Hayâ, Murakabe ve Güzel Ahlâk

Hayâ, Murakabe ve Güzel Ahlâk

Haris el-Muhâsibî’ye murakabenin başı nedir diye sorulunca o şöyle dedi: “Murâkabe, kalbin Rabbin yakınlığını bilmesidir.” Hayâdan sorulunca da: “Allah Teâlanın ona muttali olması sebebiyle içine kapanmasıdır” dedi. Ona: “Bu konudan biraz daha bahset” dediğimde “Geniş ve huzurluyken kalbin delinmesidir.” dedi.



Bu konuda onun başka bir cevabı daha vardır. O da: “Allah’tan hayâ etmenin mânası, Allah’ın razı olmadığı bütün değersiz varlıklardan kaçınmaktır” dedi. Bunun üzerine ben de ‘Peki Allah’tan hayâ edenin alâmeti nedir?’ dedim, o da: “Kişinin, hayâ edilecek mekânlarda görülmemesidir.” dedi.



Hâris el-Muhâsibî’ye hayâyı güçlendirip kıymetini artıran şeyin ne ol­duğu sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Kalbin, şükrünün azlığı ve yeter­sizliğine rağmen Allah'ın nimetlerinin üzerindeki tezâhürlerini bilmesidir.”



Onun bu konuda başka bir cevabı daha vardır ki o da şudur “(Kıyamet gününde sorulacak) suâlbilgisini kalbin bilmesi ve yarın (kıyamette) Allah’ın huzurunda zerre kadar şeyden bile suâlolunacağına vakıf olmasıdır.” Bunun üzerine ben de O’na “Bu konuda bana daha fazla bilgi ver” dedim. O da: “Hayânın kıymetini artırıp kuvvetlendiren şey, senin her türlü hâl ve hareketinde Allah’ın gördüğünü ve O’nun gözetimi altında olduğunu, senin hiçbir hareket ve sükûnetinin O’na gizli kalmayacağını bilmendir” dedi. Bunun üzerine O’na: “Peki Rabbinden haya edenin kalbinde galip olan durum nedir?” denilince şöyle dedi: “O’nu görme perdesi baştan aşağıya kapatılmışken onu cezalandırmaya muktedir olduğu hâlde, gören kimsenin  rüyetini tazim etmektir.‘Onun görünen zahir alâmeti nedir dediğimde: “Âzâların” dedi.



Ebû Bekir (ta.) Allah’a olan hayâsında ötürü yüzünü peçe ile örtmeden helâya girmezdi.

Mâlik b. Dinar şöyle demiştir: "Helaya çok girmem sebebiyle Allah’tan hayâ ettim ve rızkımın çakıl taşı olmasını ölene kadar da onu emmeyi istedim.” Ona dedim ki: "Ruhsat hâlinde şüphelilere el uzatırlar mı?” Dedi ki: “Subhânallah! Ey genç,ey genç (Sen ne diyorsun) Onlar mübâhın fazlasına el uzatmakta bile Allah’tan hayâ ediyorken şüphelilere nasıl el uzatsınlar?” Ben ona: Bana hayâ sahibinin görünen ahlâkı hakkında biraz daha bilgi verir misin?” dedim. O da dedi ki: “O Allah’a karşı hayasından dolayı yürürken başım örterdi. İşte bu zat Atâ es-Sülemî idi.”



Bir kimseye denildi ki: “Niçin mescidin içinde namaz kılmıyorsun?” O da dedi ki: “Ben Allah’a isyan etmiş bir vaziyette iken O’nun evine gir­mekten hayâ ederim. Bu kimse sabah akşam Allah’ın sevmediklerinden ve nehyettiklerinden kendisini garanti altına alacak bir azası bulunmaz bir vaziyette akşamlayıp sabahlayan kimseye benzer ki, böylesi bir kimsenin bütün fiilleri isabetlidir, görüş ve yaşantısı rızâ-yı İlâhîye uygundur, Allah’la irtibatı çoktur, ilmi geniştir, hilmi büyüktür, düşüncesi bol, tefekkürü çoktur, ahlâkı zariftir.”



Kendisine ahlâkın zarif olmasının mânası sorulunca o şöyle dedi: “Cömertlik ve sehavete devam etmekle birlikte şüphe ahlâkını terk etmektir. Böyle bir kimsenin ahlâkı temiz, düşünceleri saf, kalbine korku ve hüzün hâkim olmalı ki, böylece o bununla ancak O’nunla huzura eren ve O’na itaate meyi eden hâlin değerine işaret eder.”



Haris el-Muhâsibî’ye hayâyı çirkinleştirip zayıflatan şey nedir?’ diye sorulunca o cevap olarak şöyle dedi: “Ruhların arzu ve isteklere yönlendirilmesidir.” Nitekim Hakim de bu konuda şöyle demiştir. “0’nu murâd edenler, O’nun onların ruhlarım O’nun dışındaki şeylere (mâsivâya) yönlendirir bir hâl üzere görmesinden hayâ ederler.” Bunun üzerine ona: “Peki şüpheli işler nelerdir?” diye sorulunca o şöyle cevap verdi: “Hırs çokluğu, himmet ve gayret kaybı, ruhsatla amel ederek yokluğu zarar vermeyecek şeyleri edinmek, tul-i emel, fakirlik; korkusu ve şükrün zâyi edilmesidir.”

İbn Furek - Tasavvuf Istılahları

(Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder