Her Şey Aslına Döner

Her Şey Aslına Döner

Her şey aslına döner.

Yeryüzündeki müslümanlar da asılları olan İslâm’a dönecekler.

Bu dönüş, geriye doğru dönüş değil, asla, öze, köke dönüştür.

Dağı görmek istiyorsanız dağa kadar gitmeden de onu görebilirsiniz. Göz, dağı gördü mü, dağ, göze gelir.

Siz bir çukurda dağa arkanızı çevirmişseniz dağı geride kalmış savmanız, sadece size ait bir aldanıştır. Dağ belki arkanızda fakat çok yüksektir. Tepenizdedir. Siz çukurdasınız, o yüksektir. Bereketli yağmurlarını Allah’m izniyle göndermese ovada ot bile bitmez. Ova­nın görünüşteki ekinsizliğinden dolayı dağı küçümse­mesi ve kınaması ne kadar gülünçtür. Ekin ovada yeti­şir, ama dağın payım kim inkâr edebilir?

İnsan, İslâm’m önünde, dağın önündeki ova gibidir. İslâm’dan gelip kendinde esere ve verime dönüşen ni­metleri kendinden bilerek gurura kapılan insan, dağı küçümseyen çukurun gülünç durumuna düşer.

Ova aldanmaz, fakat insan aldanır. Ova alçak gö­nüllüdür, fakat insan çarçabuk gurura kapılır.

Bizim dağ ve ova meselemiz bir örnektir. Yoksa ger­çekte, dağlar da, ovalar da nimetin ve cezanın nereden geldiğini bilirler, öğünmezler, benliklerini ileri sür­mezler, ödevlerini yaparlar ve Hakkın takdiri önünde boyun eğerler.

İnsansa dağa arkasını çevirir ve dağ geride kaldı der. Halbuki dağ yerindedir, yerini hiç değiştirmez. Gerile­yen, ilerleyen insandır. Kendisinin gerilediğini görmez de dağı itham eder.

Halbuki, insan yüzünü dağa çevirse, dağ önünde olur. Dağ ileride olur. Ve gerekeni de o değil midir?

İslâm, en ulu dağlar gibi yerinde sabit, sağlam, başı dik ve tertemizdir. Kaypak olan, kaçan, saklanan, dağı kendi boş vehimleriyle itham eden insandır.

Tabiattan aldığımız dağ-ova örneği, insanın bütün aldanışlarında benzerini bulur.

İnsanın iyi olan asla dönmesi için Kur’an bir rehber olarak sağ ve diri, önümüzde ve başımızdadır.

Oruç, gözü keskinleştirir ve aldatıcı görünüşlere karşı insanı uyarır.

Namaz ruhu kuvvetlendirir; asla dönüşün engelle­rini ayıklar.

Zekât, insanın mal ihtirasından dolayı kam kirlenen birikmiş maldan kan alma, hacamattır adeta.

Zekâtı verilmiş mal, kanı arınmış bir kurbandır in­sanın önünde âdeta.

Eşyanın kan çarpmasından böylece korunmuş olur insan.

Komünizm, zekâtsız geçen çağlarda birikmiş kirli kanın çağımızda birdenbire patlak vermesidir. Evren­sel bir ceza gibi.

Müslümanlar asılları olan İslâm’a dönerlerse, umu­lur ki, insan da ona bakarak İslâm’a dönsün.

Çünkü: müslümanlar, ifratla tefritin çarpışmasında, ortadaki selâmetin topluluğudurlar. Hakem millettir­ler. Haktan ve hakikatten ayrılmazlar.

Müslümanlar, örnek millettirler. İnsanlık onu görse yüzeydeki aldanışı aşıp derindeki öze ulaşabilir.

Çağımızdaki her müslümanın ödevi, mümkün olan bütün gücüyle Islâm’ı önce kendi şahsında, sonra bütün insanlarda tam yaşanır bir hayat iksiri sayarak çalış­mak ve bu yolda savaşmaktır.

Her şey aslına dönecektir.

Kader çizgisi eğilmez, bükülmez.

İnsan kader çizgisinin dışına çıkamayacağını anlar da gurura kapılmazsa yol kolaylaşmış olur.

Yol kurallarına uyarak vekar ve onurla gitmeyen, kaderin itişiyle yuvarlana yuvarlana gider.

Sezai Karakoç,Günlük Yazılar 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder