Huda-i Mevhum

Huda-i Mevhum


Ey arif! Hakikatta malûmun olsun ki, Âdemoğullarından pek çok kimseler farazi ve sahte (mevhum ve masnu’) bir İlaha taparlar ve daima da tapmaktadırlar. Çünkü her şahıs kendi fikir ve hayalinde bir şey tasavvur eder. O tasavvur ettiği şeye İlah  diye inanıp ona tapar. Herkesin tasavvur ettiği şey onun farazi ve sahte İlahı olur. Bütün insanlar bu tasavvurdan ırak olmaz. İşte böyle olan kimseler bütün gün putperestleri gıybet edip ‘putperestler kendi elleriyle put­lar yapıp ona taparlar’ diyerek onları kötülerler. Kendilerinin de bütün ömürlerinde diğer putperestler gibi olduklarını ve daima öyle olmak istediklerinini bilmezler. Rablerin Rabbı, gerçek Ma’bûd ve mutlak İlah’dan gafildirler.

Bu meselenin hariçte misali şudur: Bir abid Hz. Hızır’ın vasıflarını işitmekle ona aşık olup gece gündüz onunla karşılaşmayı ve sohbet etmeyi temenni edermiş. Fakat Hızır ismini işittiğinde şu kıyafette şu görünüşte olmalı diyerek hayalinde bir görünüş tasavvur etmiş. Bir gün halvette Hz.Hızır kendi cismani kıyafeti ile o abide görünüp ‘İşte görmek istediğin Hızır benim’’demiş.Abid hemen Hz.Hızır’ın suretine bakıp görmüş ki kalbinde tasavvur ettiği kıyafette değil. Abid ona ‘Sen Hızır değilsin’ demiş. Hızır (a.s.) abdie, ‘Niçin ben Hızır değilim’ dediğinde âbid, ‘Benim tasavvur ve vehm ettiğim Hızır bu kıyafette değildir’ şeklinde cevap verince, Hızır (a.s.) ona şöyle demiş: ‘Öyleyse sen bana aşık değilsin; ancak kendi tasavvur ve kuruntuna aşıksın’. Ve sonra kaybolmuş.''



Aziz Nesefi,Hakikatlerin Özü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder