İktisatperestlik



(1)-Tarih boyunca bütün toplum-kültürlerde ‘iktisât’, tıpkı solumak, yemek, içmek, evlenip aile kurmak gibi, üstünde durulmayacak kadar kendiliğinden anlaşılır, Frenklerin banal dedikleri, türden birtakım eylemelerin adı olmuştur. Hattâ, cinsiyet meseleleri gibi, hakkında konuşmak ayıp sayılırdı. İşte bu durum­daki ‘iktisât’, eşine benzerine geçmişte rastgelemeyeceğimiz yepyeni bir mede­niyetle birlikte hayatın ve bilcümle ifadelerin, başka bir sözle, söylemlerin, mer­kezini işğâl eder olmuştur.

(2)‘Makine’, kısaca, kendine vucut veren parçalar ile unsurların eşgüdüm hâlinde çalışarak verim sağlayan bir işleyiş bütünlüğüdür. Bir işleyiş bütünlüğünü açıp bunun içine baktığınızda, kurucu unsurlarını yahut yapıtaşlarını teker teker görebileceğiniz, bunların arasındaki neden - etki bağıntılarını teker teker tesbit edebileceğiniz iş gören yapıdır.(7) Böylece incelenmeye, çözümlenmeye açık olan, öyleyse gizli kapaklı, kısacası esrârengîz yanları yönleri bulunmayan işleyiş bütün­lüğü cinsinden mekanik yapılar insan elinden çıkmadır. İşte makine örneğinden hareketle, evrenin de bir işleyiş bütünlüğü olduğu öne sürülür olmuştur. Ne zaman­dır? Özellikle 1600lerden bu yana söz konusu iddia git gide güç kazanmıştır.

(3)İlk dönemlerde, meselâ Sir Isaac Newton'âz (1642 - 1727) bu işleyiş bütünlüğünün yaratılmış olduğuna inanılıyordu. Fakat öncelikle Ondukuzuncu yüzyılla birlikte bu inanç terkedilir olmuştur. Yaratıcısı bulunmayan, işleyiş yasa­ları doğrultusunda ezelden ebede dönüşümler geçirerek evrilen evrenin gerek tümü gerekse kapsadıkları, ilkece açıklanabilir süreçler veya varolanlardır. Böyle işleyen evreni ve kapsadıklarını inceleyip açıklayabilecek ‘ülküsel’ (ideal) bilim, fizik-kimyadır. O hâlde, fizik-kimya bilimleri ile bilim kollarının açıklayamadı­ğı süreçler yok sayılmalıdır; zirâ anlamsız, saçmadırlar. Fizik-kimya bilimlerinin, yânî çözümleyici aklın açıklamakta âciz kaldıklarına mucize diyoruz. "Ben kimim?”, “nereden gelip nereye gidiyorum?”, “niçin, nereden varoldum?', ‘“ben’imi çevreleyen bütün şu varolanların hikmet-i sebebi nedir?” türünden soru­lardan yansıyan irâdede kendini gösterip de insanın temel insan-olma  hâlini oluş­turan onun aslî vasfını, kimliğini çözümleyici akılla açıklamaktan kesinlikle âci­ziz.

Demekki insan, ama beşer değil, mucizedir. İnanışı, iyilik ile güzellik değer­lendirişleri, barınışı, yiyişi, içişi, konmuşu, aile ile topluluk bağlarını örüşü, sevişişi, iş görüşü, hak ile adâlet dağıtışı ve nihâyet teşkilâtlanışıyla insanın tüm kap- saycı eserine kültür diyoruz. İnsanın eseri kültür de mucizevîdir. Madem mucize­de çözümleyici aklın yeri yoktur, o hâlde orada inanç, salt inanç söz konusudur. İnanıp inanmamakta ise serbestiz. Görülüyor ki, inancın bulunduğu ortamda hür­lük vardır. Bir varolan insansa, onun hür olması lazım gelir. Hürse, insandır. İnsan, özden hürdür. Hürlüğün insandaki ilk ve asıl tecellî yeri, onun manevî—zihnî-ahlâkî âlemidir. Bu âlemin kötürümleşmesi, inşam hürlüğünden, dolayısıyla da insan-olma-durumundan eder. İşte, Kur'ân, serhoşluğu da bu sebeple yasaklar.

(4)Hür-olan, hürlüğünün hikmetisebebi demek olan kimliğini korumanın mücâdelesindedir. Kimliği olmayanın hürlüğü de yoktur. Hür-olmayan, ‘meka-nik’tir. Mekanik-olansa, her türlü işi direnmeden görmeğe teşnedir. İşte nasıl ilkin evren, doğa, dünya, mekanik kabul edilmişlerse, tedricen insan da dirim-beşer temeline indirgenerek kimliğinden, böylelikle de hürlüğünden yok­sun kılınarak mekanikleştirilmiştir. Böylece o, artık sömürünün konusu kılınmış­tır. Kimiliğini oluşturan cümle değerlerçin mücâdele veren ‘dindar-inanan-savaşan insan’, yanî mücâhid, kendine buyrulduğu biçimde hareket ve imâl eden, yiyip içen, mutlanmayan, ıztırâp çekmeyen, çiftleşip eğlenen beşer, demekki ‘iktisâdiyâtcı adam’(8) derekesine düşürülmüştür. Doğanın mekanikleştirilmesine maddecilik-mekanikcilik; beşerinkineyse iktisâdiyâtcılık diyoruz. Peki bu yeni dönem nerede, ne vakit başlamıştır?

 

Dipnotlar:

 

(7)-Fr structure fonctionnelle.

(8)- GeçL ‘homo economicus*

 

Ş.Teoman Duralı-Sorun Nedir?,syf:243-244

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder