Müslümanlar Hazinelerinize Sahip Çıkın!

Hiç şüphe'yok ki, İslâm âlemi kendi içinde yaratılmış olan kalbini, gözünü, kulağını gereğince kul­lanamadığı sürece Kitap ve Sünnetin hâzineleri, bun­lar ne kadar basılırsa basılsın, ne kadar kütüphane­lerin raflarını doldurursa doldursun Müslümanın önünde kapalı duracaktır. Tıpkı Allah’ın Tevrat’ı ellerinde bulundurup sonra ondan fayda sağlayama­yanlar hakkında verdiği örnekte olduğu gibi.

Kuşkusuz, üzerine mühür basılmış kalpler, perde çekilmiş gözler ve ağırlık vurulmuş kulaklar haki­katle hemhal olamaz.

Cevdet Said-Toplumsal Değişme Yasaları
Devamını Oku »

İlmin Ortadan Kalkması Ne Demektir ?

İlmin Ortadan Kalkması Ne Demektir?.


Biz yasanın kitap ve Sünnete dayanmadıkça Müslümana bir yarar sağlamayacağında ısrar ediyoruz hâlâ ve şimdi Allah Resulü (s.a.v.)nün bir hadisini «birlikte» düşünmek için müslümanın yüksek müsaadelerini istiyoruz.
………….
Zeyyad b. Lebıd (r.a.)den şöyle rivayet edilmiştir: «Nebi (a.s.) bir şey zikretti de ardından şunu söyledi: İşte bu ilmin ortadan kalktığı zaman meydana gelir.’ Biz de şöyle dedik: ‘Ey Allah’ın Resulü, biz Kur’an’ı okuyoruz; çocuklarımıza da okutuyoruz; çocuklarımız da çocuklarına kıyamete dek okuyup duracakken ilim nasıl ortadan kalkar?’ O şöyle buyurdu: ‘Anan yitirsin seni e mi ey ibn Lebid! Ben de seni Medine’nin en fakih adamı görürdüm. Yahudiler, Hristiyanlar Tevrat ve Incil’i okuyorlar da okuduklarından niye bir yarar sağlamıyorlar?’
……..
Bu hadisin bağlamında varmak istediğim nokta, Müslümanların durumunu geçmiştekilerin durumuna uygulamanın mümkün bir şey olduğunu belirlemekti (ya henüz) bu bitmedi. Bu günün Müslümanları Kur’an’ı ve hadisleri okuyorlar ve fakat onlardan bir fayda sağlamıyorlar. Bu, yalnızca ilmin ortadan kalkması yüzündendir, başka değil. îlim ortadan kalkmış, onunla birlikte hadiste bildirildiği gibi Kitap ve Sünnetten yararlanma imkânını da beraberinde götürmüştür. Ben burada hadise yüklenmeyecek bir anlam yüklemiyorum. Hadisin bağlam ve metninde bu anlam bizatihi vardır. Resul (s.a.v.) açıkça şunu buyurmuştur ki, ilim ortadan kalktığında beraberinde Kur’an ve hadisten yararlanma imkânı da kalkar.

Bu ilmin gerçeği üstüne ayrılığa düşüyoruz: Bu ilim bizde var mı yok mu? Allah Resulü (s.a.v.) ‘ilim’ diye belirlemiş ya bir kez, biz ne kadar ihtilafa düşersek düşelim, nasılsa ‘gerçek’ bu tür çekişmelerin üstündedir. Gerçek- olanca acılığı ve gizli- açık göstergeleriyle bize şunu söylüyor: Müslümanlar Resul ( s.a.v.) ün sözünü ettiği ilmi ellerinde bulundurmamaktadır. Allah’ın Kur’an’da övdüğü ilimdir bu. Ve onu ilke alarak insanları farklı farklı nitelemiş, bazısını bazısı üzerine derece bakımından yüceltmiş, olumsuzlayıcı bir üslupla da bilenlerle bilmeyenleri bir tutmamıştır.

İlmin Müslümanlar nezdinde net bir kavram olduğu söylenemez. Onu tanımlayamadıkları gibi; ilimle ilim olmayanı da birbirinden ayıramamaktadırlar. Bu ilmin değerini ortadan kaldırmaktadır. İlim zanla karışmakta ve ona zan ve vehimlere bakıldığı gibi bakılmaktadır. İşte ilmin ortadan kalkması bu demektir. Müslümanların bir çoğu dinlerini «ilim dini» diye övüyor: bununla İslam’ı süslemeyi amaçlıyorlar güya; kafası boş olanların cici elbiselere süslenmeleri gibi bir şey bu. Gelgelelim, konu dönüp dolaşıp ilmin esasına gelince gözlerinin perde inmiş gibi sağa sola kaydığını görüyoruz. İlim onların nezdinde zanla aynı şeyi ifade ediyor. İslâm hakkında oluşturdukları, asırlardır içlerinde kök salmış sübjektif düşüncelere sıkı sıkıya sarılmayı yeğliyorlar.



Cevdet Said - Toplumsal Değişme Yasaları
Devamını Oku »

İlmin Ortadan Kalkması Nasıl Olur ?

İlmin Ortadan Kalkması Nasıl Olur ?

İbn Haldun konuya şöyle değinmişti:

«Günlerin geçmesi ve asırların değişmesiyle kuşak ve ümmetlerin durum değiştirdiğine dikkat edilmemesi tarih konusundaki gizli yanlışlardandır. Son derece gizli bir hastalıktır bu. Çünkü ancak uzun çağlar süresince meydana gelir. Yaratılışta ayrıcalıklı bazı kimseler dışında hemen hemen hiç kimse bunun farkına varamaz. Zira dünyanın halleri, toplumların adetleri ve itikadları tek bir süreç ve bir doğrusal yol üzere devam etmez. Günlerin ve dönemlerin ardarda gelişi ve bir halden diğerlerine geçişi sözkonusudur. Bu, şahıslar, vakitler ve kentler için de böyledir; ülkeler, bölgeler ve dönemler için de böyle... ''Bu, Allah'ın kulları arasında yürürlükte olan sünnetidir.’ (Gafir, 85)» (22)

Bu, Allah Resulü (s.a.v.)nün ilmin ortadan kalktığı zamanlarla ilgili hadisinin açıklamasıdır. Sahabe Allah Resulü (s.a.v.) nün ilmin ortadan kalkacağı yolundaki hadisini anlamamıştı. İlim nasıl ortadan kalkardı (!) Aynı şekilde nasıl olup da kendilerine yırtıcı hayvanların saldırdığı bir av olacaklardı, bunu da kavrayamamışlardı . Zaten biz de bugün ilmin nasıl tahsil edildiğini, tatlı bir av olmaktan nasıl kurtulacağımızı bilmemekteyiz.

«Üzerlerine yırtıcı hayvanların saldırdığı avı hadisinde verilen «bütün ulusların İslâm alemine saldıracağı» haberine zihinlerinde sebep arayan sahabe, bunun sayı azlığı nedeniyle olabileceğini düşünmüş ve sormuştu:

«O gün azlığımızdan dolayı mı saldıracaklar?»

Bunun üzerine Resul (s.a.v.): «Hayır, bilâkis çoksunuz ama selin üzerindeki köpük gibisiniz.» diyerek sebebi sayı azlığına değil, insanları selin üzerindeki köpükler haline getiren başka bir şeye bağlamıştı.

Demek ki Allah Resulü (s.a.v.) geleceği yasaların ardından görüyordu ve sahabenin hepsi onun gibi değildi. Toplum problemine böyle Allah Resulü (s.a.v.)nün baktığı gibi bakan yasalara dayalı hiç bir tarihi sosyolojik görüş yoktur. Malik b. Nebi nin dediği gibi Allah Resulü, işin belli bir düzen ve yasalar çerçevesinde meydana geldiği esasma dayanarak tarihi, daha olmadan önce okuyor ve olacağa göre tedbir alıyordu.

Cevdet Said-Toplumsal Değişme Yasaları
Devamını Oku »