Kadına Şiddet Konusu



Benim kızdığım konu şudur. Hep kadına şiddeti cezalandırmaya yönelik bir yaklaşımımız var. Yani hep ceza vermeye endeksli bir düşünce sistemimiz var. Fakat biz o insanları anlamaya empati kurmaya ve sorunlarını çözmeye odaklı düşünmüyoruz. Siz sorunu çözmediğiniz sürece vereceğiniz cezalar hem şiddeti artıracak ve hem de ailenin dağılmasına neden olacaktır. Tıpkı Osmanlı'nın duraklama dönemindeki Anadolu isyanlarını asıp kesmeyle çözeceğini düşünmesi ve sonuçta bu çözüm yolunun sonunu hazırlaması gibi.

Önce insanı ıslah edeceğiz. Islah etmeden verilecek ceza zulümdür. Erkek de kadın da toplumun sorunudur. Sorunları kadın ve erkek bireyselliğine yansıtmamız toplumu ayrıştırma ve hep karşısındakini suçlayıp kendini masum görme yoludur. Sonuçta müslüman müslümanın aynasıdır. Toplumun kadını da erkeği de nasıl ıslah eder, kazanırız diye düşünmemiz gerekir.

Nihayetinde herkes en güçlü olduğu silahla mücadele eder. Kadın diliyle erkeği ezip yok ederken, erkek de güçle buna karşı mücadele etmektedir. Toplumun ve kadınların erkeğe yaptığı bu baskı neden görülmez. Ya da kadın neden erkeği mücadele edecek bir düşman olarak görmek yerine bir dost ve müttefik olarak görmez.
Bütün bunlar, batının toplumu ayrıştırmak için içimize soktuğu düşüncelerdir. Bugün en mütedeyyin ailelerde bile bu konular konuşuluyorsa artık toplum çözülmüştür.

Bunun bir sonraki adımı erkeğin kadını kontrol etmediği ve kadının artık tamamen serbest olduğu (olumsuz onlamda, yani cinsel anlamda) bir yapıya doğru evrilir. Erkeğin kontrolu biterse kadın sokağın olur.

İSLAMCI KADINLAR KADIN SORUNUNA İSLAMCA ÇÖZÜM VE KAVRAMLAR ÜRETMELİ, BATILI KAVRAMLARLA KARŞIMIZA GELMEMELİ

Kadına şiddet varsa bunun nedeni sadece erkek midir? Yoksa kocasını sakinleştiremeyen, sekinete yol açmayan kadının da bir payı yok mudur?

Kocasını ihmal eden, sağda solda dolaşan, sosyal medyadan çıkmayan ve buradaki erkeklerle en mahrem sırlarını paylaşan, arkadaş olan veya serbest arkadaşlıklar kuran (başka erkekler de olabilir) kadının bir payı yok mudur?

Kadınlarımız çok mu masum?

Erkeğini ihmal eden, düşünmeyen, bencil, çıkarcı ve sadece kendisini düşünen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Çalıştığını söyleyip dışardaki erkeklere süslendiği kadar kocasına süslenmeyen,
İş arkadaşım, sosyal arkadaşım diyerek başka erkeklerle sürekli iletişimde olan,
Para kazanmak için gecesini gündüzüne katan ve kazandığı bu paranın çoğunu yola, makyaja ve kıyafete harcayıp evin ortak masrafını ise kocasına yükleyen kadın mollerimiz oluşmadı mı?

Kocasının en ufak başarsızlığında tepesine çöken, onu ezen, başkasıyla kıyaslayan ve tepki gördüğünde ise mazlum kadın psiklojisine bürünen hastalıklı bir kadın tipimiz oluşmadı mı?

Toplumun erkeği hasta peki kadını sağlam mı?

Kadın hasta olan erkeği tedavi etmek yerine yasalara dayanarak onu te'dip etmenin yoluna mı başvuruyor?

Hep şiddeti erkek yapar, peki kadın erkeğe hangi şiddeti uygular bu hiç araştırılıyor mu?

Hep kadın dernekleri var (hatta islam adına bile islami kadın dernekleri var) kadınlar arası bir dayanışma var ve erkeğin KAVVAMUN sıfatına karşı mücadele eden bir kadın modeli var.

Peki neden bu enerjilerini aileyi güçlendirme, erkeği de kadını da ıslah etme üzerine harcamıyorlar?

Devlet neden erkeklere savaş açıyor da erkeklerin nasıl bir baskı altında olduğunu araştırmıyor?

Kadınlar kocalarının denetiminden (yanlış anlamayın kadınlar da kocalarını denetlesinler) kurtulduklarında nereye veya kime gidecekler?

Dışarda onları kim bekliyor?

Gece yarılarına kadar sokaklarda, arkadaşlarıyla gezen ve bunun hesabını vermeyen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Kocaları insanlara birşeyler anlatırken evde karısı ve kızı her türlü haltı karıştıran bir modelimiz artık oluşmadı mı?

Bugün feminist islamcı dernekleri seminer ve konferans bahanesiyle kocalarından ayrı olarak başka şehirlere gidip günlerce kalmaktadırlar. Peki bu neden görülmüyor?

Karısına şiddet uygulayan erkeğe devlet yüklü para cezası verirken, bu paranın kadının boğazından da kesildiğini görmüyor mu? ve parasızlığın şiddeti daha da körükleyeceğinin farkında değil mi?

Bekarlığın uzun yıllara yayılması evlilğin sağlıklı olmaması kadına dönük cinsel saltırı, taciz, istismar ve tecavüzün asıl nedeni değil mi? Bu sorunu çözmek için devletin cezadan başka bir seçeneği yok mu?

Karısı tarafından şikayet edilmiş bir erkek artık o kadına döner mi?

Devletin bu sorunu bir tarafa para cezası keserek (aslında durumdan yararlanıp para kazanıyor devlet, üçkağıtçı bir devlet) onların arasında Kur'an'ın da buyurduğu gibi hakem olma ve ıslah etme rolüne neden girmiyor?

Islamcı kadınlarımız, batının ürettiği ve dayattığı kavramlar yerine neden kendi dinimiz/kültürümüz ve geleneklerimizden modeller, kavramlar üretip bunu tartışmıyor?
Aile bakanlığı aileyi yok mu ediyor?

KADIN VE ERKEK BIRBIRINI TAMAMLAR

Bu yazıları yazmamın amacı olaya farklı bir bakış katmak ve sizin gibi değerli insanların da katkıda bulunacağı bir fikir platformu oluşturmaktır. Belki bu tartışmadan çok faydalı bir fikir çıkar ve bu fikri hayata geçirmek için çaba sarf ederiz. Ben, sorunun tek boyutlu olmadığın toplumsal olayların, sebebinin tek bir olaya indirgenemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum.

Gelin sorunun asıl kaynaklarını bulup, aileleri, gençleri kurtaracak projeler geliştirelim. Ben ıslah, tedavi ve eğitim metodunu savunuyorum. Hatta kadın ve erkeğin birbirlerinin dilini anlamaları için iletişim derslerinin konulmasını savunuyorum. Hatta lise sonlarda bu konularda bir dersin verilmesini savunuyorum.

Sorun hepimizin sorunu.

Ben erkek cephesi siz kadın cephesi değilsiniz. Bütün cepheler bizim. Yeri geldiğinde kadın, yeri geldiğinde erkek cephesinde bulunur sorunu çözmeye çalışırız. ama haksızlık varsa bizim için mazlumun yanında olmak gerekir. Mazlum kimse bizim cephemiz odur.

Ben lise sonlara kadın ve erkeğin birbirlerinin dillerini anlamaları için özellikle iki unsur arasındaki iletişim dilinin eğitiminin verilmesi gerektiğini, evlilik derslerinin (cinsel anlamda değil) verilmesi gerektiğini savundum ve hala savunuyorum. Çünkü aslında biz birbirimizi anlamıyoruz. Kadın ve erkek olaylara farklı anlamlar verdiğinden ve farklı yaklaştıklarından birbirlerini yanlış anlamakta ve bu da kavgaları artırmaktadır.

Belki de toplumun hasta unsuru erkeklerdir, kadınlar değil. Kadınlar naif olduğundan bunu daha çabuk gösterebilirler. Çünkü kadınlar toplumun hassas terazileridir. Toplumdaki en ufak bir aksama kadın üzerinden yansıyabilir.

Bu nedenle kadın konusu konuşulurken bunu sadece kadınların çözeceği bir mesele olarak düşünüp erkekleri dışlamak sorunu çözemediği gibi ayrıştırmayı da getirir. Çünkü erkeğin tedavi edilmesi ile belki sorun çözülecektir. Erkek, modern hayatın kendisine tanığı serbest yaşamdan yararlanıp fıtrattan uzaklaşıyorsa onun da tedavi edilmesi gerekir. Bunun yolu da ıslah, eğitim ve iletişimdir.

Şiddete tabi ki karşıyız. Böyle erkeklere zaten hep nasihat ediyoruz. Biz çözümün yanliş oıdugunu çözümün ceza değil (tabi ki suç işleyenleri cezalandıracagız) ıslah oldugunu söyluyoruz. Ama şiddetin her turlusune karşıyız.

Kadına şiddet uygulandığını iddia eden kadınların çoğu aslında tuzu kuru kadınlardır ve bunların çoğu aslında kocalarına şiddet uygulamaktadırlar. Günümüz kadınları, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi görmekte ve erkeğin tek görevinin kendilerinin arzu ve isteklerini yerine getiren bir makina olduğunu düşünmektedir. Tüm arzularını yerine getiren erkeklerine karşı da müşfik ve anlayışlı olmamakta, dertleriyle dertlenmemekte ve gücünün üstünde talepte bulunmaktadır.

Sabır karşılıklıydı. Hatta ayet, eşlerinizin beğenmediğiniz bir özelliğinden dolayı sabretmemizi tavsiye ediyor. Bir çok erkek, karısına sabır gösterdiği gibi, toplumuzdaki dindar erkek birden fazla evlenmediği gibi, başka kadına da gayrı meşru yaklaşmamaktadır. Ama yine de sorunlar varsa buna islamca çözümler üretilmeli...
günümüzde bunun nedenlerini sosyologlar, pskilologlar, pedagoglar ve jinekologlar araştırmalı. Çünkü bu sorun çoğalmışsa toplumsal bir histeri var demektir. Ayrıca bazı kavramlar bulaşıdır ve toplumu çözer.

Tarihçi-Ilahiyatçı Yazar Ibrahim Halil Er
Devamını Oku »

Kadına Şiddet Konusu



Benim kızdığım konu şudur. Hep kadına şiddeti cezalandırmaya yönelik bir yaklaşımımız var. Yani hep ceza vermeye endeksli bir düşünce sistemimiz var. Fakat biz o insanları anlamaya empati kurmaya ve sorunlarını çözmeye odaklı düşünmüyoruz. Siz sorunu çözmediğiniz sürece vereceğiniz cezalar hem şiddeti artıracak ve hem de ailenin dağılmasına neden olacaktır. Tıpkı Osmanlı'nın duraklama dönemindeki Anadolu isyanlarını asıp kesmeyle çözeceğini düşünmesi ve sonuçta bu çözüm yolunun sonunu hazırlaması gibi.

Önce insanı ıslah edeceğiz. Islah etmeden verilecek ceza zulümdür. Erkek de kadın da toplumun sorunudur. Sorunları kadın ve erkek bireyselliğine yansıtmamız toplumu ayrıştırma ve hep karşısındakini suçlayıp kendini masum görme yoludur. Sonuçta müslüman müslümanın aynasıdır. Toplumun kadını da erkeği de nasıl ıslah eder, kazanırız diye düşünmemiz gerekir.

Nihayetinde herkes en güçlü olduğu silahla mücadele eder. Kadın diliyle erkeği ezip yok ederken, erkek de güçle buna karşı mücadele etmektedir. Toplumun ve kadınların erkeğe yaptığı bu baskı neden görülmez. Ya da kadın neden erkeği mücadele edecek bir düşman olarak görmek yerine bir dost ve müttefik olarak görmez.
Bütün bunlar, batının toplumu ayrıştırmak için içimize soktuğu düşüncelerdir. Bugün en mütedeyyin ailelerde bile bu konular konuşuluyorsa artık toplum çözülmüştür.

Bunun bir sonraki adımı erkeğin kadını kontrol etmediği ve kadının artık tamamen serbest olduğu (olumsuz onlamda, yani cinsel anlamda) bir yapıya doğru evrilir. Erkeğin kontrolu biterse kadın sokağın olur.

İSLAMCI KADINLAR KADIN SORUNUNA İSLAMCA ÇÖZÜM VE KAVRAMLAR ÜRETMELİ, BATILI KAVRAMLARLA KARŞIMIZA GELMEMELİ

Kadına şiddet varsa bunun nedeni sadece erkek midir? Yoksa kocasını sakinleştiremeyen, sekinete yol açmayan kadının da bir payı yok mudur?

Kocasını ihmal eden, sağda solda dolaşan, sosyal medyadan çıkmayan ve buradaki erkeklerle en mahrem sırlarını paylaşan, arkadaş olan veya serbest arkadaşlıklar kuran (başka erkekler de olabilir) kadının bir payı yok mudur?

Kadınlarımız çok mu masum?

Erkeğini ihmal eden, düşünmeyen, bencil, çıkarcı ve sadece kendisini düşünen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Çalıştığını söyleyip dışardaki erkeklere süslendiği kadar kocasına süslenmeyen,
İş arkadaşım, sosyal arkadaşım diyerek başka erkeklerle sürekli iletişimde olan,
Para kazanmak için gecesini gündüzüne katan ve kazandığı bu paranın çoğunu yola, makyaja ve kıyafete harcayıp evin ortak masrafını ise kocasına yükleyen kadın mollerimiz oluşmadı mı?

Kocasının en ufak başarsızlığında tepesine çöken, onu ezen, başkasıyla kıyaslayan ve tepki gördüğünde ise mazlum kadın psiklojisine bürünen hastalıklı bir kadın tipimiz oluşmadı mı?

Toplumun erkeği hasta peki kadını sağlam mı?

Kadın hasta olan erkeği tedavi etmek yerine yasalara dayanarak onu te'dip etmenin yoluna mı başvuruyor?

Hep şiddeti erkek yapar, peki kadın erkeğe hangi şiddeti uygular bu hiç araştırılıyor mu?

Hep kadın dernekleri var (hatta islam adına bile islami kadın dernekleri var) kadınlar arası bir dayanışma var ve erkeğin KAVVAMUN sıfatına karşı mücadele eden bir kadın modeli var.

Peki neden bu enerjilerini aileyi güçlendirme, erkeği de kadını da ıslah etme üzerine harcamıyorlar?

Devlet neden erkeklere savaş açıyor da erkeklerin nasıl bir baskı altında olduğunu araştırmıyor?

Kadınlar kocalarının denetiminden (yanlış anlamayın kadınlar da kocalarını denetlesinler) kurtulduklarında nereye veya kime gidecekler?

Dışarda onları kim bekliyor?

Gece yarılarına kadar sokaklarda, arkadaşlarıyla gezen ve bunun hesabını vermeyen bir kadın modelimiz oluşmadı mı?

Kocaları insanlara birşeyler anlatırken evde karısı ve kızı her türlü haltı karıştıran bir modelimiz artık oluşmadı mı?

Bugün feminist islamcı dernekleri seminer ve konferans bahanesiyle kocalarından ayrı olarak başka şehirlere gidip günlerce kalmaktadırlar. Peki bu neden görülmüyor?

Karısına şiddet uygulayan erkeğe devlet yüklü para cezası verirken, bu paranın kadının boğazından da kesildiğini görmüyor mu? ve parasızlığın şiddeti daha da körükleyeceğinin farkında değil mi?

Bekarlığın uzun yıllara yayılması evlilğin sağlıklı olmaması kadına dönük cinsel saltırı, taciz, istismar ve tecavüzün asıl nedeni değil mi? Bu sorunu çözmek için devletin cezadan başka bir seçeneği yok mu?

Karısı tarafından şikayet edilmiş bir erkek artık o kadına döner mi?

Devletin bu sorunu bir tarafa para cezası keserek (aslında durumdan yararlanıp para kazanıyor devlet, üçkağıtçı bir devlet) onların arasında Kur'an'ın da buyurduğu gibi hakem olma ve ıslah etme rolüne neden girmiyor?

Islamcı kadınlarımız, batının ürettiği ve dayattığı kavramlar yerine neden kendi dinimiz/kültürümüz ve geleneklerimizden modeller, kavramlar üretip bunu tartışmıyor?
Aile bakanlığı aileyi yok mu ediyor?

KADIN VE ERKEK BIRBIRINI TAMAMLAR

Bu yazıları yazmamın amacı olaya farklı bir bakış katmak ve sizin gibi değerli insanların da katkıda bulunacağı bir fikir platformu oluşturmaktır. Belki bu tartışmadan çok faydalı bir fikir çıkar ve bu fikri hayata geçirmek için çaba sarf ederiz. Ben, sorunun tek boyutlu olmadığın toplumsal olayların, sebebinin tek bir olaya indirgenemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum.

Gelin sorunun asıl kaynaklarını bulup, aileleri, gençleri kurtaracak projeler geliştirelim. Ben ıslah, tedavi ve eğitim metodunu savunuyorum. Hatta kadın ve erkeğin birbirlerinin dilini anlamaları için iletişim derslerinin konulmasını savunuyorum. Hatta lise sonlarda bu konularda bir dersin verilmesini savunuyorum.

Sorun hepimizin sorunu.

Ben erkek cephesi siz kadın cephesi değilsiniz. Bütün cepheler bizim. Yeri geldiğinde kadın, yeri geldiğinde erkek cephesinde bulunur sorunu çözmeye çalışırız. ama haksızlık varsa bizim için mazlumun yanında olmak gerekir. Mazlum kimse bizim cephemiz odur.

Ben lise sonlara kadın ve erkeğin birbirlerinin dillerini anlamaları için özellikle iki unsur arasındaki iletişim dilinin eğitiminin verilmesi gerektiğini, evlilik derslerinin (cinsel anlamda değil) verilmesi gerektiğini savundum ve hala savunuyorum. Çünkü aslında biz birbirimizi anlamıyoruz. Kadın ve erkek olaylara farklı anlamlar verdiğinden ve farklı yaklaştıklarından birbirlerini yanlış anlamakta ve bu da kavgaları artırmaktadır.

Belki de toplumun hasta unsuru erkeklerdir, kadınlar değil. Kadınlar naif olduğundan bunu daha çabuk gösterebilirler. Çünkü kadınlar toplumun hassas terazileridir. Toplumdaki en ufak bir aksama kadın üzerinden yansıyabilir.

Bu nedenle kadın konusu konuşulurken bunu sadece kadınların çözeceği bir mesele olarak düşünüp erkekleri dışlamak sorunu çözemediği gibi ayrıştırmayı da getirir. Çünkü erkeğin tedavi edilmesi ile belki sorun çözülecektir. Erkek, modern hayatın kendisine tanığı serbest yaşamdan yararlanıp fıtrattan uzaklaşıyorsa onun da tedavi edilmesi gerekir. Bunun yolu da ıslah, eğitim ve iletişimdir.

Şiddete tabi ki karşıyız. Böyle erkeklere zaten hep nasihat ediyoruz. Biz çözümün yanliş oıdugunu çözümün ceza değil (tabi ki suç işleyenleri cezalandıracagız) ıslah oldugunu söyluyoruz. Ama şiddetin her turlusune karşıyız.

Kadına şiddet uygulandığını iddia eden kadınların çoğu aslında tuzu kuru kadınlardır ve bunların çoğu aslında kocalarına şiddet uygulamaktadırlar. Günümüz kadınları, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi görmekte ve erkeğin tek görevinin kendilerinin arzu ve isteklerini yerine getiren bir makina olduğunu düşünmektedir. Tüm arzularını yerine getiren erkeklerine karşı da müşfik ve anlayışlı olmamakta, dertleriyle dertlenmemekte ve gücünün üstünde talepte bulunmaktadır.

Sabır karşılıklıydı. Hatta ayet, eşlerinizin beğenmediğiniz bir özelliğinden dolayı sabretmemizi tavsiye ediyor. Bir çok erkek, karısına sabır gösterdiği gibi, toplumuzdaki dindar erkek birden fazla evlenmediği gibi, başka kadına da gayrı meşru yaklaşmamaktadır. Ama yine de sorunlar varsa buna islamca çözümler üretilmeli...
günümüzde bunun nedenlerini sosyologlar, pskilologlar, pedagoglar ve jinekologlar araştırmalı. Çünkü bu sorun çoğalmışsa toplumsal bir histeri var demektir. Ayrıca bazı kavramlar bulaşıdır ve toplumu çözer.

Tarihçi-Ilahiyatçı Yazar Ibrahim Halil Er
Devamını Oku »

Günümüz Tesettürlü Kadınları Zor Durumda

Günümüz Tesettürlü Kadınları Zor Durumda
İBRAHİM HALİL ER

Özellikle  evli erkeklere söylüyorum. Günümüzde tesettürlü bayanlar gerçekten zor durumda.
Hayat, modernizm ile idealleri arasında sıkışmış durumdadırlar.

Çoğunun sohbet edecek dertleşecek bir sosyal çevresi bile yok. (Akraba çevreleri kıskançlık, çekememezlik ve dedikodu ile dolu. Bu durum kadınları daha da yıpratıyor.)

Bu nedenle tesettürlü ve hatta çarşaflı bayanlar facebook’ta sohbet etmeyi tercih ediyor.

Tabi ki onların sohbet ettikleri de hemcinsleri değil, erkekler oluyor. Önce dini muhabbet ve sonra özele kayıyor.

Erkeklerle sohbet etmeyi sevmelerinin nedeni, o sanal erkeklerin onların hoşuna giden tüm sözleri söylemeleri. Birçoğu hayatta eşlerinden duymadıkları iltifatları burada duymalarıyla kendilerini bir prenses gibi hissetmeye başlıyorlar.

Bu durum, nefislerine hoş geldiği gibi, sohbetler sonraları mahrem alanlara ve en azından düşüncede aldatmaya kadar gidiyor.

Yoğun bir boşanma furyası gelebilir.

Peki, erkekler ne yapıyor?

Mütedeyyin erkekler, eşlerinin başörtüsü ve namazlarına aldanıp eşlerine toz kondurmadıklarından hiçbir şeyden haberleri olmadığı gibi işi öğrendiklerinde ise çoğunlukla geç oluyor. Genellikle öğrenmeleri de yine eşlerinin kavga ve boşanma talepleriyle oluyor.

Peki, ne yapmalı?

Mütedeyyin erkeklerin eşlerini ihmal etmemeleri ve haftanın belli günlerini onlara tahsis etmeli, ayrıca her gün bir kaç saatini eşleriyle muhabbet etmeye, gezmeye ve ortak faaliyetlerde bulunmaya ayırmalıdırlar. Hatta eşlerinin sevdiği ortamlara takılarak onları anlamaya çalışmalıdırlar.

Çoğu erkek eşlerini tanıdığını sanır ama aslında eşlerinin onlara gösterdiği sahte yüzü tanırlar. Eşlerinin zamanla değiştiğini görmezler. Halbuki her şey değiştiği gibi eşleri de değişmiştir. Bu nedenle eşlerini ihmal etmemelidirler. Eşlerinin sanal ortamlarda aradığı huzuru, mutluluğu ve iltifatları mutlaka kendileri yerine getirmelidirler.

Bazı erkeklerin “biz kadınların her dediğini yapmak zorunda mıyız” eleştirisini duyar gibi oluyorum. Ama olay o kadar basit değil. Kadın, toplumun hassas terazisidir. Toplumdaki en ufak bir değişimi kendisinde yansıtır. Bu nedenle bir toplumun değişimi veya yozlaşmasını kadın üzerinden takip edebilirsiniz.

Kadınlarımız, modernizm karşısında bocalamışlardır. Özellikle yalnız kalmışlardır. Bu yalnızlığı bilgisayarla değil eşleriyle gidermelidirler. Kadın iltifat duymazsa, güneşe hasret kalan çiçek gibi solar. Bu nedenle onlara iltifatı esirgememelidir. Çoğu erkek, evlendikten sonra eşine kur yapmayı unutur ve bu durum evlilikleri bitirdiği gibi kadının bu ihtiyacını başka yönlerden gidermesine yol açar.

Eşlerinize sahip çıkın. Yalnız bırakmayın. Gezin, ortak faaliyetlerde bulunun. İyi sosyal çevrelere götürün. Ama mutlaka yalnızlığını giderin.

Sonuçta o sizin namusunuz. Namusunuzu emanet ettiğiniz kişiye hem hürmet edin. Hem saygı gösterin. Hem sabredin ve hem de anlamaya çalışın. Psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını giderin. Evlerinizi ve eşlerinizi ihmal etmeyin.

İSLAMİ FEMİNİST KADINLARIN ÖZLEDİĞİ ERKEK MODELİ VE İSLAMIN ERKEKLERE VERDİĞİ HAKLAR

Birçok İslami kadın kuruluşlarının veya Müslüman/mütedeyyin aydın kadınları okuduğumda İslam’ın kadın/erkek hakları konusunda kafalarının karışık olduğunu gördüğüm gibi maalesef konuyu hem anlamadıklarını ve hem de suladıklarını görüyorum.

Genelde çoğu sözüne şöyle başlar:

Efendim! Peygamber (sav)’de eşine yardım etmiş, ev işini yapmıştır.

Çoğu bunu söyler. Peki, bu söylemle neyi amaçlarlar?

Bu sözle birincisi Mütedeyyin erkeklerin Resulullah’ı kendilerine örnek almadığını savunmuş olurlar. İşte kadın erkek ilişkisine böyle çarpık baktıkları için maalesef sorun çözme değil, sorun üretme merkezi olmuşlar, hatta evlerinde çoğu eşleriyle kavgalıdır veya boşanma eşiğine gelmiştir.
Peki, nasıl okunmalı?

Burada Resulallah’ın bu davranışıyla eşlerimizle birlikte ev işleri yapabileceğimiz anlaşıldığı gibi, eşlerimize yardım etmemiz de (tabi ki vakti varsa) güzel olduğunu göstermektedir. Bu bir emir değil, aile içi muhabbetin gelişmesi yönünde bir harekettir. Eşler birlikte ev işlerini yaparak ortak bir duygu geliştirir, muhabbetleri artmış olur.

Fakat günümüz kadınları, işten yorgun argın gelen erkeğin mutfağa gidip yemek yapmasını, camları silmesini ve evin her türlü işini yapmasını beklemektedirler. Bu yanlıştır ve erkeğin konumlanmasına aykırıdır. Çünkü erkeğin görev alanı ev değil dışarısıdır. (Tabi ki karı koca çalışıyor ve eve birlikte geliyorlarsa ev işlerini paylaşmaları doğaldır, konumuz çalışan kadınlar değil)

Ayrıca, Resulullah’ın muhterem eşleri, evin temizliği ve işlerini Resulullah’tan beklemedikleri gibi, onun yaptığı yardımdan dolayı şeref duymakta ve müteşekkir olmaktadır. Fakat günümüz feminist İslamcı kadınları bunu erkeğin bir görevi gibi sunmaktadırlar.

Ayrıca bu kadınlar muhterem annelerimiz gibi tek göz bir evde yaşamayı, bazı günler aç kalmayı ve üzerlerine kuma gelmesini kabul etsinler biz de ev islerine yardım ederiz.

Peki diyelim ki günümüz feminist kadınları İslam’ın kendilerine verdiği bu hakları elde etmek için mücadele ediyorlar. Saygı duyarız. O halde Allah’ın erkeğe dörde kadar evlenme izni vermesi olayını da kabul etsinler ki onların samimiyetine inanalım. Yani hak ise hak…

Günümüz feminist İslamcıları çocuk bakma yükümlüğüne de sahip olmadıklarını ve çocuğa erkeğin bakması gerektiğini söylerken, boşanmada çocuğu almak için neden mücadele ederler?

Ya da boşandıklarında nafaka neden isterler? Çünkü İslam’da kadına nafaka yoktur. Sadece çocuk emziriyorsa bunun ücretini verir.

Ya da mirasta neden erkekle eşit miktarda ister de ayetle sabit olan yarısını almak istemez?
Ayrıca, ayette sabit olan kadınlar için en güzelinin evlerinde oturmak olduğunu neden görmezlikten gelip de dışarda dolaşırlar?

Kocasının izni olmadan kadının dışarı çıkamayacağı, onun izin vermediği kişilerle konuşmayacağını neden göz ardı ederler?

Kadının kocasının sözünü dinlemesi gerektiği sözünü dinlemediği zaman (nuşuz) kocası tarafından dövülebileceği ayetini ne yapacaklar?

Erkeğe verilen haklar daha fazladır. Erkek, aile mutluluğu için bu hakların birçoğundan fedakârlık yaparken kadın neden bir hak ve hukuk diye tutturmuştur?

Lütfen tutarlı olsunlar…

Çünkü ailede ve evlilikte asıl olan birliktelik, paylaşım ve muhabbettir. Yasal haklar çift yönlüdür.
Not: Tabi ki bizim sözümüz İslamcı Feminist Kadınlara yöneliktir. Yoksa biz kadınların sömürülmesini/ezilmesini/şiddet görmesini/dövülmesini asla tavsiye etmiyoruz.

Ama bu sıralar güçlenen bu feminist kadınlar, solcu ve kart feministlerle işbirliğine girip Müslüman/mütedeyyin erkeklere karşı mücadele etmekte ve İslami argümanları kullanmaktadırlar. Biz de bu nedenle onları uyarmaya çalışıyoruz.

Kadınlarımız Resulullah’ın eşleri gibi olduklarında erkekler de Resulullah gibi davranırlar.

Devamını Oku »

İnsan Ne Kadındır - Ne de Erkek


İnsan ne kadındır ne de erkek. İnsan bu ikisidir.

İnsanın bir yüzü dişi, bir yüzü erkektir. Dişilik yüzü merhameti, sanatı, nezaketi, zerafeti, taşımayı, doğurmayı, yenililiği, sürekliliği, ölümsüzlüğü hatırlatırken,
erkek tarafı hükmetmeyi, yönetmeyi, savaşmayı, mücadeleyi, yok etmeyi, ölümü, fedakarlığı, karşılıklıksız vermeyi, çalışmayı, bitip tükenmek bilmeyen bir enerjiyi, gücü, iktidarı ve dehşeti simgeler.

Bu ikisi medeniyeti oluşturur. Medeniyeti oluşturan bu ikisinin birleşimi, mücadelesi, çekişmesidir.

Toplumda dişilik yön ağır bastığında medeniyette incelik gözükürken, erkek yön ağır bastığında savaş, talan, güç, oluşum, zorluk ortaya çıkar.

Toplumların yeni oluştuğu, medeniyetin yeni kurulduğu dönemlerde erkek yön ağır basar. Zamanla dış tehditler azaldığında, insanlarda dişilik yön ağır basmaya, zerafet ve sanata yönelme baş gösterir.

Bu değişim, medeniyetlerin inceldiği ve zirveye ulaştığı dönemdir.

Bu dönemdeki erkekler bile dişileşmiştir. Metroseksüel erkekler bu dönemde ortaya çıkar. Kadınsı zevkler ve algı ön plandadır.

Bu dönemde zevkü sefa yaşanır. Lale devri olur…ama aslında bu durum yıkımı da beraberinde getirir.Çünkü denge bozulmuştur.

Denge dişilik ve erkekliğin eşit konumlarda olmasıdır. Birinin güç kazanması veya baskın çıkması yıkımı getirir.

Dişi medeniyetler, erkek medeniyetler tarafından talan edilir, iğfal edilir, gasp edilir, yok edilir. Erkek medeniyetler, dişi medeniyetinin ihtişam, güç, zerafat ve güzelliğine kapılır. Buraya sahip olmak için saldırır. Hakim olur. Ama aslında burayı güzlleştiren dişi medeniyet olduğundan bir süre sonra o güzelliği bulamaz.

Bütün büyük uygarlıklar, dişilikte kemale ulaştığında aslında zevale de yaklaşmış olmaktadırlar.

Ibrahim Halil Er Hoca
Devamını Oku »

Mehmet Akif Ersoy Meselesi



Nedense Akif'le ilgili konular hep gündeme geliyor. Kimisi onu överken kimisi de oldukça yeriyor. Onu yerenlerin durduğu nokta da farklı .

1. Kemalist ve Laik çevreler onu dinci ve İslamcı olarak eleştiriyor.

2. İslamcı çevrelerin bir kısmı şiirlerinde kullandığı ırk ve millet sözünden dolayı milliyetçi ve hatta ırkçı bularak eleştiriyor.

3. Bir kısım İslamcı da onun şiirlerindeki bazı akideye muhalif gibi görünün noktalardan dolayı eleştiriyor. (Bedrin Aslanları ancak bu kadar şanlı idi) gibi.

4. Bir kısım Muhafazakar da onun Sultan ll. Abdulhamid Han muhalifliği noktasında eleştiriyor.

Tüm eleştirilerin tabi ki haklı noktaları olduğu gibi, haksız veya ifrada varan noktaları da bulunmaktadır. Her eleştiri tek tek cevap verilebilir. Ama bu bizim çok zamanımızı alacağı için bir hulasa yapacağız.

Öncelikle laik çevrelerin eleştirisine cevap vermeye bile gerek yoktur. Ama şiirinde kullandığı ırk ve millet kelimesi daha çok Milleti İslam olarak düşünmek gerekir. Çünkü Akif'in kendisi zaten bir Arnavut'tur ve bunu şiirlerinde açıklar.
Şiirlerinde akideye ters gibi gözüken noktalar şiir belağatı ve teşbihi noktasında tevil edilse de yine de hoş olmamıştır. Bu konuyu Allah'a havale etmek ve hüsnü zan beslemek gerekir.

Bedrin aslanları ancak şanlı idi ifadesi teşbihtir ve teşbih edilen şeyin büyüklüğünü gösterdiği için bir küçültme değil büyüklüğü kabul olarak izah edilebilir.
Akif'in Sultan ll. Abdulhamid muhalifliği ve bu konuda şiirlerinde kullandığı ifadeler en basit ifade ile şık olmamıştır. En azından eleştirilerini daha kibar cümlelerle kurabilirdi. Buna rağmen biz Akif'in şiirlerini dönemin şartları ve heyecanı içerisinde yazılmış duygular olarak düşünüyoruz. Doğru bulmasak bile dönemin aydınlarının Abdulhamid'i anlamadıkları sonucuna varıyoruz. Bu da doğaldır. Çünkü aydınlar içinde oldukları şartların esiriydiler ve olayı parçalı gördüler. Fakat ehli tarik Sultanı iyi anlamış ve onun çevresinde organize olmuşlardı bu da takdire şayandır.

Akif'in Sultan ile ilgili söylediği "Kızıl Kafir" ifadesi aslında Akif'in doğrudan Abdulhamid'i kast ederek söylediği bir söz olmayıp Asım'ın Nesli kitabında iki farklı dönemi karşılaştırdığı bir temsili hikayede geçmektedir. Muhafazakar birisinin yönetiminde insanlar sahabe asrı gibi yaşarken, ardından gelen zevk sefa döneminde önceki dönemi dalkavuklar kötülemekte ve yeni yönetime yaranmak için önceki yöneticiyi kızıl kafir diyerek eleştirmektedir. Akif burada ikinci dönemin dalkavuklarını aslında eleştirdiği gibi burada kastın Abdulhamid olduğu bilgisi tamamen niyet okuyuculuğu olarak görmek lazım...

Sonuçta Akif bizim babamızın oğlu değildir. Biz bir İslamcı şairimizi, istiklal marşı şairimizi kolay harcamamalı ve hüsnü zan göstermeliyiz diyoruz.

Onun Abduh ve Efgani'ye olan saygısı ve hürmetini dönemin iki popüler şahsa karşı olan hüsnü niyet olarak görmek lazım. Çünkü o, modernist şahısların tüm fikirlerini benimsemek yerine onların ıslah teklifini benimsemiş, diğer konulardaki görüşlerin çok da farkında olmadığını veya dikkate almadığını görüyoruz.

Akif'in sadece şiirleri olmayıp tefsir ve konuşmaları da vardır ve orada daha saygılı bir duruşu vardır sahabeye, sünnete ve hadislere karşı.

Akif'in şiirleri normal şiir olmayıp epik tarzdadır. Sadece Asımın Nesli şiiri 70 sayfadır ve oradan bir mısrayı alıp değerlendirmek yanlış sonuçlara götürür, çünkü bu şiirinde kişileri ve farklı düşünceleri karşılaştırmakta, yeri geldiğinde teşbih ve mecaz kullanmakta bir anlamda tüm şiir sanatını konuşturmaktadır. Kelimeler bağlamından koparılmayıp tamamen şiir sanatı noktasından bakmak lazımdır.
Akif'in şiirlerine baktığımızda ayetlerden ve hadislerden ilham aldığını gördüğümüz gibi doğrudan ayeti yazarak açıklamaktadır. Ama bazı şiirlerindeki itikadı zorlayan noktalar yine de hoş kaçmamıştır. Onu da aşırı duygusallığına versek de bu konu onu eleştireceğimiz bir nokta olarak kalacaktır.

 

İbrahim Halil Er
Devamını Oku »