Ankara Hükümeti İsteseydi Vahdettin'i Ülkeden Terketmesini Önleyebilirdi

Ankara Hükümeti İsteseydi Vahdettin'i Ülkeden Terketmesini Önleyebilirdi

..İlginç olan şudur: Vahddeddin'in ülkeyi terk ettiği zaman diliminde Ankara Hükümeti isteseydi bu durumu önleyebilirdi; buna gücü yeterdi. Ancak Ankara, adeta bu gelişmeye çanak tutulmuştur. M. Kemal Paşa, Vahdeddin'in ülkeyi terk edeceğini tahmin ediyordu. Hükümetin bile haberi olmadan bu konudaki sezinlemelerini Refet Paşa'ya bildirmiş ve Ona,

"Vahdeddin kaçmak isterse mani olunmamasını" emretmişti.(1)

Mani olunmadı ve Vahdeddin ülkeyi terk etti... Mani ol-mak bir yana, çıkarılan "idam edilecek" haberleriyle adeta ülkeyi terk etmeye zorlandı... Çeşitli vesilelerle ona ülkeyi terk etmemesi durumunda idam edileceği ima ve ihsas edildi. Vahdeddin ayrıldıktan sonra Yıldız Sarayı'na gelen Ankara hükümeti temsilcisi Refet Paşa, o sırada ağlamakta olan Vahdettin'in yaverlerinden Ali Nuri Bey'e, aynen şunu söylemiştir: "Ağlama Ali Bey, kaçtığı iyi oldu, ya kalsa idi biz onu ne yapardık?"(2)

Vahdeddin İngiliz temsilcisi General Harrington’a, 16 Ka-sım 1922 tarihinde gönderdiği mektupta şu ifadeleri kullan-mıştır: son vekayi üzerine hürriyet ve hayatımı tehlikede görmekteyim. Osmanlı sanatı ve islam hilafeti üzerindeki bil’ırs vel istihkak haiz bulunduğum meşru ve mukaddes haklarımı tamamiyle muhafaza etmek şartıyla hayatımın muhafazasını en çok müslüman tebaaya malik bir devlet olan ingiltere’den bekliyorum.”."(3)

Aslında Vahdeddin vatandan ayrılışım geçici bir ayrılış olarak görmekteydi. Ortalık sakinleşinceye kadar bir süre va-tandan ayrılmayı uygun bulmuştu. Vahdeddin içinde bu-lunduğu durumu sekreteri Avni Paşa'ya şöyle anlatmıştır:

"Anadolu'ya düşmanları defetmesi için görevlendirdiğimiz Mustafa Kemal'in ihtirası ve muvazaası karşısında kaldım. Her tarafımı istila eden kör ve nankörler arasmda dolandım ve ıztırap içerisinde bunaldım. Bu şekildeki Hilafete, kendimde ne direnme ve ne de itaat imkânını göremeyerek, ortalik sakinleşinceye kadar belirli bir süre için bu tehlikeli mıntıkadan uzaklaşmaya karar verdim/(4)



Kaynaklar;

(1)-İlhan Bardakçı,Vahdettin M.Kemal’e,syf;117

(2)-Şefik Okday,Osmanlı’dan Cumhuriyete Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor,Syf,108(Nakleden M.Armağan,Vahdettin Kaçtı mı , Kaçırıldı mı? Makalesi)

(3)-İlhan Bardakçı,age,syf;115

(4)-Vahdettin Sırdaşı Avni Paşa Anlatıyor(haz,Osman Öndeş),syf;346

Cemal Fedayi
Devamını Oku »

Lozan Antlaşması ve Hilafet,Saltanatın Kaldırılması

Lozan Antlaşması ve Hilafet,Saltanatın Kaldırılması

Lozan süreci Saltanatın ilgasından önce başlar Hilafetin ilgasından sonra Lozan'ın Ingiltere tarafından onaylanmasıyla tamamlanır. Bu süreç içinde çok önemli gelişmeler, kırılmalar ve sapmalar olmuştur. Bu süreçte Osmanlı'dan Cumhuriyete geçiş tamamlanmıştır. Bu süreçte Saltanatın ilgası, Meclisin yenilenmesi, Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin ilgası gibi çok önemli gelişmeler yaşanmıştır.

Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgelerinden biridir; hatta en önemlisidir diyebiliriz. Lozan, Türkiye'nin dış politikasına yön veren önemli bir belge olduğu gibi iç politikasına, hukuki ve siyasi kurumlaşmasında da etkisi olmuş bir belgedir.

Lozan'da, alta asır hüküm sürmüş bir Devlet-i Aliyye 'tasfiye edilmeye çalışılmış ve onun mirası üzerine bina edilmek is-tenen yeni bir devletin temelleri atılmıştır. O yüzden mü-zakereler çok çetin geçmiş ve bir kere de müzakereler kesilmiştir. Lozan öncesinde ve sonrasında Türkiye'nin iç ve dış politikasında çok önemli kırılmalar olmuştu. Hilafet in ilgası gibi bazı önemli ilga hareketleri Lozan'dan sonra gerçekleştirilmiştir.

Buradan yola çıkan bazı araştırmacılar Lozan'da gizli bir antlaşmanın daha imzalandığını, Hilafetin ılgası da dâhil, önemli kırılmaların ve yön değiştirmelerin Lozan sonrasına denk geldiğine dikkat çekmektedirler. Lozan'ın İngiltere ta-rafından onayının Hilafetin ilgasından sonra olması da bu iddiayı desteklemektedir...

 

Lozan'a Niçin Karabekir Değil de ismet Paşa Gönderildi?

M. Kemal Paşa, çok önem verdiği Lozan Konferansı için başmurahhas olarak kendisine sadık olarak gördüğü İsmet Paşa'yı seçmiştir. Diplomasi konusunda İsmet Paşa'ya göre daha tecrübeli olan Rauf Bey ve Karabekir Paşayı seçmedi; çünkü onlar gerekli gördüklerinde, muhalif olmak pahasına kendi görüşlerini söylüyorlardı... Murahhas seçimiyle ilgili olarak Karabekir anılarında şunları anlatmaktadır:

"M. Kemal Paşa, hakkımdaki düşüncesini şöylece ifade etti: 'Sulh heyetimize seni başmurahhas olarak gönderemem. Çünkü kafanla hareket edersin. İsmet Paşa'yı göndereceğim, çünkü sözümden çıkmaz.'...(1) Karabekir'in damadı Özerengin'in naklettiğine göre M. Kemal Paşa şunu da soylemiştir:

"Ben, İsmet'e emir eri gibi emir veririm, yaptırırım."(2)

Lozan heyetinin iki numaralı ismi olan Rıza Nur, önce başmurahhas olarak Rauf Bey'in seçildiğini, sonra kendisinin M. Kemal'e tavsiyesi üzerine İsmet Paşa'da karar kılındığım anlatmaktadır.(3)

Aslında İsmet Paşa, Lozan'a baş murahhas olarak gitmek için can atmış değildi. Bir emrivaki sonucunda bu görevi kabul etmek zorunda kaldı. Kendisi bu görevi ağır ve yıpratıcı olarak görüyordu; meslek olarak da askerlikten geliyordu. M. Kemal'e gönderdiği 23.1.1923 tarihli bir telgrafında şöyle diyordu: "Bilesiniz ki, çok yorgunum... Çok yoruldum. Benim güzel Gazi Şefim beni bu kadar imtihana niçin feda ettin?"(4) Zaten M. Kemal Nutuk'ta İsmet Paşa'yı bir emr-i vaki ile gönderdiğini açıkça ifade etmektedir:

"...İsmet Paşa'ya, emr-i vaki halinde Hariciye Vekili olacağını ve ondan sonra da sulh konferansına Heyet-i Murahhasa Reisi olarak gideceğini söyledim. Paşa birdenbire mü- tehayyir kaldı. Asker olduğundan bahsederek, beyan-ı itizar etti. En nihayet, teklifimi bir emir telakki ederek mutavaat gösterdi."(5) -

 

Kaynaklar;

(1)-Karabekir Anlatıyor,Uğur Mumcu,syf;52

(2)-Muhammet Erat,’’Faruk Özerengin ile Kazım Karabekir Üzerine’’,23.1.1996,s.2

(3)-Rıza Nur,Lozan Hatıraları,syf;4-5

(4)-Bilal Şimşir,Atatürk İle Yazışmalar,1920-1923,syf;464

(5)-Nutuk,syf;454
Devamını Oku »

Vahdeddin'in Tercihi: M. Kemal Paşa ve Arkadaşları

Vahdeddin'in Tercihi: M. Kemal Paşa ve Arkadaşları

Vahdeddin mütarekeden sonra bir arayış içine girmişti, Anadolu'da bir hareket başlatmak istiyordu ve bu harekete  bir lider arıyordu. Fevzi Paşa'dan Milli Mücadeleye liderlik edebilecek paşaların isimlerini içeren bir liste hazırlamasını istedi. Ancak listede M. Kemal Paşa'nın ismi yoktu. Listede M. Kemal isminin neden yer almadığını soran Vahdeddin'e Fevzi Paşa;

"M. Kemal'in yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarı olduğu" mazeretini ileri sürer.

Vahdeddin ise;

"memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun" diyerek M. Kemal'le görüşmeye karar verir...

M. Sabri Efendi gibi bazı din âlimlerinin de M. Kemal ismi hakkında Vahdeddin'e çekincelerini söyledikleri bilinmektedir...

Ancak Vahdeddin, etraftan gelen çekincelere itibar etme¬yerek Anadolu hareketini yönetmesi için M. Kemal Paşa'yı uygun buldu. M. Kemal'i Anadolu'ya, bilerek ve isteyerek göndermiş, kendi özel servetiyle de desteklemiştir.  (Sultan Vahdeddin milli mücadele sırasında da Ankara'yı, silah ve cephane göndererek desteklemiştir. Bu durumu İngiliz kaynakları da-Horace Rumbold'un yazdığı rapor- doğrulamaktadır.(3)

Padişah, Mütarekeden sonra İstanbul'a dönen M. KEMAL Paşa ile sık sık görüşüyordu. F. Rıfkı Atay, M. Kemal'in Padişahla bir Cuma selamlığında yaptığı görüşmesinde Padisah'ın O'na; kendisinin artık memleket için bir şeyler yapmak iktidarında olamadığını söyleyerek vatanı kurtarmasını Candan istediğini anlatmaktadır.(4)

M. Kemal Paşa Anadolu'ya hareketinden bir gün önce (15 Mayıs 1919) Kur'anın üstüne el basarak, Halifeye sadık kalacağına ve verilen görevleri layıkıyla yapacağına dair yemin etmiştir. Resmi bir usul dairesinde yapılan yemin merasimi Padişahın genel sekreteri Avni Paşa tarafından yazıya geçi¬rilmiştir. Merasimi anlatan orijinal ifadeler şöyledir:

Zat-ı şâhâne elbise-i askeriyelerini lâbis olduğu halde ayakta bulunuyorlar. Önlerinde masanın üzerinde dahi Kelâm-ı Kadîm duruyordu. Sadrazam Paşa, Yaver Paşa Padişah'm iki tarafında birer adım gerisinde idiler. Mustafa Kemal Paşa tavr-ı askerîsine dinî bir edâ dahi vererek ilerledi. Ve sağ elini Kelâm-ı Kadîm'in üzerine koyarak şu yemini eyledi:

"Hey'et-i Vükelâca tanzim olunup irâde-i seniyye-i hazret-i Padişahı'ye iktiran eden yirmi bir maddelik ta'limât-ı mahsûsada musarrah salâhiyet-i vâsi'a mucibince Anadolu vilâyât-ı şâhâneleri bil'umum me'murîn-i mülkiye ve askeriyesi üzerinde icrâsına me'mur buyurulduğum teftişât ve tedkikâtı nzâ-yı âli-i cenâb-ı Hilâfet-penâhî dâire-i necât-ı bâhiresinde medâr-ı fahr ve mübâhât-ı memlûkânem olan sadâkat-ı kâmile ile bezl-i makderet eyleyeceğime vallâhi billâhi."(5)

Neden Vahdeddin'in bizzat Anadolu'ya gitmediği konusunda da çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bardakçının belirttiğine göre, Vahdeddin Anadolu'ya gitseydi İstanbul Rumlara verilecekti. Aslmda Yunanlılar, başta Patrik olmak üzere İtilaf Devletlerinden Sultan'ın İstanbul'dan çıkarılmasını istemişlerse de İtilaf Devletleri buna olumlu yanıt vermemiştir.(6) Vahdeddin'in yeğeni Sami Efendi de bir mülakatında, İngilizlerin Anadolu'ya geçmek isteyen Padişahı, İstanbul u Yunanlılara terk etmekle tehdit ederek engellediklerini anlatmıştır.(7) Daha sonraları Hariciye Vekili Yusuf Kamil Bey'le yaptığı bir konuşmasında Vahdeddin, kendisinin Anadolu’ya geçmesi durumunda bütün tazyikin merkeze yöneleceğinden endişe ettiğini belirtmişti.(8)

Hanedandan şehzade Ömer Faruk'un Anadolu'ya geçme isteğine ise çeşitli gerekçeler öne sürerek M. Kemal olumlu cevap vermemişti.(9) M. Kemal O'nun bir emrivaki ile Padişah olmak istediğinden endişeleniyordu.(10)

M. Kemal Paşa'mn siyaseti, Milli Mücadeleye kimseyi ortak etmemek yönündeydi. Bu nedenle hem İttihatçıların lideri Enver Paşa'mn hem de Hanedandan Ömer Faruk Efendi'nin Anadolu'ya girmelerine sıcak bakmamıştır. Çünkü her iki isim de M. Kemal Paşa ile liderlik yanşma girebilecek ye¬tenek ve karizmaya sahipti...

M. Kemal'in Anadolu'ya çıkmasından sonra Erzurum ve Sivas'ta kongreler yapılmıştır. Erzurum Kongresi sürecinde Karabekir'in desteğiyle M. Kemal Paşa'nın liderliği pekişmiştir. Erzurum Kongresi özetle, milli kuvvetlere dayanarak vatan ve milli bütünlüğün ve bu arada Saltanat İle Hilafetin korunacağını belirtmiş ve dağıtılan Mebusan Meclisi'nin toplanması gerektiğini karar altına almıştır. Erzurum Kongresi beyannamesi çok az değişikliklerle Sivas Kongresi tarafından kabul edildikten bir süre sonra İstanbul Mebusan Meclisi'nde de Misak-ı Milli olarak onaylanmıştır...(11)

Söz konusu iki kongrenin beyannamelerinde "irade-i mil- liye"nin yam sıra "Saltanat ve Hilafete bağlılık" da vurgulanmaktadır. Saltanat ve Hilafetin kurtarılması için "kuvva-yı milliye'nin amil ve irade-i milliye'nin hâkim olmasının gerektiği" ifade edilmiştir. Misak-ı Milli'de açıkça irade-i milliye'den bahsedilmemekle birlikte milletlerin söz hakkı (ârâ- yı amme) vurgulanmaktadır... Bir çeşit dengeleme politikası güdülmektedir; çünkü halk ve ordu Hilafetin kurtanlmasma büyük önem veriyordu. M. Kemal'in de belirttiği gibi millet ve ordu, "kendinden evvel makam-ı mualla-yı Hilafet ve Saltanatın halas ve masuniyetini düşünüyor...".(12)

İrade-i Milliye'nin hâkimiyeti ile Saltanat ve Hilafete bağ¬lılık sloganlarının yan yana kullanıldığı bu söylem Milli Mü¬cadele boyunca kullanılmış, Hilafet'in ilgasından sonra sadece İrade-i Milliye'den söz edilir olmuştur...

Kaynaklar;

(1)-Mareşal Fevzi Çakmak’ın Anıları,Tercüman Gazetesi,10 Nisan 1976’dan nakleden:H.H.Ceylan,age,syf;25-26

(2)-Bu konuda çok kaynak vardır ve bu konu artık iyice açığa çıkmıştır.Dolayısıyla bedahet olan yerde delalete gerek yoktur.Ancak yine de şu kaynaklara bakılabilir;H.Hüsryin Ceylan,Büyük Oyun,1.cilt,syf;17-45 – Kadir Mısıroğlu,Sarıklı Mücahidler,syf;56-59 – Abdurrahman Dilipak,Cumhuriyete Giden Yol,syf;141-166 –

(3)- Ali Satan,İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye:1921

(4)-Hamza Eroğlu,Türk İnkılap Tarihi,syf;11-112;Refik Turan,Mustafa Safran,Muhammed Şahin,Semih Yalçın – Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi,syf;110

(5)-Vahdettin Sırdaşı Avni Paşa Anlatıyor;(Hzırlayan,Osman Öndeş) syf;212

(6)-İlhan Bardakçı,Vahdettinden M.Kemal’e Bitmeyen Tartışma ve Gizli Gerçekler,syf;59-75

(7)-Hakan Albayrak,Vahdettin Hain Olmazsa,Cumhuriyet Payidar Olamaz!,Yeni Şafak,1196

(8)-Atatürkün Milli Dış Politikası,syf;406-411

(9)-Tanin,7.11.1923

(10)-TBMM,GCZ,1.2,D.2,C.2,SYF;526

(11)-Zekai Güner,Orhan Kabataş,MilliMücadele Dönemi Beyannemeleri ve Basını,syf;81-85-201

(12)-Atatürk,a.g.e,syf;7

Cemal Fedayi
Devamını Oku »