Padişahlar İçki İçer Miydi ?

Padişahlar İçki İçer Miydi ?

13-07-2009 tarihinde kanalın birindi (atv) tarihçi olarak sunulan Prof.Halil Berkay,topkapı sarayında içkili bir kutlamayı protesto edenler ağır bir şekilde saldırıp,kaos ortamı oluşturmak için mal bulmuş mağribi gibi saldırmalarını fırsat bulanlar gibi,bu tarihçi de pervasızca;’Bütün osmanlı padişahlarının hepsi de içerdi.”demesi,belli ki araştırma ve belgeli konuşmaya dayanmadan,tamamen hissi,belki de kin ve nefretle karışık bir çıkışın eseriydi.

Bunun üzerine belgeli konuşmak için bir araştırmaya koyulduğumda, epeyce çalışmaların mevcut olduğunu gördüm.

Eğer genel bir hüküm vermek gerekirse;’Osmanlı padişahlarının hepsi de evliyadır.’demek,içki içerlerdi demekten daha mantıklı,anlayışlı ve seviyeli bir davranış olurdu.
Hiç bir şey hatırlanmıyorsa bile;4.Muradın genel koymuş olduğu yasak bile hatırlanması daha insaflı olurdu.O da Aziz Mahmut Huda-iye mensub idi.
Ve bu insanların Mekkeye ve Rasulullaha aşık oldukları en cahili tarafından bile bilinmektedir.

Yavuz Bahadıroğlu bir makalesinde;

“Fatih’in oğlu Sultan İkinci Bayezid’e (Veli Bayezid) aittir. Sancakbeyine kısaca şöyle diyor:

“Sancağınıza bağlı şehir, kasaba ve köylerde, düğünlerde, toplantılarda ve benzeri yerlerde açıkça şarap içildiği, çeşitli sarhoş edici içkiler kullanıldığı, her türlü rezalet ve sefâhetin irtikâb edildiği, ayrıca İslâm’ın şe’âirine ri’âyet edilmeyerek fâsıkların bu gibi gayr-i meşrû fiillerinden, bütün Müslümanların ve özellikle de âlimlerin ve sâlihlerin rahatsız olduğu dergâhımıza arz olunmuştur… Emrim size ulaşınca, bu konuda tam ihtimam gösteresuz… Bundan sonra hiçbir yerde, fâsıklar toplanub açıkça günâh işleyemeyeler ve İslâm’ın şe’airine gereği gibi riâyet edeler…
Emir Sultan lâkabıyla meşhur Es-Seyyid Şemsüddin Mehmed bin Aliyyül Buhari’nin (Emir Sultân) Bursa Kadısı olduğu günlerde, Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid’in mahkemede şahitlik etmesi icap etmiş. Ancak Padişah, Emir Sultan’ın sert tepkisiyle karşılaşmış:

“Terk-i cemaat eyledüğün şuyu’ bulmağılen, şahadetün caiz değildür.”

Yani, “Namazlarını cemaatle kılmadığın söylendiğinden şahitliğini kabul etmiyorum.”
Öyle zannediyorum ki;dünyada hiç bir millet kendi tarihinden bu kadar kopuk olsun,kin ve nefretle dolsun!
Bu padişahların yanında halifeler bulunur,bunlar değil içki gibi büyük günahlardan olan bir meselede,en küçük bir konuda bile şeyhulislama danışır,ona göre hareket ederlerdi.
Bir çoğu,başta tenkid edilenlerden olan 2.Selim bile kendi adına cami yaptırmış ve Halveti tarikatına mensubtur.
“Şair ve Tarihçilerin kullandığı ıyş ve işret saki ve bade gibi kelimeleri şahit gösterip te bu hükmü vermek tamamen hatalıdır.Divan şiirinde meyhane tekkeyi;saki sevgiliyi ve şeyhi;bade ve şarap ise ilahi aşkı sembolize eder.”
Özellikle en büyük veli özelliğine sahib Abdulhamid Han için böyle bir iftirada bulunmak,haçlı saldırı ve zihniyetinden daha şenice bir davranıştır.
“İŞTE TANIKLAR

“Abdülhamid içki içmezdi”
Şadiye Osmanoğlu (kızı)
Babam içki içmez, içenleri hoş görmezdi. Saraya sokulmasını da yasak etmişti. Dindar, Allah’ına bağlı, büyük bir Müslüman idi. Abdestsiz yere basmazdı.

Ayşe Osmanoğlu (kızı)
Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslüman’dan başka bir şey değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur’ân-ı Kerim okurdu. Herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususî bahçesinde beş vakit Ezân-ı Muhammedî okunurdu.

Celâleddin Velora Paşa (Avlonyalı Ferid Paşa’nın oğlu)
Az yer, içki içmez, kumar oynamaz, ibadetinde kusur göstermezdi. Çok defa; “Boş olan bu hayatı, Tanrı’ya teşekkür için ibadetle geçirmek gerekir.” derdi.

Semih Mümtaz (Reşid Mümtaz Paşa’nın oğlu)
Şehzadeliğinde bilhassa açıklıklarda yemek yemeyi tercih eder, bu gibi âlemlerin içkisiz eğlencelerine iltifat eylerdi.

İbnülemin Mahmud Kemal İnal (alim)
Ayş ü işrete ve fuhş u rezîlete rağbet etmezdi. Salâbet-i diniyyesi müsellem bir Müslim idi. Ferâiz-i diniyyeyi edâda asla tekâsül [kusur] göstermezdi.”

Osmanlı padişahlarını altı asırdan fazla muvaffak kılan,şimdiki Türkiyenin 30 katı yani 24 milyon m2 bir alana kadar ulaşmasına sebeb olan;onun saltanat ile maddeyi,hilafet ile de manayı beraber götürmesindendir.
Bu insanlar içkini büyük günahlardan olduğunu bilmelerinin yanında,dünyevi hukuk cihetinden getireceği cezanında şuurunda olan kimselerdi.
Hasenatları ve seyyiatları cihetiyle değerlendirilebilirler.Zira onlarda beşerdir.Ancak onlara yapılan isnadlar,meyhane ağzı,berduş sokağının ağzı kullanılarak yapılmaktadır.

“Türkler müslüman olduktan hemen sonra, İslâm’a muhâlif olan bütün âdetlerini de kâideten ve nazarî olarak tamamen terketmişlerdir. İslâm’ın te’siri altında ve ilk müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar devrinde (X. asır) kaleme alınan Kutadgu Bilig’deki şu cümleler, bunun en bâriz misâlidir:

“Bey içki içmemeli ve fesatlık yapmamalıdır; bu iki hareket yüzünden, sonunda ikbâl elden gider. Dünya beyleri şarabın tadına ulaşırlarsa, memleketin ve halkın bundan çekeceği zahmet çok acı olur. Bey içki içer ve oyunla vakit geçirirse, memleket işini düşünmeğe ne zaman fırsat bulur?”
II. Bâyezid’in İçkiyi Yasaklayan )9 maddelik )Bir Fermanı’nda:Birincisinin tercümesi şöyledir:

“1. Dergâhıma arz olundu ki, sancağınıza bağlı şehir, kasaba ve köylerde, düğünlerde, toplantılarda ve benzeri yerlerde, açıkca şarap içildiği, çeşitli sarhoş edici içkiler kullanıldığı, her türlü rezalet ve sefahetin irtikâb edildiği görülmüştür. Ayrıca İslâm’ın şeâirine ri’âyet edilmeyerek fâsıkların bu gibi gayr-i meşrû fiilerinden, bütün müslümanların ve özellikle de âlimler ve sâlihlerin rahatsız olduğu bildirilmiştir.”
Türkiye Cumhuriyetini yükseltme uğruna,Osmanlıyı yerden yere vurma bir tik haline gelmiş,bilinçsizce sürdürülmektedir.

Bu da eğitimde geçmişe küfretme,tarih bilincinin verilmemesi,geçmişten kopuk,köksüz bir gelişme sürdürmeye çalışmanın ürünüdür.
*Onlar Böyleydi

*” Yavuz Sultan Selim Han Gazi,İslamiyet’i tek bir bayrak altında toplamak gayesi ile çıkmış olduğu Mısır seferi sırasında, daha önceleri Cengiz ve Timur’un geçemeyip yüz geri döndükleri korkunç Tih çölünü mucizevi bir şekilde on üç günde geçti.
Bu geçiş esnasında askerinin önünde, yaya vaziyette, mütevazi bir şekilde iki büklüm olarak yürüyen Koca Yavuz’a vezirlerinin, “Hünkarım, atınıza binseniz” demelerine karşılık, Büyük Sultan gözyaşları içinde şu cevabı vermiştir:

“Nasıl binerim!… Görmüyor musunuz, Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) önümüzde bize yol gösteriyor.”

*” Sultan Mehmed Reşad’ın ortanca oğlu Şehzade Necmeddin Efendi vefat ettiğinde, padişahın yakınlarının büyük üzüntüye kapılmaları üzerine Sultan Reşad tam bir tevekkülle şöyle demiştir:

“Bizler zaten milletin sırtında büyük bir yük halindeyiz. Ben bir evlad kaybettim, fakat millet bir yükten kurtuldu.”

*” II. Abdülhamid Han’ın karısı Müşfika Sultan, kocasının vefatından sonra ve kızının da Avrupa’ya sürgün edilmesi üzerine, İstanbul’da yıllarca yalnız yaşamıştır.

Kızı Ayşe Sultan annesini defaatle Avrupa’ya yanına çağırmasına rağmen gitmemiş, bunun sebebini soranlara şöyle cevap vermiştir:

“Efendim pek kıskançtı. Harem ağaları bile başlarını kaldırıp yüzüme bakmaktan men edilmisti.
Avrupaya gittiğimi, yüzümü yabancı erkeklerin gördüklerini kabrinde hissederse güceneceğini, azap duyacağını düşündüm.
Onun için de kalbime taş basarak yıllar yılı dar-ı dünyada evladımın hasretine katlandım.”

Padişahı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden âlâ imiş. (Yavuz Sultan Selim)

*Sultan 1.Ahmet mısırdaki bir zatın türbesinden getirttiği peygamberimizin ayak izini Sultan Ahmet camiinin sol tarafına koydurtacakken, manevi meclisde peygamberimize durumlarını ve hacetlerini anlatan sultanlarla birlikte bu zatta 1.Ahmetten şikayetçi olup,daha önce mübarek ayak izinin orada olmasından dolayı gelip Fatiha okuyanların şimdi gelmemelerinden dolayı şikayetçi olduğunu söylemesi üzerine,caminin açılışına iki gün kalmışken onu koydurtturmaz,kopyasını aldırtır ve daha sonra İsrail işgalinden sonra Topkapı sarayına getirilir.Ve şiirini yazıp,tacına kendi eliyle,kendi oymacılı ve ustalığıyla yerleştirir.

N’ola tâcum gibi başumda götürsem dâim,
Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-ı rusülün..
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidür,
Ahmedâ durma yüzün sür kademine ol gülün!..
*Yalan söyleyen Tarih ve Tarihçiler utansın!!!
Tarih,gerçek tarihçiler ve zaman onları utandıracaktır.

MEHMET ÖZÇELİK
13-07-2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder