Hz.Ömer'in (r.a.) Fethedilen Araziler Hakkındaki ve Ehl-i KitapKadınlarla Evlenme Hususundaki Uygulaması ve İslamoğlu; Yine GeldiHamsi Sezonu.

Hz.Ömer'in (r.a.) Fethedilen Araziler Hakkındaki ve Ehl-i Kitap Kadınlarla Evlenme Hususundaki Uygulaması ve İslamoğlu; Yine Geldi Hamsi Sezonu.

Mustafa İslamoğlu: Suriye'nin harpte ele geçirilen arazilerini (Savafi) Kur'an'ın açık hükmüne ve Nebevi uygulamaya rağmen askere dağıtmayan; Kur'an'ın açık iznine rağmen Ehl-i Kitap hanımlarla evliliği yasaklayan Hz. Ömer, bütün bunları Allah'ın hükmüne karşı geldiğinden dolayı mı yapıyordu? (1)

Cevap:

1. İslamoğlu: "Suriye'nin harpte ele geçirilen arazilerini (Savafi) Kur'an'ın açık hükmüne ve Nebevi uygulamaya rağmen askere dağıtmayan..."

Cevap:

Prof. Saffet Köse:
Tartışmanın temelinde, anveten (savaş yoluyla/güç kullanılarak) fethedilen toprakların Enfal Sûresi’nin (8) 41. ayeti uyarınca beşte biri çıkarıldıktan sonra kalan kısmının gazilere dağıtılması gerektiği, Hz. Peygamber’in uygulamasının da (mesela Hayber’de) bu şekilde olduğu, Hz. Ömer’in ilgili ayet ve Peygamber uygulamasına rağmen maslahat düşüncesinden hareketle farklı davranarak bu toprakları sahiplerinde bırakmak suretiyle haraca bağladığını, bunun da nassla sabit olmuş hükümlerin maslahat gerektirmesi halinde değişebileceğine bir delil teşkil ettiği iddiası vardır...Hz. Peygamber silahla elde edilen Benî Kureyza, Hayber ve Vâdi’l-Kura ganimetlerini Enfal suresinin 41. ayeti doğrultusunda beşte dördünü savaşçılara, beşte birini de ayette zikredilen diğer sınıflara olmak üzere dağıtmış, ancak Hayber’in bir kısmı[13] ve Vâdi’l-Kuraarazisi Yahudilere yarıcılıkla işletme­ye verilmiştir. Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Hayber Yahudileri bu topraklar­dan çıkarılırken araziler tekrar hisse sahiplerine dağıtılmıştır. Benî Nadir ve Fedek arazisi barış yoluyla ele geçirildiğinden Haşr suresinin 6-9. ayetlerinin hükmü uygulanarak Resul-i Ekrem’e ait kabul edilmiş, o da elde edilen gelirleri yolcuların, Haşimoğullarının fakirlerinin ihtiyaçları ve devletin savunma giderleri için harcamıştır. Öte yandan Mekke, -İslam alimlerinin çoğunluğuna göre- kuv­vet kullanılarak fethedilmiş fakat Hz. Peygamber Mekkeliler’in mallarına ne ga­nimet (8/41) ne de fey (59/6-9) hükümlerini uygulamıştır....

Kur’ân hükümleri ve Hz. Peygamber’in uygulamaları ile sahabe tatbikatı­nın doktrindeki yansımaları da şu şekilde olmuştur. Hanefiler fethedilen toprak­larda nihai kararın devlet başkanına ait olduğunu bir başka ifadeyleHz. Pey­gamber’in bu alandaki uygulamalarının bir devlet başkanlığı tasarrufu olduğunu savunurlar. Buna göre Devlet başkanı savaş yoluyla fethedilen topraklara dilerse Enfal suresinin 41. ayetini uygulayarak belirlenen yerlere harcanmak üzere beşte birini aldıktan sonra kalanını savaşa katılanlara dağıtır, dilerse eski sahiplerinde bırakarak haraca bağlar. Birinci durumda toprak, öşür; ikinci durumda harac arazisi olur...Bizzat Hz.Ömer’in kendi ifadeleri de Hanefîler’in konu ile ilgili yorumları­nın daha tutarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü ganimet (8/1, 41) ve fey (59/6-10) ayetleri (li’r-resul ifadesindeki lam aidiyet ifade eder) bu konudaki tasarrufun Devlet başkanı sıfatıyla Hz. Peygamber’e ait olduğunadelalet eder. Hanefilerin bu yöndeki tercihinde Hz. Peygamber’in ilgili ayetler yönündeki uygulamaları etkili olmuştur. Resul-i Ekrem tasarruflarında sadece bir Peygam­ber olarak değil farklı konumlarda hareket etmiştir. Bunlardan birisi de devlet başkanlığı tasarrufudur. (2)

Yazının tamamı:
http://www.islamhukuku.com/Uploads/Sayilar/sayi7__%28p13-49%29564.PDF

Sonuç: Hz. Ömer (r.a.), ahkamı değiştirmemiş, zamana uydurmamıştır. Maslahat düşüncesiyle veya dönemsel şartlara bakarak Kurani bir hükmü iptal etmemiştir..Tam tersine; Kuranı ve ahkamı uygulamıştır..Hz. Ömer (r.a.) için bunun tersi durum yani Kur'an'ın hükmünün uygulanmaması söz konusu olamaz..Hanefi fıkhında yerini bulan bu hüküm, Sahabilerin istişarede vardıkları ortak neticedir ve bu yönüyle Sahabi icmasıdır..Dolayısıyla fetihlerle elde edilen arazinin harac arazisi olarak değerlendirilmesinin Kur'an'a uygun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz..

2. İslamoğlu: "Kur'an'ın açık iznine rağmen Ehl-i Kitap hanımlarla evliliği yasaklayan Hz. Ömer.."

Cevap:

a-Hz. Ömer'in İslam’da bir yasak olma­masına rağmen -Müslüman kadınların boşta kalmaması ge­rekçesiyle- ehl-i kitap gayrimüslim kadınlarla evliliği yasaklaması mevzuubahis değildir:

Prof. Dr. H. İbrahim Acar:
Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, Maide suresi 5. ayetin açık müsaadesine rağmen Medain valisi Huzeyfe b. El-Yeman ile ehli kitaptan olan karısını ayırmak isteyince[1] Huzeyfe evliliğimizin haram olduğunu mu söylüyorsun diye sordu. Bunun üzerine Hz. Ömer, “hayır, ancak onlardan fuhşa meyyal olanları almanızdan korkuyorum” şeklinde cevap vermiştir.[2] Bir başka rivayete göre ise Hz. Ömer “ Hayır, ancak yabancı kadınlarla evlenmenin yaygınlaşmasından ve müslüman kadınlara rağbet edilmeyeceğinden korkuyorum” demiştir.[3] Ehli kitap kadınlarla evlenmenin caiz olduğu kanaatinde olan Hz. Ömer’in bu müdahalesi mevcut hükmü kaldırma değil maslahata binaen geçici bir uygulama olabilir. [4] Onun bu tavrı muhtemel bir zararı önleme düşüncesinden kaynaklanmıştır. Bu zarar ise, ifade edildiği gibi ya kitabi kadınların ahlak dışı bir harekette bulunmalarından emin olmamak ya da müslüman erkeklerin kitabi olan kadınları tercih ederek müslüman kadınlarla evlenmekten kaçınmaları korkusudur.[5] Hz. Ömer’in Hüzeyfe’ye götürmüş olduğu tekliften müslüman erkeğin ehl-i kitap bir kadınla evlenebileceği ancak yapılacak bu tür evlilikler konusunda dikkatli davranılması gerektiği de anlaşılmaktadır. Tabi ki burada müslümanların maslahatı ön plana çıkmaktadır. İffet sahibi ehl-i kitap kadınlarla evlenmede bir maslahat bulunmuyor ve bu tür evlilikler müslüman ailelere dolayısıyla İslâm toplumuna zarar veriyorsa o takdirde mübah olan ehl-i kitap kadınlarıyla evlenme hükmü harama dönüşür. [6] Çünkü ailelerin içinde bulunduğu ortam toplumun şekillenmesinde etkili olmaktadır.

[1] Bazı rivayetlere göre ise Hz. Ömer, Huzeyfe’ye karısını boşamasını tavsiye etmiştir. (Sabuni, a.g.e., I, 288; bkz. İbn Kesir, a.g.e., I, 257
[2] Cessâs, a.g.e., II, 324; Kurtubi, a.g.e., III, 68; İbn Kesir, a.g.e., I, 257.
[3] İbn Kesir, a.g.e., I, 257.
[4] Kurtubi, a.g.e., III, 68; Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, İstanbul, 1995, s. 173.
[5] İbn Kesir, a.g.e., I, 257; Zuhayli, a.g.e., VII, 155.
[6] Mübeşşir et-Tirâzi el-Hüseyni, el-Mer’etu ve Hukukuha fi’l-İslâm, Kahire, 1977, s. 175­176...(3)



b- Devlet başkanının tasarrufunda olan, muamelata giren (4) bu gibi uygulamalardan Kuran'ın açık hükmüne muhalefet çıkarmak aynen Kuran'ın deniz avını helal kılmasına rağmen (Maide 96: Deniz avı ve onu yemek size de, yolculara da, geçimlik olarak helal kılınmıştır...) devlet reisinin belirli gerekçelerle avlanmaya bir müddet izin vermemesini Kuran'a aykırılık olarak nitelemeye benzer. Aslında meseleye bir mübahı haram kılmak açısından değil bir zararı gidermek açısından bakıldığında sorun kendiliğinden hallolur..Şeri hukuk sistemi olsaydı ve halife de hamsi veya başka bir balığın avlanmasına belirli sezonlarda ruhsat verseydi bu durumu İslamoğlu Kuranın açık emrine aykırılık olarak niteleyebilecek miydi?. Veya ziraat esas itibariyle helal olmasına rağmen tarımda bazı kısıtlamaların getirilmesini de aynı şekilde şeri hukuka aykırı mı bulacaktı? (Örnek: Amik ovasında 2'nci ürün ekimi yasaklandı.
Türkiye'nin en verimli ovalarından Hatay'daki Amik ovası can çekişiyor. Ovayı besleyen su kaynakları her geçen yıl kuruyor. Devlet Su İşleri Şube Müdürlüğü su sıkıntısı yüzünden ova çiftçisine ikinci ürün ekimini yasakladı.(5))

İslamoğlu'nun mantığına göre her iki örnekte Kuran'ın ve şeriatın açık hükümlerine muhalefet olmalıydı..Ama değil..Burada öncelikle haram/yasaktan değil zararın definden söz etmeliyiz..Aynı şekilde Hz. Ömer'in (r.a.) devlet başkanı sıfatıyla mevcut hükmü kaldırma değil ama maslahata binaen geçici olarak böyle bir uygulamaya gitmesi, ne Kuran'a ne de sünnete aykırıdır. Başka bir deyişle, bu tarz uygulamalardan Kuran'a aykırılık çıkartmak mümkün değildir..Çıkartılırsa devlet düzeni kurulamaz..Örneğin askerde zorunlu olarak bir üniforma giyilmesi, Kuran'da ve hadiste böyle bir emrin olmamasıyla itiraz edilemeyeceği gibi şeri manada mübahın haram kılınması olarak ta değerlendirilemez..

Örnekler çoğaltılabilir..Amr bin As (r.a.) bir sefer sırasında ateş yakmayı yasakladı..Askerlerden bazıları itiraz etti..Oysa ateş yakmak veya seferde iken ateş yakmak, ısınmak, ihtiyaçtır ve mübahtır.."Nasıl olur da Amr bin As (r.a.) yasaklar" tepkisi koyulabilir mi? Rivayete bakalım:
Mücâhidlerin gittiği bölge çok soğuktu. Isınmak için ateş yakmak istediler. Amr bin As karşı çıkarak dedi ki:
- Kim ateş yakarsa, onu yaktığı ateşin içine atacağım.
Onun bu sözleri Ashabın çok ağrına gitti. Hazret-i Ömer, onun bu sözlerini işitince çok üzüldü ve yanına gitmek istedi. Hazret-i Ebu Bekir ona engel oldu:
- Onu kendi hâline bırak. Resul-i ekrem onu, savaştaki üstün bilgisi yüzünden bize kumandan tayin etti. (6)

Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Eğer Hz. Ömer (r.a.) Kuran'a göre Ehl-i Kitap kadınlarla evliliğin hükmünü yasak/haram bulduğunu savunsa idi o zaman bir aykırılıktan bahsedilebilirdi..Öte yandan İslamoğlu'nun kendi tarzıyla bile baksak buradan Kuran'a aykırılık çıkarılamaz..Çünkü kendisi yasak ile haram arasına fark koyar..(7) Hz. Ömer'in (r.a.) uygulaması ise haramlık değil yasaklık temelli..
***
(1) Mustafa İslamoğlu, Fıkıh ve İbadet Yazıları, Düşün yayıncılık, s. 32.
http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/1999/mart/24/yazarlar/islamoglu/
(2) http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2014/02/hzomerin-fethedilen-arazileri-ganimet.html
(3) http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2014/02/remel-3-talak-ehl-i-kitap-kadnla.html
(4) http://www.sevde.de/Fikhi/M/M1/muamelat.htm
(5)http://www.cnnturk.com/2008/turkiye/07/24/amik.ovasinda.2nci.urun.ekimi.yasaklandi/484718.0/index.html
(6) http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3654
(7) http://www.mustafaislamoglu.com/HD252_nebi-nin-helal-ve-haram-koyma-yetkisi-var-mi-.html



http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2015/01/hzomerin-ra-fethedilen-araziler.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder