Bir Dinsizlik örneği Daha!.(2)

Bir Dinsizlik örneği Daha!.(2)

“İBADETLERİ ZAMANA UYDURMA VE ÎSLAMİYETl ISLAH(!) PROJESİ” VEYA “DlNDE REFORM VE KEMALİZM”

15 ve 22 Mart 1926 tarihlerinde ilk Türkçe namaz ve ilk Türkçe hutbe ile Göztepe Camii İmamı Hoca Cemaleddin Efendi’nin verdiği dinde reform mesajı, 20 Haziran 1928 tarihinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Faklütesi profesörlerinden 10 profesörün verdiği teklifle resmen devlet gündemine giriyor ve *'‘İbadetleri zamana uydurmak ve İslâmiveti ıslah(!)” projesi adı altında dinde reform hareketleri, devlet-din ortaklığıyla kendini göstermeye başlıyordu.

“Namazların Türkçeleştirildiği, ibadetlerin her çeşidinin Türkçe olarak yapılmak istendiği, camilere ayakkabılarla girilip, gardroplann tesis edilmek istendiği, saz, keman, piyano, davul gibi enstrümantal aletlerle güya musiki eşliğinde ibadetlerin lahutileştirilmek istendiği; musikiye yatkınlık için de, bütün cami müezzin ve imamlarının devlet konservatuvarlannda güzel ses ve musiki talimi görmeleri istendiği, dinde reform hareketleri, değişik zamanlarda, ama sürekli bir zihniyet olarak 1928 yılından 1950 yılma hatta 1960 yıllarına kadar varolagelmiştir.

Devlet adına, laiklik ve Kemalizm adına dini toptan aslından; vahiyden so-yutlaştırmaya yönelik olan, dinde reform hareketlerinin ve İslamiyeti Islah! projelerinin bizce en ilginci, Halk Partisi iktidarının son yıllarına doğru, önce CHP Kurutlayı’na, sonra Hükümete ye Bakanlar Kurulu’na teklif edilen “Dinimizde Reform ve Kemalizm” başlıklı önerileridir.

Her satın dinsizlik ve küfür kokan ve İslâm diye vahiyden apayn bir anlayışı; Kemalizm anlayışım, “Yeni İslâm” diye takdim eden bu görüşler, “Halk Partisi hükümetinin en baş destekçilerinden biri olan yazar Osman Nuri Çerman’a aittir.”

Osman Nuri Çerman, daha sonraları görüşlerini 1956 yılında, “Türkiye İçin Dinde Reform’ ’ adıyla kitaplaştırarak halk nezdinde de yayılmasına çalışmış, ancak 1950 iktidar değişikliğiyle birlikte aradığı siyasi ortamı bulamadığı için, tekliflerini bir kez daha devlet ve hükümet düzeyinde gündeme getirememiştir.

“Hiçbir ilmi değeri olmayan, İslâm dinini. Peygamber (ş.a.a.)’i, Kur’an-ı Kerim’i, dini ibadetleri ve din görevlilerini alçaltmaya ve bu değerlere hakarete yönelik*' düşünceleriyle Osman Nuri Çerman, tekliflerini gerekçeleriyle beraber aşağıdaki şekilde dile getirmiştir:

1949-1950 yıllarında gündeme gelen bu teklifler, aynı zamanda “Tek Parti'* iktidarının Türkiye'deki dini hayatı 25 senede nerelere getirdiğini ve hangi seviyeye ulaştırdığını göstermesi açısından çok ibretamizdir.

20 Haziran 1928'de başlayan ‘Dini ıslah" projeleri, 20 sene sonra biraz daha *‘Genişletilmiş ve modernize edilmiş ıslah(!) projesi" ile Müslaman halkın karşısına çıkarılmıştır.

Dinde Reform ve Kemalizm'' başlıklı 53 madde de özetlenen ve halka 44 Yeni Islâm'' projesi diye takdim edilen proje şöyle idi:(3)

Üstelik bu teklifler Halk Partisinin Büyük Kurutlayında, Devlet ve Hükümet başkanları ile Cumhuriyet Senatörleri ve Milletvekillerinin huzurunda yapılmıştır.

 İşte meşhur ''Yeni Din'* veya ''Yeni Islâm” projesi:

Yenî Din Veya Yeni İslâm

Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları ve Bakanlar ile Sayın Senatör ve Milletvekilleri: Bir temenni mahiyetinde olmak üzere Dnimizde Reform ve Kemalizm"e ait bir kanun tasarısına esas olabilecek düşüncelerimi metin ve gerekçe olarak aşağıda sunuyorum. Bir milletin kalkınmasında ve çökmesinde dinî hayatın asrın icabatına uygunluk derecesinin ne büyük rolü olduğunu takdir buyuracağınızdan eminim. Daha mutlu bir vatan görmek aşkından başka hiçbir hırs ve emeli olmayan bir emekli öğretmenin, Atatürk'ün demeçlerini mi'yar yaparak hazırladığı naçiz satırları lütfen sabır ve sükûnetle okuyunuz. Eğer sizler düşüncelerimize hak verirseniz bu fikirleri usul ve tekniğine göre kanun haline koyarak millete sunmanızı rica ve niyaz ederim.

Derin saygılarımla.

Osman Nuri Çerman Dinimizde Reform ve Kemalizm Dergisi

Sahibi ve Başyazarı Cumhuriyet Halk Partisi Karagümrük Nahiye İdarecisi

 

Dini Değiştirmek, Laikliğe Aykırı Değildir?

Gerçi laiklik dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine kanşmaması anlamına gelirse de dinî faaliyetler, devlet müesseselerini, halkın medeni hayata uygun yaşamasını ferdin iktisadi hayatta gelişmesini, dinamizmini, vatanın menfaatine aykırı olan kanaatlerle uyuşturuyor ve millî birliği dinli, dinsiz diye bozmak için tahrik vasıtası olarak kullanıyorsa TBM Meçlisi, devletin emniyetini, ammenin intizam ve selâmetini temin için kanun koyması zaruridir. Din bakımından da Büyük Millet Meclisi İcma-ı Ümmet yetkisine sahiptir. Esasen laiklik, devletin dini teröre karşı istiklâli için ortaya atılmıştır.

Nitekim din veya dinle ilgili olduğu için dokunulmaz, karışılmaz denilen şu dini Re-formlar T.B.M. Meclisinden çıkan kanunlarla vücut bulmuş ve Türkiye'yi batı milletler camiasının şerefli bir varlığı haline getirmiştir.

— 3 Mart 1924 tarihli kanunla Allah'ın Gölgesi, Peygamberin Vekili sayılan Halifelik kaldırılmıştır.

— 429 sayılı kanunla İslâm dininin en büyük otoritesi sayılan Şeyhülislâmlık ve onun yerine konulan Şeriyye vekâleti lâğvedilmiştir.

Esaslarını Kur’an ayetlerinden alan şeriat yerine 1926 yılında laik esaslara dayanan Medeni Kanun kabul edilmiştir.

3 Mart 1924'te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim müesseseleri birleş-tirilmiş, gericiliğin, arapçılığın karargâhı olan medreseler kaldırılmıştır. Hepsinde, mübarek mukaddesat sanılan ve fakat Türk milletinin muasır medeniyet seviyesine ulaşmasını engelleyen meselâ tekkeler, zaviyeler, üfürükçülük, muskacılık, Arap harfleri, dini kılıkla dolaşmak gibi din'i hayatta yapılan reformlar hep ama hep kanunla olmuştur. Bu sebeple dini hayatımızda milli, medeni, ilmi esaslarla çelişen faktörleri kanunla kaldırmak hepiniz ve hepimiz için vatani bir vecibedir. Bu kanun aynı zamanda kalkınmamızı hızlandırmak için dinden fayda sağlayacak, dini hayatımızda ödev alan kadroyu bu uğurda en verimli elemanlar haline getirecektir. Bu sebepten Dinimizde Reform kanununu çıkarmak laikliğe aykırı değil, Türk tarihine (Atatürk Devrimleri gibi) yeni bir şeref yaratıcı olacaktır.

 

Kemalizm ve Din

Mutlu bir vatan için düşündüğümüz "Dinimizde Kemalizm Reformu"na ait kanun tasarısı metin ve gerekçesinde dayanağımız ve mi'yarımız bilhassa Ulu Atatürk'ün Adana'da 16/3/1923'te söylediği şu temel düsturlar olmuştur

A- "Bizi yanlış yola sevkeden habisler çok kere din perdesine bürünmüşlerdir..."

B- “Sâf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir..."

C- "Milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi-altındaki melânetten gelmiştir..."

Ç- "(Millet için) hayırlı, akla, dine uygun (Reform) meseleleri hakkında hafta tatili dine aykırıdır gibi sözlerle sizi iğfale çalışan habislere din adamlarına iltifat etmeyiniz..."

D- "Bilhassa bizim dinimiz için bir mi'yar vardır Bu mi'yarta hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz, hangi şey ki akla, manüğa, halkın menfaatlerine uygundur, hiç kimseye sormayın, o şey dine de uygundur. Ama siz yine de dindarlara hiç sormayın!.."

E- "Bir dinin, tabii olması için akla, mantığa, ilme, fenne ve vatanın menfaatine uygun olması lâzımdır..."

F- "Bazı kimseler asri olmayı kâfir olmak sanıyorlar, bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların (medeni milletlere) esir olmasını istemekten başka bir şey değildir."

G- "Her sarıklıyı hoca sanmayın hoca olmak sarıkla değil dimağladır. İslâm içtimai hayatında ruhbanlık gibi hiç kimsenin hususi bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur.”

H- “Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. .”

I- “Kadın, erkek ilim ve irfan aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve bilgi ile mücehhez olmak din bakımından da bir mecburiyettir.”

İ- “Her fert dini diyanetini, insanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. Medrese değildir...”

J- “Bir takım şeyhlerin, dedelerin, çelebilerin, babaların, dervişlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara hayat ve talihlerini emniyet eden insanlardan mürekkep bir kitleye medeni bir millet gözü ile bakılabilir mi? Köhne zihniyetle, maziperestlikle (dünya yüzünde) varlığımızı korumak mümkün değildir. Masalları bırakınız. Her şeyin kaynağı insan zekasıdır.”

Hasan Hüseyin Ceylan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder