re Ebû Burde kanalıyla nakledilen hadisin senedi, muztarib ol­maktadır.



Diğer nokta, fidye meselesidir. Hadîsler, Müslüman ve Ehl-i Kitâbı -herhangi bir tahsîs yapmaksızın- mutlak anlamda kullanmaktadır. Şüp­hesiz, Yahudi ve Hıristiyanlar, itikâdları sebebiyle cehenneme girecek­lerdir. Ancak zâlim bir Müslüman için cehennemden kurtuluşun bede­li olarak masum bir Yahudi ve Hıristiyan fidye olararak verilecek mi­dir? Diğer bir ifadeyle her bir Müslümanın günahı Yahudi veya Hıris­tiyan’a yüklenecek midir? Bu fidye meselesine Hz. Peygamber’den ön­ceki Yahudi ve Hıristiyanlar da dahil midir?

Vezir el-Yemânî (ö. 840/1473)’ye göre hadîste belirtilen durum, Yahudi ve Hıristiyanlara zulmetmek anlamına gelmemektedir. Çün­kü Yahudi ve Hıristiyanlar, dünyada Müslümanlara zulmetmişlerdir. Bunlar Müslümanlara düşmanlık göstermiş, onları korkutmuş, öldür­müş ve onlarla savaşmıştır. Müslümanlar arasında hatta boynuzlu ko­yun ile boynuzsuz koyun arasında kısas uygulanarak adaletin sağlana­cağı bilinmektedir. Aynı şekilde, mü’minlerle kâfirler veya diğer dîn müntesipieri arasında da kısas uygulanacaktır. “Şüphesiz peygamber terimize ve îmân edenlere hem dünya hayatında hem de şâhtdlerin şâhidlik edecekleri günde yardım ederiz”(Mü-min,51) âyeti buna işaret etmekte­dir, Bununla birlikte, kısasın iyilikler ve günahlar arasında söz konu­su olacağı da sabittir. Zâlimin iyilikleri varsa, ondan zulmü miktarınca alınıp mazluma verilecektir. İyilikleri yoksa mazlumun günahın­dan alınıp zulmü miktarmca zâlime yüklenecektir. Bu adaletin gereği olup “Hiç kinse kimsenin günahım yüklenmez” âyetine aykırı de­ğildir. Zira “Elbette kendi yüklerini (günahlarım), kendi yükleriyle bir­likte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyâ- met günü mutlaka sorguya çekileceklerdir”, “Ben istiyorum ki sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacak­lardan olasın” âyetleri bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.

Bu ifadelerden, açıkça hadîste belirtilen durumun mutlak olmadığı an­laşılmaktadır. Müslüman ve Ehl-i Kitâb arasındaki bu olay tamamen tarihseldir. Dolayısıyla, şayet Müslüman olmaktan maksat, Hz. Pey­gamberce inanmak ise, hadîsin ondan önceki Ehl-i Kitâb’ı kastetme­si düşünülemez. O halde, eğer bir yahudi veya Hıristiyan, bir Müslümana zülüm yapmışsa, kıyâmet günü bu haksızlık bir şekilde gideri­lecektir. Yoksa genel anlamda bir Yahudi veya Hıristiyan’ın herhangi bir Müslümanın yerine cehenneme girdirilmesi söz konusu değildir. Bu haliyle hadîste herhangi bir problem yoktur. Ancak, bunun “Üm­metim rahmete mazhar olmuştur; onlara âhirette azap yoktur” ifade­si çerçevesinde zikredilmesi problemli gözükmektedir. Zira bu ifade­ler, umumî bir manayı çağrıştırmakta, her bir Müslüman için azaptan kurtuluşun fidyesi olarak diğer dîn müntesiblerinin cehenneme soku­lacağını ima etmektedir.

Yavuz Köktaş-Kurana Aykırı Görülen Hadisler

Devamını Oku »